Askerin yemin merasimine katılmak; I

Evladını çocuğunu 20 yaşında askere uğurlamanın ardından yemin merasimine katılmak için asker yakınlarının bin bir meşakkate katlanarak bir iki günlüğüne de olsa çocuğuyla hoşça bir vakit geçirmek, merakını ve hasretini gidermek için bir bahane olsa gerek.

Bizimki de öyle bir şey. Ramazan bayramına bir gün kala arife gününe denk getirilen bu tören, bayram izni açısından bizim içinde mutluluk ve sevinç duyduğumuz bir rastlantı oldu.

Takvim 17 Eylül 2009"u gösterirken, sahur yemeğinden ve kılınan sabah namazlarının ardından saat 05/30 sularında 1994 model beyaz Renault ST aracımızla,

Yeğenim Yücel Bilgin sürücülüğünde, eşim hacı Rabiye İde ve daha önce sözleştiğimiz yeni karakol karşısında oturan kardeşim hacı Neriman Özenç"i de evinden alarak, oğlum İsmail Eren İde"nin Asker olduğu Isparta 40.piyade alayının düzenleyeceği yemin merasime katılmak üzere, Samsun"a 840 km harita mesafesinde bulunan Isparta yolculuğumuz başlamış oldu.

İlk molamıza, Çorum"un meşhur olmuş leblebisinden alarak başladık. Kırıkkale, Balışeyh yol boyunca açılan kavun ve kabak satıcılarının oluşturduğu serginin birinde duruyoruz. Adını Ankara kavunu olarak duyuran kavun ve tatlı kabağından birer hediyelik alarak yola devam ediyoruz. Karmakarışık duygu ve heyecan içinde, bir farklı yolculuk daha yaşamaktayız. Samsun-Ankara güzergâhından sonra, Haritadan kendimize Isparta"ya daha kısa olan Polatlı yunak, tuzlukçu, Akşehir, Gelendost güzergâhını seçerken, İlk kez gideceğimiz bu yolun nasıl olduğunu da bilmiyoruz.

Uzun, düzgün ve tenha bir güzergâh olan bu yol, akaryakıt istasyonlarının çok aralıklı olduğu bir güzergâh. Yol boyunca gözümüzün görebildiği alanlar yem yeşil meyve sebze tarlalarıyla bezenmiş. Geniş sulanabilir araziler saman balyaları halini alan ekin tarlaları, üzüm bağları, Polatlı"da tarım alanlarının genişliği dikkat çekmekte. Akşehir, Gelendost ve Eğirdir istikametine doğru meyve bahçeleri ve dallardan sarkan kırmızı, yeşil ve sarıya çalan parlak ve iri elmalar göz kamaştırmakta. Yolumuz; Her iki tarafını da saran Meyve bahçelerinin ortasından geçiyor adeta. Elma kokularını hissederken ağzımızın suyu akıyor. Akşehir"de bir kız çocuğunun beklediği elma kasalarının karşısında duruyoruz. Şemsiyenin arka tarafından çıkan yöresel kıyafetli zarif ince esmer güler yüzlü annesi sandığımız bir kadın, buyurun hoş geldiniz diyor bizlere.

Oruçlu olduğumuz için gideceğimiz yakınımıza götürmek üzere üç kiloya yakın karışık elma alıyoruz. Yolumuz azaldıkça daha önceleri görüştüğümüz yakınımız Havagül ve polis memuru eşinin, bizi nasıl karşılayacağı merakı ve heyecanı sarıyor içimizi.

Dağların zirvelerine doğru ilerleyen yol, nihayet ucu bucağı görünmeyen bir deniz gibi kucaklayan Eğirdir gölü etrafından kıvrılan bir yay misali iniyoruz sahiline doğru. Birçok kez adından söz ettiren Eğirdir Kemik hastalıkları hastanesinin tam karşısında durarak akşamın süzülen güneş ışınlarını arkamıza alarak bu güzel doğayı resimleyerek ölümsüzleştiriyoruz. Yine dağ zirvesine çıkışlar ardından düzlenen yollar derken saat 17/00 gösterirken Isparta il içine doğru hareket ediyoruz. İlerlediğimiz cadde de her gördüğümüz büyük bina, askeri alanları büyük bir dikkatle izliyoruz. Derken Atatürk Bulvarı ve Yolun karşı tarafında 40.piyade alay yazısını görür görmez büyük bir heyecanla aracımızı sağa çekip park ediyoruz. Çoğu yabancı plakalı araçların park ettiği yol kenarında, bizler gibi uzaktan gelenlerin olduğunu anlıyoruz. Nizamiye kapısına varır varmaz danışmadaki görevli Askere;

Çocuğumuzun birliğini adını ve soyadını söylediğimizde içeriye ziyaret bahçesine geçin, biraz sonra askeriniz buraya gelecek dendiğinde ayrılığın 24. günün de yaşadığım heyecanı, tarif etmem mümkün değil, ancak yaşayan bilir diyebilirim.

Daha önce hayalimde canlandırdığımın aksine bizim asker, uzaktan bizi görmüş olmalı ki, başında kep üstünde eşofmanları, ayaklarında spor ayakkabılarıyla bize doğru koşarak gelmekte olduğunu görüyoruz. Annesinin yavrum çığlılığı altında İsmail"e sarılışını ve yağmur gibi damlayan sevinç gözyaşlarının bükülen dudaklardan aşağıya doğru süzülürken, kendimi onca sıkmama rağmen gözyaşlarıma mani olamıyorum.

Karşımızda çakı gibi kara yağız bir delikanlı asker olmuş oğlumuz, bize anne baba diye seslenirken, mutluluk ve sevincinden gözleri çakmak, çakmak parlıyordu. Akan gözyaşlarımız ve yufkalaşan yüreklerimizde yaşadığımız o anlar, heyecan ve mutluluğun en önemli göstergesi, asker anası ve babasının en büyük onurudur sanırım.

İşte böyle bir gün batımı yaşarken, bizi merakla bekleyen yakınımız Erdal beyi arıyoruz cepten. O da arabasına atladığı gibi küçük oğlu Taha ile birlikte bulunduğumuz yere gelmiş bile. Biz askerimizle arife gününe denk gelen yarın ki yemin merasimine saat 08/30 gibi sözleşerek katılacağımızı ve ardından çarşı izni için tekrar buluşacağımızı belirterek vedalaşıyoruz…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İhsan İde Arşivi
SON YAZILAR