ADAMIN PARASINDAN SİZE NE

       Bugün becerebilirsek birkaç konuya değineceğiz, konularımızdan ilki son zamanlarda bazı Cemaat mensuplarının Atatürkçü kesilmeleri olacak. Hayatımın hiçbir döneminde Atatürk düşmanı da olmadım, Kemalist’te olmadım, Atatürk’ün yaptığı güzel hizmetleri takdir ettiğim gibi İslami konudaki uygulamalarını da asla kabul etmedim. Ezanın Türkçe okutulmasından tutun da Camilerde Kuran Okutulma yasağına varıncaya dek birçok uygulaması bu milletin kabul etmediği uygulamalardı. Riyakârlık yaparak Atatürk’ü göklere çıkarmak ne kadar doğru değilse, sırf ona düşmanlık yapmak için çamur atmanın da doğru olmadığı kanaatindeyim. Son zamanlarda dikkatimi çeken konulardan bir diğeri de 15 Temmuz Darbe girişimi ardından bazı Cemaat mensuplarının Atatürk hayranı kesilmeleri olmuştur, her fırsatta Atatürk’ten bahseden, Atatürk’ün eleştirdiği konuları gündeme getirip onun üzerinden bugünü eleştirmenin, Cemaat mensuplarının yeni metotları olduğu kanaatindeyim.

    Bu konuda onlara hak vermiyor da değilim. Adamlar geçmişteki Cemaatlerine saldırsalar riyakâr olacaklar, pişmanız deseler dönek olacaklar, hala aynı düşüncedeyiz Cemaat bizim her şeyimiz deseler kanun önünde suçlu olacaklar. İşte bu nedenle bu arkadaşların yeni bir strateji geliştirmesi lazım. Geçmişte solcuların yaptıkları gibi Atatürk’ü kullanıp onun üzerinden hem kimlik arayışına geçiyorlar hem de Hükümetle ilgili eleştirmek istedikleri ne varsa Atatürk üzerinden eleştirmekteler. Ancak bu ne Müslümanca bir tavır ne de insani bir yaklaşım biçimi. Mevlana’nın dediği gibi insan ya olduğu gibi görünecek ya da göründüğü gibi olacak. Şimdi ben kalksam desem ki ben çok iyi bir solcuyum, Lenin ve Mao benim idolüm buna kimse inanır mı? Asla inanmaz çünkü benim bugüne dek taşıdığım bir misyonum, bir idealim ve davam var. İnsanlarla ne kadar kavga edersem edeyim asla davamdan vaz geçmem söz konusu olamaz. Cemaat mensubu arkadaşlara tavsiyem, bu yoldan vazgeçip daha samimi, daha Müslümanca ve kendilerine yakışır bir strateji çizmeleridir. Bu konuyu burada kapatıp ikinci konumuza girelim.

    Son günlerde bazı basın organlarında eski Bayındırlık Bakanı Mustafa Demir’le ilgili çıkan haberler ve yazılan köşe yazıları canımı sıktı, neden canını sıktı? Derseniz, ben şahsen Mustafa Demir’i ne severim ne de tasvip ederim. Kişilik olarak bana uymayan bir kişilik yapısına sahip. Alttan pazarlıklı, gözleri fıldır fıldır dönen muhatabına asla güven vermeyen bir yapısı var, o yüzden de kendisiyle hiçbir zaman anlaşamadık. Ancak adamın kazandığı paralar, yaptığı işler beni ve basın camiasını hiç mi hiç ilgilendirmiyor, keşke daha çok kazansa, keşke daha çok insana ekmek kapısı sağlasa, keşke Devlete daha çok vergi verse de bana da düşman olsa. Adam çalışmış, çabalamış, uğraş vermiş, ticaret yapmış ve Kirazlık ’ta bulunan Opel’in yerini ve işletmesini satın almış. Ödediği para dudak uçuklatacak bir para, doğru “12 Milyon Dolar” bu şehirde değil, her şehrin nüfusunun ancak yüzde birinin ödeyebileceği bir para, buna itirazım yok.

   Ancak adam bu parayı nakit mi ödedi, Bankalardan kredi bularak finans sağlayıp vadeli mi aldı bilmiyoruz, bu konuyu enine, boyuna araştırmadan adamın verdiği veya vereceği “12 Milyon Doları” ağızımıza sakız yapmak doğru bir davranış biçimi değil. Mustafa Demir, başkaları gibi kamulaştırma ihaleleri alıp tezyidi bedellerle haram paralar kazanıp Devlet’in paralarını iç etmedi, İcra dosyalarında alavere dalavereler çevirip milletin paralarına el koymadı. Emlak Bankasında çalıştığı dönemlerle ilgili bazı söylentiler var ama elde en ufak bir delil yokken adama çamur atmak ahlaki bir davranış biçimi değil. Bize düşen, adama hayırlı uğurlu olsun deyip elimizden gelen bir şey varsa destek olmak. Mustafa Demir’den önceki Opel Bayii olan arkadaşla ilgili, “bu adam bu parayı nereden buldu” diye tek bir kelam etmeyenler, Mustafa Demir orayı satın aldıktan sonra eleştirmeleri akla ziyan bir durum. Bu konuyu da burada bitirip başka bir konuya geçmek istiyorum ancak bana ayrılan yer de bitti.

    Konumuzun detaylarına girmeyeceğim ancak bazı ipuçlarını verip detayları başka bir yazıda sizlerle paylaşacağım. Konumuz Ak Parti siyasetinde önümüzdeki dönemde iplerin kimin elinde olacağı idi, son Valiler Kararnamesi ve Bakanlar Kurulu değişikliği ardından, Samsun’daki siyasi dengeler resmen değişmiş durumda. Bu konuyla ilgili neyin ne olduğunu, gelecekte nelerin olabileceğini detaylı bir biçimde ele alacağımız yazıyı önümüzdeki günlerde sizlerle paylaşacağım, bugünlük bu kadar. Kalın sağlıcakla.

  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
10 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR