Necdet Uzun'a zorunlu bir yanıt

Haber gazetesinin genel yayın yönetmeni sayın Necdet Uzun tarafından kaleme alınmış olan 12 Mayıs 2010 tarihli “Nerede?..” başlıklı yazıyı okuyunca doğrusu ne anlatmaya ve ne mesaj vermeye çalıştığını pek anlayamadım. Ama yazısının son bölümünde; “Nerede insan onurunun hayasızca ayaklar altına alınışını seyreden sosyal demokrat, sosyalist ve komünistler?..Nerede insanlar, nerede?..” diye sorunca bir Sosyalist olarak yazıyı üzerime alındım.
Yazısında Baykal"ın istifası ve Gülen cemaati arasındaki ilişkiye değinerek “ Böyle rezalet olmaz!..Ne ahlak bilen ne de yasa tanıyan var!..Hakaret et, küfürler savur, iftira at; varsın uğraşsın karşı taraf!.. Türkiye'de basının özgür olmadığını söyleyen varsa beri gelsin!..  Deniz Baykal gibi güçlü bir liderin başına gelenler ortada... Baykal bile sıradan bir kişi gibi komploya kurban gitti... Ya Fethullah Gülen?.. "Geçmiş olsun" derken, araya sıkıştırılan sözcüklerle o da bir komplonun parçası haline geldi... Güya, hükümeti adres göstermiş! Olacak iş mi?”diye soruyor. İşte burası önemli, Sayın Necdet Uzun"a göre sıradan vatandaşlara komplo yapılabilir ama Deniz Baykal ve Fettullah Gülen"e sıradan biri gibi komplo yapılamaz. İşte Necdet uzun"dan bir çifte standart güzellemesi... Sıradan ve komplo yapılabilir gördüğünüz insanlar kimler acaba? Sayın Uzun… Bu ülkenin insanları değimli yoksa? Doğrusu; hangi nedenle olursa olsun, hiç kimseye komplo yapılmaması ve bir gazeteci olarak bunun ısrarla savunulması değil midir?
Necdet Uzun yazısında,  “Nerede, "Şehitler ölmez, vatan bölünmez" diyen milliyetçiler?.. Nerede, iftiranın en büyük günahlardan biri olduğu inancına sahip Müslümanlar?..Nerede insan onurunun hayasızca ayaklar altına alınışını seyreden sosyal demokrat, sosyalist ve komünistler?.. Nerede insanlar, nerede?..” diye işaret ettiği Milliyetçileri, Müslümanları, Sosyal Demokratları ve Sosyalistleri kime karşı ve kimin tarafına çağırıyor acaba? Baykal"ın mı, Fettullah Gülen"in mi? Yoksa her ikisinin demi yanında olmamızı bekliyor? Kendi düşünceleri doğrultusunda hareket etmeyenlere kızıyor. Kendi gibi düşünmemizi bekliyor ve “neredesiniz?” diye herkesi göreve çağırıyor.
Ama farklı düşüncelerin var olmasının hayatın farklı yorumlarından kaynaklandığını, değişim ve dönüşümün bir parçası olduğunu,  farklı düşüncelerin yaşamımızın bir zenginliği ve ilerletici gücü ve olduğunu unutuyor.
Sayın Necdet Uzun, siz “neredesiniz?” diye seslendiğiniz farklı siyasal inançların, dinlerin, mezheplerin ve çeşitli etnik kökene sahip olanların, 78 gün süren Tekel işçilerinin direnişi sırasında kendi yarattıkları naylon kentte nasıl farklılıklarını inkâr etmeden bir araya geldiklerini, dayanışma içinde olduklarını ve kardeşçe bir yaşamı örgütlediklerini maalesef göremediniz ve görmek istemediniz. Pas geçtiniz. İşte biz Sosyalistler bu direniş çadırlarında bahsettiğiniz tüm çevrelerle birlikte ortak bir mücadele yürüttük. Tekel işçilerinin yanında yer aldık. Yaşanan sınıf mücadelesinde Sosyalistlerin tarafı işçiler, emekçiler ve kapitalist sistem tarafından ezilen ve sömürülen tüm toplumsal kesimlerdir.
Sayın Uzun, ne yazık ki, siz Ahmet Türk"e yönelik yumruklu saldırının hemen ardından Samsun"un Devrimci ve Sosyalistleri olarak“…bu yumruk olayının basit bir olay olmadığını bunun yaratacağı gerginlik ve sonuçlarının da basit olmayacağını, o nedenle atılan bu yumruğun tüm Samsun halkına mal edilmemesi…” gerektiğini açıkladığımız ve “herkesi sağduyuya, barışa ve kardeşliğe davet “ ettiğimiz, basın açıklamasını ve önemini de görmezden geldiniz.
 “Nerede” başlıklı yazınızda;“ Böyle rezalet olmaz!..Ne ahlak bilen ne de yasa tanıyan var!..Hakaret et, küfürler savur, iftira at; varsın uğraşsın karşı taraf!..dedikten sonra herkesi duyarlı olmaya ve biz Sosyalistleri de göreve çağırıyorsunuz. İyi güzel…
İyi güzel ama neden, bazı şahısların kasıtlı, yanlış ve tehlikeli bir biçimde yönlendirdiği, küfür, hakaret ve taşların havada uçuştuğu gergin ve provokatif bir ortamın yaratıldığı basın açıklaması sırasında Devrimci ve Sosyalistlere karşı bozkurt işaretleri yapanların, saldırgan tutum içinde olanların, küfür ve hakaret edenlerin ve taş atanların bu davranışlarını hoş gören ve haklı gösterecek bir biçimde “vatandaşın tepkisi” diye hafifleterek haber yaptınız. Yaşanan olaylarda Devrimci ve Sosyalistleri “karşı taraf” olarak hedef gösteren ve zor duruma sokacak haberleri yapan, köşe yazıları yazan gazete ve gazetecileri neden uyarmadınız? Bu davranışları Sosyalistler yapsaydı neler yazardınız kim bilir?
Ne yazık ki, gerçekler yerine seyirciye, tribünlere oynamayı tercih ettiniz. Devrimciler ve sosyalistlerin, ağır tahrik ve saldırılar karşısında sağduyulu davranarak saldırılara hiç cevap vermeden ve provokasyona gelmeden dağılmalarını ve olayların büyümesinin önüne geçmelerini görmek bile istemediniz. Ne yani saldıranları, hakaret ve küfredenleri “vatandaş”  olarak görüyorsunuz da, Devrimci ve Sosyalistleri bu ülkenin vatandaşı olarak görmüyor musunuz yoksa?
Sayın Necdet Uzun, böylesi yanlış haberlerin yapılması, gerçeğin gizlenmesi, okuyucuların yanlış yönlendirilmesi gazetecilik ilkeleriyle çelişen bir durumdur.
Ama şimdi sorma sırası bizde artık Sayın Necdet Uzun, lütfen çifte standarttan vazgeçin artık. Saldıranların, küfredenlerin ve taş atanların kimler olduğunu, Emniyet güçleri, biz ve siz gazeteciler de iyi biliyoruz. Devrimci ve Sosyalistlerin açıklamasının ardından birkaç gün sonra hemen hemen tüm siyasi partiler ve sivil toplum örgütleri Ahmet Türk"e yapılan saldırıyı kınadıklarında Devrimci ve Sosyalistlere karşı kışkırtılan ve yönlendirilen“vatandaşın tepkisi”nin neden ortaya çıkmadığını sorguladınız mı?  Neden parti ve dernek binalarının taşlanmadığını sordunuz mu? Aynı açıklamayı yapan sosyalistlere saldıran“vatandaşlara” diğerlerine saldırmadıkları için “nerede kaldınız?” sorusunu yöneltiniz mi?
“nerede” öyle gazeteciler “nerede?”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR