Tsunami

'Sevgisizliğine bir kalp verdim. Artık geri ver... Geri veremezsin aldıklarını… Artık geri ver. Geri verilmez hiçbir Yanılgı... Her şeyi al. Bana, beni geri ver... Bir şansım olsun. Başka yar, başka zaman sensiz ömrüm olsun… Her şeyi al. Bir şansım olsun…"   Müslüm Gürses"in "nilüfer" adlı şarkısından alıntıdır, kesinlikle uzun yolda dinleyin (arabesk değil)

   Suyun kaynama noktası var, ışığın kırılma noktası var. İnsanlar gibi… Kaynama noktasını çok görsekte, kırılma noktasını bir kez görür ve ışığı kapatırız. Biz insanları anlayamıyoruz, baş edemiyoruz etkileriyle. Dün ve bugün… Reklam aracı olarak kullanılan çok klasik bir yöntem gibi "öncesi ve sonrası" resimleri şeklinde karşımızda asılı durmaktadır. Ne kadar baksakta aradaki on farkı görmek istemeyiz. Aslında görürüz ama anlam veremeyiz. Anlamaktan korkarız… Kimse tuttuğu safları(tarafları) bırakmak istemez nede olsa. Hele de ileriyi görememiş ve yanlış rolde, yanlış yerde, yanlış taktikle savaşıyorsanız baştan kaybettiniz zaten. Şimdi taarruza geçsen bir türlü, savunmaya geçsen bir türlü. Kafalar karışık, iniş çıkışların bini bin para, kalp krizleri güm güm güm kapınızı yumruklar. Derken kırılma noktasına bir adım daha yaklaştığınızı hissedersiniz. Kendinizle çok mücadele edersiniz. İç sesiniz "dayanmalıyım" der ve zorlar devrelerini. Bizim bilinen özelliğimizdir bir şeyin değerini kaybedince anlarız. Zorlarız devreleri yanana kadar karşımızdakini sonra yeniden elektrik vermeye kalkıldığında atlanılan nokta, yanmış bir devreden tekrar elektriğin geçmeyeceğidir.

   Hâlbuki biz yoğurdu üfleyerek yemekteydik. Demek ki insan beyni böyle tasarlanmış çektiğimiz acıları unutturuyor. Yoğurdu düşünmeden kaşıkladığımıza göre. Sorarım size tekrarlasakta hayatta her şey bir tecrübe midir? Ya da soru şu olmalı gülü seven dikenine katlanmalı mı gerçekten? İnsanların bizi hayatlarında isteyip istemediğini anlamak için pazar dergilerindeki testleri çözer, hala sevip sevmediğini anlamak için papatyaları yolarız asıl yolmak istediklerimizin yerine

  Zamanın elinde mi her şey? Bizim elimizden alınanları kimden geri isteyeceğiz? Hangi mahkeme bakıyor davamıza? Tanık sandalyesinde kendi kendimize, mahkeme duvarlarına savunmalarımızı anlatadururken fark ederiz. Kendi hayatlarımızın, hangi noktada olduğunu…

   Beklide fena yanılmıştık…

  Uygulayamadığımız kararlar aldıkça daha da sarpa sarar işler. Yüzümüze gözümüze bulaştırmışız meğer her şeyi. Bunu fark ettiğimiz anda bizim gibi canı yansın diye ilk karşılaştığımız kapıyla toslaşırız sonrada günlerce bileğimizdeki ağrıyla gezeriz. Gece üç-beş nöbetlerini de tutarız bu arada.

  Acaba isimlerimizi taşıyan iki küçük su kaplumbağasında mı bütün suç yoksa kendimizi temize çıkarma çabası mı bütün bunlar? "Ben yine ne yaptım! " dediğinde her şey için artık çok geçtir, geçmiş olaaa! Gerçekten ne yapmıştık yine, aynı noktaya gelmiştik? Herkes bu kadar suçluyken nasıl oluyor da bu kadar haklı olabiliyordu? Karşındakine hak tanıdıkça kendini hep haklı zannetmesini sağlıyormuşsun meğer…

  İnsanları sevsen bunu taşıyamazlar, sana ayıracak vakit bulamazlar ama sevmediğin zaman dünyanın merkezi sensin, Tsunaminin ortasında bile aranabilirsin.

  Kelimeler boğazımıza dizilir bazı anlar. İletişim kurmaya kalkarız can havliyle. Sen… diye başlarız olmaz. Ben… diye başlarız olmaz. Cümlenin sonunu getiremeyeceğimizi anlayınca susarız, sözcükleri boğazımıza tıkar ne yapacağını bilememezlik. Cümlenin sonu gelse de anlatmak istediğimizden çok uzaklaşmış olacağımızdan bizde ne yaparız? Vazgeçeriz....

"Stockholm sendromu " gereği rehine onu kaçıran kişiye âşık olur ya, hiç gerek yok sendromlara girip insanları gözümüzde büyütmeye. Karşınızdaki insan size gerçekten değer veriyorsa fedakârlık yapmak o zaman anlam kazanıyor. Mücadele etmeliyiz tamam ama ne zamana kadar etmeliyiz? Biz ne zaman ödüllendirileceğiz? Bu işin kaymağına ne zaman parmak banacağız? Cevabı bilmiyoruz ama canımızı sıkıp oturdukça hiçbir şeyin değişmeyeceğini biliyoruz. "Ben elimden geleni yaptım" diyebiliyorsan artık top senden çıkmış demektir. Gerisini koy vereceksin… Şu üç günlük yalan dünyada 'ohh ciğerlerim açıldı bee.!' diyerek , kaç defa kahkaha atabildim ki dememek için, kendini yaşamış sayabilmek için, bu hayatta seni kimsenin üzmesine izin vermeyeceksin, kendinin bile…

 Günün Sözü

Hiçbir şey için "BENİMDİR" deme, sadece de ki;

"YANIMDADIR" Çünkü ne altın, ne toprak, ne sevgili, ne hayat, ne ölüm, ne huzur, ne de keder... DAİMA SENİNLE KALMAZ

H. Lawrence

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi

Ayna

09 Mayıs 2012 Çarşamba 14:46
SON YAZILAR