Tekel direniş çadırlarından...

TEKEL DİRENİŞ ÇADIRLARINDAN DİRENENLERİN SESİ

Yağan yağmurun, karın ve insanın içine işleyen soğuğun ve işçi sınıfının aklıyla yaratılan direniş çadırlarının arasından ilerleyerek, süresiz açlık grevinin yapıldığı, Türk–İş binasına yöneliyorum.

Yüreğinde umudu büyüten, direniş tadında, ekmek, gül ve hürriyet tadında “ölmek var, dönmek yok” kararlılığında hakları için vücudunu süresiz açlık grevine yatıran tekel işçilerinin arasında buluyorum kendimi.

Adı; Mehmet Gün… Diyarbakırlı, eski hükümlü, İzmir Yazı başı deposunda işçi… Biri kız, dördü erkek beş çocuk sahibi… Şimdi Türk- İş genel merkezinde kendi ve özellikle çocuklarının geleceği için süresiz açlık grevinde… Onurlu bir yaşam ve kazanılmış hakları için şimdilik vücudunu süresiz açlığa yatırmış ve gerekirse ölüme yatırabilecek kadar kararlı bir tekel işçisi.

Samsun"dan destek için geldiğimi söylüyorum. Sohbet ediyoruz, Mehmet, dingin, soğukkanlı, konuşmalarında tutarlı, engin ve bilge bir kişilik sahibi sanki…

Anlatıyor; kazanılmış haklarımızı korumak için süresiz açlık grevindeyiz. Sadece şekerli su içiyoruz. Aslında girdiğimiz bu süresiz açlık grevi bir ölüm orucu sayılabilir. Birçok arkadaşımız hastaneye kaldırıldı.

En çok ailemi, çocuklarımı, onların sesini ve sıcaklığını özledim… 59 gündür buradayım. Bir ara çocuğum hastalandı. İzmir"e kaldırıldığı hastaneye gittim. Eşim 3 gündür yemek yememiş, neden? diye sordum; “siz orada açlık grevindeyken boğazımdan bir lokma ekmek geçmedi, nasıl geçsin ki?” diye yanıtladı beni.

Çocuklarım karne aldığında yanlarında bile değildim. Karnelerinin iyi olmadığını öğrendim. Aslında çocuklarım derslerinde başarılı çocuklardır ama 2 aydır yaşadığımız olaylar ve içinde bulunduğumuz durum çocuklarımızın psikolojisini de bozdu. Birbirimize uzak kaldık, beni özlüyorlar, akılları sürekli burada, derslerinde nasıl başarılı olabilsinler ki?

Bizim mücadelemiz, iş, ekmek ve onur mücadelesi. Devletin Tekel işçilerine yönelik haksızlıklarına ve AKP hükümetine karşı bir sınıf mücadelesi… Bu mücadele sadece tekel işçilerinin değil, aynı zamanda ezilen tüm toplumsal kesimlerinde mücadelesi oldu artık. Bunun içindir ki bu direniş AKP hükümeti için “hesapta olmayan” bir direniş oldu ve tüm toplumsal kesimlerin desteğini alarak büyüyor ve güçleniyor. Devlet ve AKP hükümeti birliğimizi, dayanışmamızı, direncimizi ve direnişimizi parçalamak ve ezilen diğer toplumsal kesimlerle aramıza mesafe koymak için her yolu deniyor. Ama başaramayacaklar.

Ankara halkının, Sakarya esnafının ve “marjinal” gruplar dedikleri Devrimci ve Sosyalist yapıların desteği her gecen gün giderek daha da artıyor.

Biz davamızda sonuna kadar haklıyız. Haksız olan AKP hükümetidir. Hükümet kazanılmış haklarımızı gasp ediyor. Suç işliyor.

Demokratik açılımı tekel işçileri başardı.

Her ilden gelen işçi arkadaşlarla burada toplumsal dayanışmayı, işçilerin birliğini ve halkların kardeşliğini sağladık. AKP hükümetinin bir türlü gerçekleştiremediği ve muhalefet partilerinin kıyameti kopardığı “demokratik açılımı” tekel işçileri olarak biz Sakarya sokaklarında gerçekleştirdik. AKP hükümeti, başbakan Tayyip Erdoğan ve muhalefet partileri gelsinler toplumsal dayanışma, işçilerin birliği ve halkların kardeşliği için demokratik açılım nasıl olurmuş görsünler. Biz burada Türk, Kürt, Laz, Ermeni, Çerkez, Gürcü, Roman, alevi, Sünni, inanan inanmayan hepimiz haklı davamız için bu ülkenin tüm renklerini birleştirip kardeş olmuşuz. Tek yürek, TEK-EL olmuşuz.

Biz hükümetten asla merhamet dilemiyoruz. Yıllardır verilen mücadelelerle kazanılmış olan haklarımızın elimizden alınmasına karşı direniyoruz. Ve haklarımızı istiyoruz. Biz kazanırsak, Türkiye kazanır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR