Filistin Halkı yalnız değildir!

2009 Aralık ayında İsrail uçakları Gazze Şeridi"ni füze yağmuruna tuttu, yerle bir etti. Aralarında çocuk ve kadınların bulunduğu 450"nin üzerinde Filistinli kardeşimiz katledildi. Binlercesi yaralandı.  Gazze kan ve gözyaşına boğuldu. Filistinli çocukların ve kadınların çığlıkları hala kulaklarımızda…

Özel eğitilmiş İsrail askerlerinin, Filistin halkına insani yardım taşıyan gemi konvoyuna ve silahsız insanlara yönelik ve bir katliama dönüşen silahlı saldırılarını dehşetle izledik. Tüm insanlığın gözleri önünde ve vicdan sahibi hiçbir insanın kabul edemeyeceği ve onlarca insanın ölümüne ve yaralanmasına neden olan bu pervasızca saldırı insanlık tarihinin utanç sayfasına vahşi, faşist bir saldırı ve kara bir leke olarak geçecektir. İsrail devleti her zaman olduğu gibi sivilleri ve savunmasız insanları hedef alarak, insan hayatına kayıtsızlığını ve halklar arasındaki dayanışmaya ve barışçı girişimlere yönelik tahammülsüzlüğünü bir kez daha kanıtlamıştır.

İsrail devletine karşı, kendi toprakları üzerinde insanca ve onurlu bir yaşam için var olma mücadelesi veren mazlum Filistin halkının İsrail devleti tarafından “terörist” ilan edilerek, inkâr ve imha politikalarıyla kendi topraklarından sürgün edilmesine ve Filistin halkına yönelik sayısız katliam girişimlerine yıllarca tepkisiz ve sessiz kalınması insanlığımızın bir ayıbıdır.

Yeri gelmişken, ABD emperyalizmine karşı savaşan, 6. filo ülkemize geldiğinde ABD askerlerini denize döken ve Filistin halkının özgürlüğü için Filistin"de İsrail"e karşı savaşan Deniz"leri, Mahir"leri ve Filistin"de yaşamını yitiren ülkemizin devrimci ve sosyalistlerini unutmamak gerekmektedir. Şimdiye kadar ülkemizde daha çok sosyalistlerin sahiplendiği Filistin sorunun şimdi hemen herkes tarafından sahipleniliyor oluşu ve tepkilerin hemen her kesimden yükselmesi sevindirici…

İsrail devleti tarafından Filistinlilerin terörist olarak ilan edilmesi meselesine gelince, keşke silahlara hiç sarılmadan kardeşçe birlikte yaşayacağımız bir dünya mümkün olsa… Halkların ezilmeye karşı başkaldırmaları, özgürlük, barış ve kardeşlik istemleri egemen güçlerin çıkarlarına ters düşmektedir. Her yerde olduğu gibi halkların özgürlük, barış ve kardeşlik talepleri devletler tarafından şiddetle bastırılmaktadır. İsrail devletinin barıştan anladığı Filistin halkının onursuzca diz çöktürülmesi ve teslim alınmasıdır. Filistin halkı buna asla izin vermeyecek ve onurunu korumak için sonuna kadar direnecektir. Zalimlere ve zulme karşı ezilen halkların direnme hakkı vardır. İşte bu yüzden İsrail devletinin Filistin halkına karşı işlediği suçları, kendi şiddetini ve katliamlarını meşru ve haklı göstermesi, Filistin halkının kurtuluş mücadelesini ve silahlı direnişini ise “terör” olarak nitelendirmesi asla kabul edilemez.  Asıl terörist olan Mazlum Filistin halkı değil, yıllardır insanlık suçu işleyerek Filistin halkının başına bombalar ve kurşunlar yağdıran, katliamlar gerçekleştiren ve en son Filistin halkına insani yardım taşıyan gemi konvoyuna saldıran ve silahsız insanları acımasızca katleden İsrail devletinin kendisidir. Üstelik İsrail bu terörist ve saldırgan tutumunu, Filistin"e karşı inkâr ve imha politikalarını başta ABD olmak üzere dünyanın Emperyalist, Kapitalist devletlerinin güvencesi ve kollaması altında sürdürmektedir.

Bu saldırılar ancak İsrail"e yönelik somut ve caydırıcı adımlarla durdurulabilir. AKP hükümetinin İsrail"le yapılacak olan askeri tatbikatı iptal etmesi ve milli takımı geri çağırması, tıpkı Davos"ta sergilenen “one minute” gibi hiçbir caydırıcılığı ve yaptırımı olmayan, görsel şovlarla yetinmesi ve timsah gözyaşları döküp, sahte kınama açıklamaları yapmaları hiçbir şey ifade etmemektedir.. Ülkemiz açısından yaptırım gücü olan ve atılması gereken somut adımlar, İsrail"le tüm askeri, siyasi, ticari ve diplomatik ilişkilerin kesilmesidir. Bunların yapılmaması yaşanan bu vahşete seyirci kalmak ve bu suça ortak olmak demektir.

İsrail"in, Filistin halkına yönelik saldırılarını yalnızca yüreği mazlum Filistin halkıyla birlikte yananlar,  Filistin halkının vatansız bırakılmasına, Filistinli çocukların ve kadınların katledilmesine ve gözyaşlarının dökülmesine seyirci kalmayanlar, Filistinli çocukların annesiz ve babasız kalmasına yüreği dayanmayanlar durdurabilir. Ve ancak, Filistinli kardeşlerimizin sesine ses verdiğimizde, bize uzanan ellerini tuttuğumuzda ve Filistinli kardeşlerimizin öfkesi öfkemiz, ölenlerin ardından yaktıkları ağıtlar bizim ağıtlarımız, yüreklerinde taşıdıkları acı, acımız ve akıttıkları gözyaşları bizim gözyaşlarımız olduğunda Filistin"in kanayan yarasını dindirebiliriz.

Biz barıştan yana olanlar; insan yaşamının yok edilmesine ve mazlum halkların savaş yoluyla katledilmesine karşı olanlar, çocuklarımıza ve gelecek nesillere, suskunluğumuzdan utanacakları bir tarih bırakmak istemiyorsak eğer,  ABD Emperyalizmine ve İsrail"in zalimliğine karşı, mazlum Filistin halkının açısını paylaşmak, onlarla dayanışmak ve İsrail"in saldırılarını durdurmak için öfkemizi büyütmek ve sesimizi birlikte yükseltmek zorundayız.

Şimdi Filistinli olmanın, Filistinli çocukların İsrail tanklarına fırlattığı taş olmanın ve Filistin halkıyla dayanışmanın tam zamanıdır.    

Artık bilinmelidir ki, yeryüzünde kalıcı ve gerçek bir barış kapitalist devlet politikalarının değil, ezilen, kimlikleri inkar edilen ve sömürülen mazlum halkların eseri olacaktır.

 Filistin halkı için, Barış için şimdi değilse ne zaman?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR