UNUTULAN SÜNNET İTİKAF

Sözlükte “hapsetmek, alıkoymak; bir yere yerleşmek, oraya bağlanıp kalmak” anlamlarındaki “akf’’ kökünden türeyen i‘tikâf, bu mânaları yanında kişinin kendisini sıradan davranışlardan uzak tutmasını, fıkıh terimi olarak da ibadet amacıyla ve belirli bir şekilde camide kalmasını ifade eder.

İ‘tikâfın meşruiyeti Kur’an ve Sünnet ile sabittir. “Mescidlerde i‘tikâfta bulunduğunuz zaman kadınlara yaklaşmayın” (el-Bakara 2/187) meâlindeki âyetle Hz. Âişe’nin, “Resûl-i Ekrem ramazanın son on gününde i‘tikâfa girerdi. O bu âdetine vefatına kadar devam etmiştir. Sonra onun ardından hanımları i‘tikâfa girmiştir” (Buhârî, “İʿtikâf”, 1) şeklindeki rivayeti bunun delillerini teşkil eder.

Kur’an’la peygamberlik görevine başlayan Yüce Rasul’ün peygamberlik öncesi Hira mağarasına çekilip vahy-i ilahîyi telakki etmeye hazırlanması gibi, müminler Ramazan’ın son on gününde yine O’nun sünnetine imtisal ile î’tikafa girerler ve adeta yeniden Kur’an’ın vahiy tazeliğini yaşarlar.

İ‘tikâf fakihlerin çoğunluğuna göre sünnet, bazılarına göre ise menduptur. Sünnet olduğunu söyleyenlerin bir kısmı i‘tikâfı her zaman müekked sünnet görürken diğerleri Resûl-i Ekrem’in uygulamasından hareketle ramazanda, özellikle de bu ayın son on gününde sünnet-i müekkede niteliği kazandığını belirtirler. Ayrıca Hanefî mezhebine göre i‘tikâf sünnet-i kifâye grubunda yer aldığından bazı müminlerin bu ibadeti yerine getirmesiyle sünnet ihya edilmiş sayılır.İ‘tikâfın sahih olabilmesi için i‘tikâfa giren kimsenin cünüplük, hayız ve nifas gibi hallerden temizlenmiş bulunması ve i‘tikâf için niyet etmesi şarttır. İ‘tikâf için bulûğ şart olmayıp ibadet ehliyetine sahip olmak, yani temyiz çağına ulaşmak yeterlidir.İ‘tikâfın camide ifa edilmesi gerekir. Cuma kılınan camilerde i‘tikâfa girmek daha faziletli olmakla beraber cemaatle beş vakit namaz kılınan bir mescidde i‘tikâfa girmek de sahihtir. Kadınların evin münasip bir yerinde i‘tikâfa girmelerini uygun olandır.

İ‘tikâfta bulunan kimse abdest ve gusül gibi tabii ihtiyaçları için dışarı çıkabilir.Hasta ziyareti veya cenaze namazı için dışarı çıkmanın i‘tikâfı bozacağı hususunda görüş birliği vardır.“Mescidlerde i‘tikâfta bulunduğunuz zaman kadınlara yaklaşmayın” (el-Bakara 2/187) meâlindeki âyet gereği i‘tikâfta iken cinsel ilişkide bulunmak bütün mezheplere göre i‘tikâfı bozar.Akıl ve temyiz gücünü gideren sarhoşluk, akıl hastalığı ve bayılma gibi hallerle hayız ve nifas gibi durumlarda da i‘tikâf bozulur.

İ‘tikâfa giren kimsenin gücü yettiği kadar namaz kılması, Kur’an okuması, istiğfar etmesi, dua ve niyazda bulunması, kelime-i tevhid ve tekbir getirmesi, Allah’ın varlığı, birliği, kudreti hakkında düşünceye dalması, gereksiz şeyler konuşmaması, başta Hz. Peygamber’in hayatına dair kitaplar olmak üzere dinî-ilmî eserler okuyarak vaktini değerlendirmesi müstehaptır.İ‘tikâfa özellikle ramazan ayının son on gününde girilmesi Kadir gecesini de ihya etme fırsatı vereceği için ayrı bir önem taşır.

Hayatını mescide bağlayan bir itikaf ehli, adeta ihtiyacı giderilinceye kadar büyük bir zatın kapısında bekleyen ve ısrarla dileğini tekrarlayan kimseye benzer, insan, dünyanın her türlü aldatıcı, çarpıcı süs ve alayişinden itikaf ibadetiyle uzaklaşma imkanı bulur. Gözünü gönlüne çevirme, kalbinin ve vicdanının sesini duyma fırsatı elde eder.Çoluk-çocuğun ihtiyaçları, nefsin bitmek tükenmek bilmeyen arzu ve istekleri, on günlük bir süre ile de olsa, meşgul etmez onu artık.Sığındığı manevî kalede şeytanın askeri olmamak için planlar yaparak yaklaşan ölümü hazırlıkla karşılamanın yollarını arar.İ’tikaf bir halvettir; yani sevgili ile baş başa kalmadır. Onunla yalnız görüşmedir, O’na yakılıp yanmadır.

Evet i’tikafın fıkhî hükmü sünnet-ı kifayedir; yani bir beldede bir kişi de olsa itikafa giren bulundukça, diğerleri onun bereketiyle bu sünnetin icra edilmemesinden mes’ul olmazlar. Ama insanın Rabbı ile baş başa kalma bahtiyarlığına ömürde bir kere de olsa ermesi her halde unutulmaz bir lezzet, tarif edilmez bir haz, yaşanmakla anlaşılacak bir zevk olsa gerektir.Allahü Teala günümüzde ihmal edilmiş ve neredeyse unutulan bu sünneti tekrar ihya edebilmeyi nasip eylesin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Orhan Sağlam Arşivi
SON YAZILAR