SORGULANMASI GEREKEN KİM?

    Konumuza girmeden önce Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez Hocanın görevden alınması veya emekliliğinden dolayı birkaç kelam etmek istiyorum. Zira bu konuda bir hayli arayan oldu, arayanların tamamı Mehmet Görmez Hocaya haksızlık yapıldığını söyleyince konuyla ilgili ciddi bir araştırma yapıp siz değerli okurlarımızı aydınlatma gereği duydum. Doğrusunu ararsanız Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde çalışmış bir eski personel olarak ben de Mehmet Görmez Hocanın görevden alınmasının veya ayrılmasının perde arkasını bir hayli merak etmiştim. Beni okuyan, tanıyanlar bilir ki bazı gazeteciler gibi işkembe-i kübradan atmam, araştırıp olayların arka planını öğrenmeden konuyla ilgili asla yazıp çizmem. O nedenle de bu konuyla ilgili bugüne kadar yazmadım ancak olayın perde arkasını öğrenince sizlerle paylaşma gereği duydum. Mehmet Görmez Hoca 15 Temmuz Darbe girişiminde çok büyük performans göstermiş, her şeyiyle Darbe girişiminin karşısında olmuş bir Din adamı. Reisicumhurunda bunu çok iyi bilip ona göre kendisine değer verdiğini hepimiz biliyoruz.

          Ancak Ankara’da güvendiğim ve bugüne dek beni yanıltmayan kaynaklardan aldığım bilgiler, Mehmet Görmez Hoca’nın Reisicumhurdan Yurtdışında “Daimî Temsilcik” türü bir görev talep ettiği, Reisicumhurunda bunu kabul etmemesi üzerine emekliye ayrıldığı yönünde. Görmez Hocanın şu anda aylık gelirinin 13.000 lira civarında olduğu, istediği görevin aylığının da 13.000 Dolar yani yaklaşık olarak “elli bin lira” civarında olduğu söylendi. Ayrıca Reisicumhurun, Müftü olmasına karşı çıktığı birisini Görmez Hocanın Diyarbakır Müftüsü yaptığı ardından aynı Müftünün HDP’den Milletvekili seçildiği bu nedenle de Reisicumhurun Görmez Hocaya kırgın olduğu bilgisi geldi. Bu iki konunun Görmez Hoca’nın Başkanlığı bırakma nedeni olduğu kanaatindeyim. Ancak Reis’in onu yine farklı görevlerde değerlendireceği, Uluslararası İslam Üniversitesi kurup başına da onu Rektör yapacağı bilgisi geldi umarım doğrudur. Bu konuda bu kadar izahattan sonra gelelim asıl konumuza..

     Dikkat ettiyseniz bugüne dek hiç gündemime almadığım konulardan birisi de Hrant Dink konusudur, zira bu konu teknik bir konu olduğundan olaya girmek istemedim ama bazı gazatacıların sipariş üzerine bu konuda sürekli yazı yazmaları dikkatimi çekti, hatta ve hatta dün bir meslektaşımız köşesinde Hrant Dink duruşmasının bir celsesinde Hâkimle sanık arasındaki diyalogları yazınca konu direk ilgi alanıma girdi. Neden ilgi alanına girdi? Derseniz, Hrant Dink olayı olduğunda bizim şu meşhur A Takımı Operasyonu yapılmaktaydı ve biz o esnada İl Jandarma komutanlığında gözaltındaydık. O zaman Cumhuriyet Başsavcısı Ahmet Gökçınar, Jandarma Alay Komutanı Serdar Albaydı, bizim sorgulamayı yapan da Birol Astsubaydı, benim sorgulamam tam yedi saat sürmüştü. Normalde benim de şimdi Birol Astsubayın aleyhinde verip veriştirmem gerekir ama Allah için doğruyu söylemek gerekirse Birol Astsubay Cumhuriyet Başsavcısının verdiği talimatları uyguluyordu, adam kafasından hiçbir şey yapmıyordu, Başsavcı ne derse onu yapıyordu.

    Şimdi bu konuyu ele alıp Polis, Jandarma sorgulanmalı veya bu minvalde yazı yazan arkadaşlara soruyorum, sizde hiç Allah korkusu yok mu? Olayın asıl sorumluları dururken talimatları verenler değil de talimatları alıp gereğini yapanlar sorgulanmalı demek ne kadar doğru bir davranış. Vatan sevgisinden bahsedenler acaba dün söyledikleriyle bugün söylediklerini karşılaştırıp ne kadar tezata düştüklerinin farkındalar mı? Gazetecilik dediğiniz vicdan muhasebesi yaparak doğruları yazıp çizmek değilse, vay geldi başımıza.

     Hrant Dink cinayetinin olduğu dönemde o gün bazı talimatları verenler hatta ve hatta A Takımı Operasyonu ile ilgili arka planda talimatlar verenlerle ilgili şimdi kalkıp FETÖCÜ demenin ne anlamı var anlamış değilim. Adamlık şimdi konuşmak veya yazmak değil, adamlık o zaman doğruları yazmaktı. İnsanlar düştükleri zaman konuşmak, yazmak bana göre bir iş değil. A Takımı Operasyonu yapıldığında birilerinin talimatları ile yazıp, çizenler acaba şimdi de başkalarının talimatları ile yazmış olabilirler mi? Diye, düşünmüyor da değilim. Ancak kim kimin talimatı ile yazarsa yazsın unutmasın ki, en büyük talimat Allah’ın talimatıdır, bugüne dek biz ona inandık, iman ettik karşılığını da fazlasıyla aldık, bundan sonra da aynı şekilde inanacağız. Selam olsun güçten değil, haktan yana olanlara. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR