Öfke ile kalkan zarar ile oturur, keskin sirke kabına yani kendine zarar verir. Öfke insana olmadık işler dertler sıkıntılar ve geri dönüşü olmayan zararlar verir.
Çağımızın en büyük dert ve sıkıntılarından biri olan stres, yüksek tansiyon ve şeker hastalıklarına davetiye çıkardığı kanıtlanmıştır.
Hayat sürdüğümüz şu üç günlük yalan dünyada yüce Allah biz kulları riya, gösteriş, haram ve yalandan korusun.
Mevla'mızın emrine uygun yaşamayı hepimize nasip eylesin. Bir takvim yaprağında okuduğum ”tuz ve su” adlı hoş bir yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum. 
“Hintli bir yaşlı usta, çırağının sürekli her şeyden şikâyetçi olmasından bıkmıştı. Bir gün çırağını tuz almaya gönderdi. Yaşamındaki her şeyden mutsuz olan çırak döndüğünde yaşlı ustası ona bir avuç tuzu bir bardak suya atıp içmesini istedi.
Çırak yaşlı ustasının söylediğini yapar yapmaz ağzındakileri tükürmeye başladı.
Tadı nasıl? Diye soran ustasına öfkeyle; açı çok acı diye cevap verdi... Usta kıkırdayarak çırağını kolundan tuttu ve dışarı çıkardı. Sessizce az ileride ki gölün kıyısına götürdü ve çırağına bu kez de bir avuç tuzu göle atıp gölden bir avuç su içmesini söyledi. Söyleneni yapan çırak ağzının kenarlarından akan suyu koluyla silerken usta aynı soruyu tekrar sordu.
Tadı nasıl?
Ferahlatıcı diye cevap verdi genç çırak.
Tuzun tadını aldın mı, diye sordu yaşlı adam.
Hayır diye cevapladı çırağı.
Bunun üzerine yaşlı adam göl kenarına diz çökmüş olan çırağının yanına oturdu ve şöyle dedi;
Yaşamdaki ıstıraplar tuz gibidir, ne azdır ne de çok ıstırabın miktarı hep aynıdır.
Ancak bu ıstırabın acılığı, neyin içine koyulduğuna bağlıdır.
Istırabın olduğunda yapman gereken tek şey, ıstırap veren şeyle ilgili hislerini genişletmektir.
Onun için sende artık bardak olmayı bırak göl olmaya çalış.”
Her şeyden ders alabilen, acıları mutlulukları ve bütünüyle hayatı paylaşmayı bilenlere bin selam olsun…
[email protected]