Çin İşi

Son günlere damgasını vuran bir Çin zulmü var. Soydaşlarımıza, dindaşlarımıza açıktan saldırıyorlar Çinliler. Bu olaylara duyarsız kalamayız. Tepkimizi en sert şekilde göstermeliyiz. Değişik etkinlikler de yapıldı bu konuda. Daha ciddi, planlı, programlı işler yapmalıyız. En çok da üreten bir millet olmalıyız. Çağa damgasını vuran bir millet. Yoksa bu tarz menfur olayları alışkanlık hâline dönüştürmelerine engel olamayız. Yüz bulmamalılar. Başka bir gündem duyarlılığımızı sekteye uğratmamalı. Uygur Türklerine yapılan zulmü kıyıdan kenardan timsah gözyaşlarıyla izleyenler var. Ağızları sulananlar var bu olaylar karşısında. Bugün bizimkilere gelenler, yarın onların başlarına da gelecektir. Bu Çinliler, ilerde dünyanın başını ağrıtacak gibi geliyor bana. Sinsi sinsi ilerliyor, nabız yokluyorlar. Bunlara fırsat verilmemeli. Yılan büyütülmemeli.

   Çin, olayları yumuşatarak veriyor. Yanlış bilgilendiriyor kamuoyunu. Kendini masum gösteriyor. Ölü sayısını 180 civarında belirtirken bağımsız kaynaklar ise binden fazla olduğunu belirtiyor. 1700 civarında yaralı var. Çin"de Uygurların yaşadığı Türkistan bölgesinde gerçekleşen kanlı olaylar biz Türkleri fazlasıyla üzmüştür. Mevcut dertlerimize bir dert daha eklenmiştir. Türkiye"mde halledilmesi gereken o kadar sorun var ki yaz yaz bitmez. Anlat anlat bitmez. İrdele irdele bitmez. Fikir yürüt, yol göster pek anlayan çıkmaz. Genelde olayların üzerine kalın bir örtü çekilir. Acı olaylar unutturulur. Zaten bir olay diğerini çok çabuk eskitiyor, unutturuyor. Gölgede bırakıyor. Dolayısıyla olaylar çözüme kavuşturulmadan birikiyor da birikiyor. Kangren hâline gelen dertlerimizin sardığı bedenlerimizin hasta organlarını vücudumuzdan ayırmayı bile bir rahatlama olarak görür duruma geldik ne yazık ki!

    PKK sorunu 20 küsur yıldır bizi mahvetti. Bu sorundan daha da kötüsü bu sorunun kanıksanmış gibi görünmesi. Genç yiğitlerim ölüyor. Vatan sağ olsun! Bir iki millî söz. Şehitliğin yüceliği. Olaylar böylece geçiştiriliyor. Sonra devletin şahin misali halkını ağır vergilerle ezmesi. Hâlbuki "Yeni Başbakana Mektup" adlı yazımda milleti ezmeyin demiştim. Ödediğimiz paraların çoğu vergi. Faturalarda TRT"ye para alan bir sistemi nasıl kabullenebilirim? Bu, haksızlık değil de nedir? Eziyet değil de nedir? Haksız rekabet değil de nedir? Bizi vekillerimiz dinler mi? Önce Samsunlu vekiller, Samsun"un okuyanıyla, yazanıyla bir araya gelmelidir. Fikir alış verişine zemin hazırlamalıdırlar. Bize babalarımızdan miras olarak güzel ahlak kaldı. Vekillerimizde olduğu gibi babalarımızdan bize paralar, mallar miras kalmadı. Bu farkımızdan ötürü belki de bizi muhatap kabul etmiyorlar. Her şeyi biz zenginler biliriz, diyorlar. Bu yolunuz yanlıştır Sayın 9 vekilimiz. Muhalefet de dâhil olmak üzere hiçbir vekilin gelip de okuyanla yazanla bir araya geldiğini, fikir alış verişinde bulunduğunu duymadım. Duyarsam yazarım. Danışmanlarla işlerini halletmeye çalışıyorlar. Danışmanlar da hep haklısın vekilim, sana yakışır, diyorlar. Bu da böyle olmuyor. İlerleyemiyoruz. Güçlenemiyoruz. Üretemiyoruz. Başımıza başkalarının çorap örmesi, bizleri sendeletmesi kolaylaşıyor böylece.   

   Çin işine gelene kadar çok derdimiz var aslında. Zaman zaman onları da işliyorum. İşlemeye de devam edeceğim. Günün, gündemin öncelikli sorunlarını da sıcağı sıcağına yazmaya çalışıyorum. Bütün yazılarımın bir ötesi var. Arka bahçesi var. Tezi var. Yazı yazmak için yazmıyorum. Yol gösterici bir ana fikir taşımayan bir yazı yazmak istemiyorum. Yazılarım, eskimeyecek kalitede olsun istiyorum. İlk gazetemdeki köşe adım da zaten bu minval üzere "Eskimeyin Yazılar" idi. Bu ad aslında ileride yazacağım deneme türündeki kitabımın adı. “Niye bunlardan bahsediyorsun ey kardeş?” diye düşünenler olabilir. Bir yandan da özellikle yerelde ilkokul seviyesinde yazı yazanlara bir şeyler duyurmaya çalışıyorum. Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla… Bu insanlar, buradan bir mesaj alabilecek donanımda da değil ya. Neyse? Belki başkaları uyarır onları. Ya da gazete sahipleri uyarır. Çünkü yazı kirliliğine neden oluyorlar. Bütünlük arz etmeyen, bir fikir, bir tez taşımayan, yazım yanlışlarıyla dolu o kadar yazı var ki… Ey dilciler neredesiniz? Ben de içinde olmak kaydıyla Samsun"daki gazetelerin onlarca yazarından toplasanız toplasanız ele avuca gelen beş on yazar bulamazsınız. Yani yazanların çoğu gönül eğlendiriyor. Bu söze herkes alınabilir. İsim vermeme gerek yok. Elinize aldığınız bir gazetede yazı gibi yazı yazan bir iki yazar bulabilirseniz ne ala! Gerisi boş. Yumuşak bir dolgu malzemesi olarak da tanımlayabiliriz onları. Ancak onlar kendilerini düzeltmeye niyetli değiller. Düzeltecek kapasiteleri yok. Ben 1990"dan beri yazıyorum. Düzenli olarak yazıyorum. Yazılarımla dolu defterler kitaplığımın bir rafını doldurmuş durumda. Buna rağmen zorlanıyorum. Adam yazıyor. İlkokul 3. sınıf öğrencisinden daha basit, daha kötü, daha bozuk. Ama o, köşe yazarı. Yok öyle! Tanıdık olsun veya olmasın yazarlardan bir ses duymak isterim. Acaba bizden mi bahsediyorsunuz? Yanlışlarımız nedir? Haberlerinizi bekliyorum.

   Yazımın başlığı "Çin İşi". Niye bu başlık, diye düşünenler olacaktır. Çinlilerin Uygur Türklerine yaptığı zulmü anlatacağım. Ama konuya hemen geçilmiyor. (Her gün yazmayınca birkaç yazı birleştirilmiş gibi oluyor.) Çin işi gibi yazı yazanlara bir söz atmadan geçemem. Güzel ve can alıcı konuları yazarak, hayır hayır yazamayarak mahvedenler var. Eline yüzüne bulaştıranlar var.

  Devamı var.

  [email protected]

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsa Abanoz Arşivi
SON YAZILAR