Demokrasi, basın ve haber yapma özgürlüğü…

Samsun emniyet müdürlüğü tarafından doğrudan şahsıma değil ama benim yazdığım “senin yolunu gözlüyor biber gazı, polis copu…” başlıklı köşe yazım üzerinden Denge gazetesine “Tekzip metni   başlığıyla verilen metinde “12 Haziran 2010 Cumartesi günü saat:15.00 sıraların da İstiklal caddesini trafiğe kapatmak suretiyle yürüyüş yaparak 2911 sayılı kanuna aykırı eylem yapan kişilerle ilgili yazmış olduğu yazısında aşağıda belirtilen konularla ilgili yanıltıcı ve gerçeğe aykırı bilgiler yazdığı görülmüştür.” denmektedir.

Yazımda terör"ün Türkçe sözlükteki karşılığını izah ederek “ortada “terör” yok ama emniyetin basına servis ettiği bilgilerle basın tarafından yargısız infaz edilen “terörist” öğrenciler var…” şeklinde yorumumdan hareket eden aynı metin “…Hazırlık soruşturması gizli olduğundan, herhangi bir şekilde bilgi verilmesi söz konusu olmadığı gibi, İl Emniyet Müdürlüğümüz tarafından konu ile ilgili yapılmış yazılı, sözlü vb. şekillerde açıklama ve bilgilendirme de mevcut değildir.” Diye devam etmektedir.

Eğer değerli basınımız ve sevgili muhabir kardeşlerimiz polisiye ve adli vakalarda polisten bilgi almadan haber yapıyorlarsa o zaman ortada çok daha vahim bir durum var demektir. Emniyetin “…İl Emniyet Müdürlüğümüz tarafından konu ile ilgili yapılmış yazılı, sözlü vb. şekillerde açıklama ve bilgilendirme de mevcut değildir.” açıklamasından sonra geriye tek bir gerçeklik kalıyor. Basın muhabirleri polisiye ve adli vaka haberlerini ya bir yerlerinden uyduruyor ya da kafalarında olaya ilişkin hayali bir senaryo yazarak davranıyorlar demektir. Ama biz muhabirlerin olaylara ilişkin bilgileri bir yerlerinden uydurmadığını ve Emniyet yazılı veya sözlü resmi bir açıklama yapmasa bile polisten bilgi alarak haber yaptıkların biliyoruz. Diğer türlüsü de zaten mümkün değildir.

Çiftlik Akbank önünde basın açıklaması yapacak olan devrimci liseli gruba trafiği tıkadıkları ve kanun dışı eylem yaptıkları gerekçesiyle polisin biber gazı ile müdahale ettiği olayı haber yapan Denge Gazetesi muhabiri Berat Doğan Özkabadayı"nın ifadesi alınmıştır. Buyurun size demokrasi, basın ve haber yapma özgürlüğü. Muhabirler açısından basın açıklamaları sırasında yaşananları ve söylenen sözleri olduğu gibi çarpıtmadan aktarmak ve haber yapmak sorgulanacak ve ifadesi alınacak bir durum değil tam tersine tarafsız davranma ve etik (ahlaki) gazetecilik ilkeleri açısından takdir edilecek bir durumdur.

Gazetecilik açısından bir olayın haber değerinin olmaması ve gazetelerde haber yapılmaması dışında basın açıklamalarında konuya ilişkin okunan metnin ya da söylenen sözlerin haberciler tarafından çarpıtılmadan haber yapılması esastır. Diğer türlüsü taraflı ve ideolojik davranma, çarpıtma, yalan, asılsız, demagojik ve yanıltıcı haber sınırları içinde yer alır ki, bu durum gazetecilik açısından kabul edilemez. Gazetecilik açısından kabul edilemez olarak tarif ettiğimiz bu durum ne yazık ki, birçok gazetenin neredeyse yayın ilkesi haline gelmiş bulunmaktadır. Eleştirilmesi gereken asıl durum budur.

Basın açıklaması sırasında açıklanan ve haberlere konu olan bilgilerin sorumluluğu her zaman açıklama yapanlara aittir. Dolayısıyla basın açıklamasında söylenen sözlerin hangilerinin haber metnine gireceği ya da girmeyeceği hiçbir zaman polisin, başka kurum, kuruluş ve şahısların iznine bağlı değildir. Buradan hareketle bilinmesi gerekir ki, polisin rahatsız olduğu ve tekzip etmeye çalıştığı haberi yapan Berat kardeşimiz olaya ilişkin haberi polisin muhabiri olarak değil, Denge gazetesinin muhabiri olarak yapmıştır. Gerçeğin kendisini tarafsız ve objektif bir bakış açısıyla haber yapmak yerine, rahatsız olanlara göre haber yapmak, yanlış yapan bazı kurum, kuruluş ve şahısları kollamak, haberleri herkesin gönlüne ve arzusuna göre yapmak gazetecilik değil, argo deyimle bazı kurum, kuruluş ve şahısların yağdanlığı olmak ve bunlara yalakalık yapmak demektir. Ayrıca kendime ilişkin bir açıklama yapmam gerekirse; bende polisin köşe yazarı değilim. Demokrasi, insan hakları ve özgürlükleri temelinde gerekirse devletlerin, hükümetlerin, polisin, başka kurum ve kuruluşların eleştirilmesi gerektiğine inananlardanım. Ben demokrasiyi, düşünce özgürlüğünü ve bu ülkede herkesin kardeşçe yaşamasını savunan, işçilerin, emekçilerin, işsizlerin ve yoksulların yanında taraf olan ve düşüncelerimi bu doğrultuda Denge Gazetesinde haftada bir yazan köşe yazarıyım.

Öncelikle şunu belirtmem gerekir ki, kanunlar polis tarafından herkese eşit uygulanmak zorundadır. Samsun"da yaşayan herkes bilir ki, istiklal caddesi hem de boylu boyunca birçok kez değişik çevrelerce trafiğe kapanarak gösterilere ve yürüyüşlere tanık olmuştur. Göstericiler tarafından bir taşkınlığın yaşanmadığı ve polisin müdahale etmeyerek hoş görülü davrandığı gösteri yürüyüşlerinde şimdiye kadar genel olarak hiçbir olay çıkmadan eylemler sonlandırılmıştır. İstiklal caddesinde yürüyen Devrimci liselileri “kanuna aykırı” gösteri yaptıkları gerekçesiyle engelleyen ve biber gazı sıkarak dağıtmaya çalışan emniyet güçleri, diğer gösteri ve yürüyüşleri neden “kanun dışı” görmediğini ve biber gazı ile dağıtmadığını açıklamak zorundadır. Diğer gösteri ve yürüyüşlere hoşgörülü davranan polis, liseli öğrencilere de hoşgörülü davranarak hiçbir olay çıkmadan eylemin bitmesini sağlayabilirdi. Ben çevreye, esnafa ve vatandaşlara zarar veren bir taşkınlık olmadığı sürece gösterilere müdahale edilmemesi gerektiğini düşünenlerdenim. Ancak emniyet güçleri ne yazık ki, her zaman devrimci ve sosyalistlere karşı ideolojik bir yaklaşım sergilemekte ve ön yargılı davranmaktadır.

“…yanıltıcı ve gerçeğe aykırı bilgiler…” ve tekzip meselesine gelince; benim yazımı dayandırdığım ve şahit olduğum olaylara ve habere göre; liseliler Süleymaniye geçidinde toplandılar mı? Evet… Liseliler önce kaldırım üzerinden liseli arkadaşlarının serbest bırakılması için slogan atarak yürüdüler mi? Evet… Basın açıklaması yapacakları Akbank"ın önüne yaklaştıklarında istiklal caddesi üzerinden yürüyüşe devam etmek istediler mi? Evet… Emniyet güçlerinin liselilerin önünü keserek yürüyüşe izin vermedikleri ve lise öğrencileri ile tartıştıkları doğrumu? Evet… Liselilerin başka gösterilere izin verilirken kendilerine yönelik ve hiç beklemedikleri bir engelleme ile karşılaştıkları doğrumu? Evet… Liseliler “… Bizi engellemeyin yolu açın, az ilerde basın açıklaması yapıp dağılacağız…” ve eylemi haklı bulan bazı vatandaşların ise polise “başka gösteri ve yürüyüşlere izin veriyorsunuz bırakın yürüsünler.” Dedikleri doğrumu? Evet… Yaşanan gerginliğin ardından polisin biber gazı sıkarak liselileri dağıtmaya çalıştığı doğrumu? Evet… Daha sonra biber gazından etkilenen liselilerin kaldırımdan yürüyerek Akbank"ın önünde basın açıklaması yaptıkları doğrumu? Evet… Peki, liseliler yaptıkları basın açıklamasında polisin biber gazı ile müdahalesine yönelik “Parasız, bilimsel, anadilde, nitelikli eğitim ve ÖSS'nin kalkması için verdiğimiz mücadeleyi her alanda sürdüreceğiz. Bu taleplerin teröristlikle alakası yoktur. Tam tersine bu talepleri haykırdığımız için bizleri biber gazına boğanlar, demokratik mücadelemizi engellemeye kalkanlar teröristtir…" diye açıklama yaptılar mı? Evet… Buraya kadar haberde anlatılan her şey doğru… Geriye tekzip edilecek tek bir şey kalmaktadır… Oda liselilerin caddeye indikleri yerden Akbank"ın önüne kadar olan mesafenin uzunluğunun 15 metre değil 100–150 metre civarında olduğudur.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR