Duygu Toplumu Olmaya Megabaytımız mı yetmiyor?

 

Gündelik  yaşantımızda çevremize baktığımızda insanlarda hep bir koşuşturmaca görürüz..Kimileri işe, kimileri okula,kimileri markete pazara…Bu koşuşturmaca içerisinde , bazen en yakınımızdaki insanı bile göz ardı edebiliyoruz. "ES" geçiyoruz bazen en önemli değerlerimizi…

                   Geçenlerde mail adresime Müşfik Kenter bir yazı geldi."ES" geçtiğimiz hayatımız ve anlarımız geldi aklıma. Teknoloji hayatımızın her anını sarmalamış durumda. Evet birçok faydası var ,fakat faydalarının yanında sanırım bizden götürdükleri de … Yazıya sizinle paylaşmak istiyorum.

                    Hep bir yerlere, bir şeylere yetişme telaşındasınız değil mi? Hiç vaktiniz yok."Fast Live" , "Fast Food"  , "Fast Musıc" , Fast Love" . Dikte ettirilen," yükselen değerler" "in" ler, "out" lar… Buna benzer bir odada; şanslıysanız gökyüzünü  görebilen bir pencere ardından  bitecek hepsi. Dostluğu klavyelerinde, yaşamı monitörlerinde arayanlar size sesleniyorum! Hangi tuş daha etkilidir ki sıcacık bir gülüşten ya da hangi program verebilir bir ağaç gölgesinde uyumanın keyfini? Copy-paste yapabilir misiniz dalgaların sahille buluşmasını? İçinizi ısıtan gün ışığını gönderebilir misiniz maille?Arkadaşlarınıza sevgiyi tuşlarla mı yazarsınız? Öpüşmek için hangi tuşlara basmak gerekir? Ya da geri dönüşüm kutusunda saklanabilir mi kaybolan zamanı? Doğayı bilgisayarına döşeyenler; neden görmesiniz bahçedeki akasyanın tomurcuklandığını? Ve ıslak toprak kokusu var mıdır dosyalarınızın arasında? Koklamak, duymak, dokunmak, yok mu yaşam skalanızda? Bilgi toplumu oldunuz da duygu toplumu olmanıza megabaytlarınız mı yetmiyor? 

                Yazı böyle diyordu. Duygu toplumu olmak için gerçekten megabaytımız mı yetmiyor acaba? Yoksa duygularımızı saklıyor muyuz? Ya da gerçekten vaktimiz mi kısıtlı duygularımızı günışığına çıkartmaya? Kim bilir belki de değişen zaman içerisinde giderek makineleşiyoruzdur. Duyguları olmayan makine misali!

                Biliyorum ki hepimiz duygu yüklü insanlarız bu bizim yaradılışımızda var çünkü. Bizim yaptığımız sadece kabuklarımızın arkasına sığınmak. Sürekli bir şeylerin arkasına sığınıyoruz. Yetmeyen zaman, bitmeyen işler, yetişemediğimiz an"lar… Aslında istesek yetişebilir, yakalayabiliriz zamanı. Kim bilir belki de kimseye güvenimiz kalmamıştır da bundandır kendimizi makinelere adamamız. Gelecek nesillere neler bırakacağız? Bunu düşündünüz mü hiç?  Gelecek nesillerimiz makineleşsin mi? Yoksa duygulu  fakat bilinçli bir toplum mu olsun? Bana kalırsa teknolojiden yararlanan, hem de çok iyi bir şekilde teknolojiyi yakalamış, fakat duyguları var olan bir toplum olsun. Gelecek nesil bilinçli bir tüketici ve duygulu insanlar olsun. Gerektiği yerde hakkını savunabilen, gerektiğinde hüngür hüngür ağlayabilen bir toplum.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Yeşim Akar Arşivi
SON YAZILAR