KARDEŞLİK HUKUKU

Yüce yaratıcımız, Hz. Adem’in nesli olarak takdim ettiği insanoğlunu (İsrâ 17/70) “tevhid” çatısı altında birleştirmeyi murad ederek iman eden tüm kullarını kardeş ilan etmiştir. Bu ilan; öyle bir vurgu ile yapılmıştır ki, Mü’minler arası ilişki söz konusu olduğunda “kardeşlikten” başka bir tercih hakkı bırakmamıştır (Hücurât 49/10)

Zira dinimizin öğretilerine göre Hz. Peygamber’in baba, eşlerinin anne olduğu ve ümmetin de o anne babanın çocukları mesabesinde bulunduğu büyük bir ailenin fertleri, doğal olarak kardeş sayılmaktadırlar. (Hasan Kamil Yılmaz, Kutlu Doğum Haftası “Hz. Peygamber Kardeşlik Ahlakı ve Kardeşlik Hukuku” Sempozyumu, Dib Yay., Ankara, 2012, s. 15.)

O halde birbirlerine böyle kuvvetli bir bağla bağlı olan Mü’minler arasındaki “kardeşlik hukuku” neleri gerekli kılar? Bu sorunun cevabını bazı hadislerin ışığında verirsek;

- Mü’minler birbirlerini Allah için severler. Bu sevgide menfaat, karşılık beklemek gibi süflî beklentiler yoktur. (İbn Hanbel, II, 338).

- Mü’minler birbirlerinin sevinci ile sevinir, kederleriyle üzülürler. Darda kalana yardım etmek en faziletli davranışlardandır (Buhârî, “Mezâlim”, 3; Müslim, “Birr”, 58). Kardeşlik şuurunu taşıyan mü’minler, bencillik hastalığından uzak dururlar. Birlik ve beraberliğin önemini iyi kavradıkları için dara düşen kardeşlerinin daima yanında olurlar. Hatırlanacak olursa, yaşadığımız büyük deprem felaketinde milletimizin sergilediği dayanışma, dünya kamuoyunun hayretle ve gıpta ile baktığı eşsiz bir kardeşlik örneği olarak hafızalara kazındı. Ahırındaki tek varlığı olan danasını satıp depremzedelere gönderen nine ile kendi sobasını depremzedelere göndermek suretiyle soğuktan üşümeye razı olan nineyi böyle davranmaya iten değerin “kardeşlik” olduğunu; “kendinden başkasını düşünmeyeceksin” mottosunu hayat tarzı edinmiş bir batılıya anlatabilmek elbette zordur.

- Mü’min, kardeşine zulmetmez. Onu zalimin insafına da terk etmez (Buhârî, “Mezâlim”, 3; Müslim, “Birr”, 58).

- Aralarındaki ilişkilerde doğruluk, dürüstlük ve samimiyet esastır; yalan, aldatma ve ihanete yer yoktur (Müslim, “İman”, 95, 164).

- Mü’minler, ne kadar haklı veya kızgın olurlarsa olsunlar, birbirleriyle ilişkilerini tamamen kesemezler. Zira üç günden fazla küs durmak Mü’min kardeşlere haram kılınmıştır (Buhârî, “Edeb”, 62).

- Kendisi için istediği bir şeyi kardeşi için de istemek mü’mince bir davranıştır. Buna göre haset, kıskançlık ve çekememezlikten uzak durulmalıdır. (Müslim, “Birr”, 23).

- Mü’minler birbirlerine karşı merhametlidirler (Fetih 48/29). Kibar ve nazik olmak, yumuşak sözlü olmak Mü’minlerin önemli özelliklerinden biridir. Efendimizin ifadesiyle “Mümin, ırza, namusa dil uzatan, lânet eden, çirkin işler yapan, edepsiz konuşan kimse değildir.” (Tirmizî, Birr, 48; İbn Hanbel, I, 405)

On bir ayın sultanı Ramazan, oruçla özdeşleşmiş olmasının yanı sıra bir infak yarışına sahne olması ile, Mü’min kalpler arasındaki kardeşlik bağlarının güçlenmesine vesile olmaktadır. Zaten oruç ibadeti de bir yönüyle açlığa müptela olan, sıradan bir öğüne bile ulaşamayan kardeşlerin durumunu anlamaya, onlarla empati kurmaya vesile değil midir? 

Ramazan’ın kardeşliğimize kattığı değerleri göz ardı edemeyiz. Unutulmasın ki akrabaların, komşuların, dostların olduğu bir iftar sofrasında paylaşılan; yemekten öte kardeşlik duygularıdır. 

Bu vesileyle on bir ayın sultanı Ramazan’ın, birliğimize ve kardeşliğimize daha fazla güç katarak iki dünya saadetimize vesile olmasını yüce Allah’tan niyaz ederiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ferhat Maden Arşivi
SON YAZILAR