BÜTÜN ÜLKELERİN AŞKLARI BİRLEŞİN

Bu gün ne yazmalıyım? Bilmiyorum… Önce biraz müzik dinlemeliyim. Kızımın yüklediği müzikleri tıklıyorum, Farid Farjad, İran"lı keman ustadı (kemanı ağlatan adam) ve ardından Yunanlı kadın sanatçı Haris Alexiou (Yunanistan"ın Sezen"i diye biliniyor)… Ezgiler kulağıma doluyor, Neler yok ki nağmelerinde! En çok gözyaşı var belki, yaşamımızı zorla işgal eden acıların saklanamayan gözyaşları… İnsanın içini acıtan ve insanı içli içli ağlatan bir sızı... Karanlığın içine kendini diri diri gömen ve usulca ağlaşan bir çift sevdalı yürek… Suların usulca ve büyük bir aşkla sahile dokunuşu ve aşkların yeniden hatırlanışı var belki… Dinleyeni kendinden alıp götüren, sevdanın kollarına ve kendi içine çeken sihirli bir gücü var nağmelerin… Nağmelerle birlikte aklıma ve yüreğime dünyanın en güzel çiçekleri düşüyor… Rengârenk… Her yer sevdaya dönüşüyor, aşkın maviliğinde, romantik bir denizin orta yerindeyim sanki… Sevdadan başka her şeye uzağım. Sevda denizinin orta yerinde masmaviyim ve acıların yaşandığı karaya uzağım… Elimi nereye uzatsam, yönümü nereye dönsem sevgi ve aşk… Boğazım kuruyor, sevgiye, barışa ve kardeşliğe susuyorum. Sevgilimi ve kızımı sever gibi sevdiğim ülkemde sevgi, barış ve kardeşlik elini kolunu sallaya sallaya özgürce gezinsin istiyorum artık… Yoksa bütün aşklar göğsümüze saplı bir hançer gibi ağır yaralı ve kanamalı bir hasta olarak elimizde kalacak biliyorum… Yazım bitinceye kadar karaya çıkmayacağım. Yazımı uzun tutmalıyım…

Sevgiden ve aşktan kaçış yapılan bütün yollar tutulsun ve yüreklerimiz kaçınılmaz bir biçimde sevginin ve aşkın işgaline uğratılsın istiyorum bugün… Aşksız karanlıklara gömülen her yürek, sevdanın ışığıyla aydınlansın ve her yürek “ferman padişahın aşklar bizimdir” diyen eşkıya aşklarca kuşatılarak sevgiye ve aşka boyun eğdirilsin ve aşk hükmünde yaşansın istiyorum hayat… Bugün içimizdeki buzları kırarak yüreğimize hükmeden eşkıya aşkın buyruğu üzerine, dünyanın bütün alanlarında ve en kuytu köşelerinde bile aşktan sohbetler kurulsun istiyorum mecburen… Ve somut aşkların, somut tahlilinden yola çıkılarak, her aşkın kendine özgü, mutlak bir tarifi yapılsın istiyorum yeniden.

Yaşanılan somut aşkların, somut tahlili üzerinden kimilerine göre aşk; bir saman alevi gibidir, parlayıp sönen ve küle dönüşen... Kimilerine göre, renklere sevdalı bir gök kuşağı, kırda açan çiçekler ve meyvegillerden iki yarım elmanın birleşmesidir aşk.

Kimilerine göre aşk; koskocaman bir yalan ve hiç yoktu zaten... Kimilerine göre, tüm güzellikleri çoğaltarak akan çılgın bir nehirdir aşk, çocukça bir sevinçle mutluluk denizine dökülen ve dalga dalga kıyıya vuran... Kimilerine göre ise korkak bir karanlık ve ıssız bir yalnızlıktır aşk.

Kimilerine göre aşk; bir sır, çözülemeyen bir şifredir... Kimilerine göre, hiç karşılıksız uğrunda ölünebilen delice bir cesaret ve mahpushane damlarında ömür boyu yatılabilen sonsuz bir sabırdır aşk... Kimilerine göre ise aşkın gözü hep kördü zaten, hiçbir şeyi görmeyen.

Kimilerine göre aşk; “mutluyuz evleniyoruz” diye haykıran yüreklerimizdeki o sıcak gülüşlerin yanarak küle dönüştüğü, kaçınılmaz bir sondur aslında... Ve kimilerine göre ise gökyüzünde bir yıldız gibi parlayan ve hızla kayıp yok olan karşılıksız sevmelerin intiharıdır aşk.

Ve elbette daha çocukken kalbimizin duvarına dayayıp kuşuna dizdiğimiz ve her gün içimizde ölü doğan prematüre aşklardan sonra, kimilerine göre mutlu aşk yoktu ve hiç yaşanmadı zaten.

Kimilerine göre aşkın tarifi yoktur ve anlatılamaz… Aşk sadece yaşanır.

Kim bilir? Belki de aşk; yaşamımızın kendisi olan ve hep yaşadıklarımıza benzettiğimiz ve olur olmaz yerde karşımıza dikilip duran tarifsiz bir tanıdıktır belki de. 

Şu ya da bu kim ne derse desin… Bugün hep birlikte el ele vermeli ve aşk dolu renkleriyle sevgiliye sunulan ve öpülüp koklanmaktan yorgun düşen çiçekler gibi aşka merhaba demeliyiz.

Bugün gözlerimiz aşka kilitlenmeli ve sevgilinin gözlerindeki aşk ormanına, yüksek bir kayadan denize atlar gibi, uçarak dalmalıyız.

Bugün, ellerimiz daha bir hasretle kavuşmalı birbirine ve bugün daha büyük bir özlemle sarılmalıyız aşka... Bugün, denizleri ve nehirleri çalınmış, toprakları kurutulmuş, ormanları yakılmış ve yaprakları yolunmuş cümle aşkların üzerine damla damla düşen ve hasretle sevişerek yağan aşk yağmuru olmalıyız.

Bugün, yârin yüreğine ulaşmak için henüz söylenmemiş olan en güzel aşk şarkılarını ve sözcüklerini sevdanın zulasından bulup çıkartan biz olmalıyız.

Bugün, gecenin kör karanlığını yırtarak, tıpkı bir güneş gibi erkenden aşka doğmalı, aşka uyanmalı ve her akşam geceyi aydınlatan yıldızlar gibi erkenden aşkın koynuna yatmalıyız…

Bugün içimizde öldürdüğümüz ve yüreğimizin karanlıklarına gömdüğümüz aşka yeniden hayat vermeliyiz ve bu gün sevgilimizin ellerini sıkıca tutarak, gözlerimizi sevgilimizin gözlerinden hiç kaçırmadan, tüm heyecanımızla, tüm cesaretimizle ve yüreğimiz yerinden fırlarcasına “seni seviyorum… Seni çok seviyorum” diyebilmeliyiz.

Çünkü bir insanı sevmekle başlar her şey…  

Bütün ülkelerin beyaz derili, sarı derili, kızıl derili ve kara derili aşkları birleşin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR