BUNLARI NEDEN GÖRMEZLER?

Yaptığınız işin inandırıcı olması için önce samimi olduğunuzu topluma inandırmak zorundasınız. Sonra da bu samimiyetinizin gereğini yapmak zorundasınız, aksi halde size kimse inanmaz. İnancımızın gereği de budur. Rabbimiz, Kuran-ı Kerim’de “Lime tekulune ma la tefalün” yani ‘Yapmadıklarınızı neden söylersiniz?’ buyurmaktadır. Hangi meslek dalında olursanız olun mutlaka yaptığınız işi dürüstçe yapmak zorundasınız. Özellikle gazetecilik mesleğinde yazdıklarınızla yaptıklarınız örtüşmez ise size kimse inanmaz. Örneğin sürekli olarak Büyükşehir Belediyesini gündemde tutan arkadaşlara bazı suallerim olacak. Bu arkadaşların tamamı Vezir Hazretleri döneminde de gazetecilik mesleğini icra etmekteydiler. Vezir Hazretleri döneminde belediyeye alınan personellere az baksınlar, içlerinden Vezir Hazretlerinin yakını, köylüsü, hemşehrisi veya karayollarından eşi dostu olmayan bir Allah kulu o belediyede iş başı yapmış ise ben hiçbir şey bilmiyorum. Vezir Hazretleri döneminde bu konuda tek kelam eden varsa lütfen beni uyarsın. Ben on üç yıldan beri bu mesleğin içerisindeyim, ne duydum ne de okudum. Şimdi her Allah’ın günü bu konuları gündemlerinden düşürmeyen arkadaşlar o günlerde Vezir Hazretlerine özel muhabir tahsisi edip yok oturdu, yok kalktı, yok traş oldu şeklinde Vezir Hazretlerine her Allah’ın günü yalamalık yaptıklarını bu fakir kadar bu şehirde yaşayan herkes bilir.

Şunu da açık ve net belirtmek isterim ki ben hiçbir zaman yanlışları savunmam. Sadece olayların oluş biçiminin doğrusunu yazar geçerim, takdir okurlarındır. Bazı yorumcular, ‘Sen de özel kalemden yapılan atamaları savunmuşsun’ şeklinde yorumlar yapmışlar. Bu arkadaşlar ya yazıyı okuyup anlayamamışlar ya da canları öyle istediği için eleştirmişler. Ben bu tür yanlışlar her dönemde var, yapılmaması lazım ama olayın aslı da dedikleri gibi değil şeklinde yazmama rağmen işine gelmeyen arkadaşlar sen bu olayı savunmuşsun deyip eleştirmekteler. Hiç sorun değil, elbette bizleri de eleştireceksiniz. Bizler de buna saygı duyacağız, bu işin doğası budur. Kaldı ki sürekli bu konuyu gündemde tutan bazı meslektaşlarımız aynı özel kalem müdürlüğünden bir milletvekilinin öz yeğeni memur yapıldığını bildikleri halde tek kelam etmemeleri onların ne kadar samimi olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır. Ben kimsenin avukatlığını yapmam, bu konuda o kadar dersimi aldım ki anlatamam. Geçmişte bu şehirde benden daha çok Vezir Hazretlerini savunan kimse olmadı, hatta bu konuda Mustafa Demir milletvekili iken bir bakanın huzurunda kavga dahi ettiğimizi Vezir Hazretleri çok iyi bilir. Bu kadar samimi savunmalarımın ve dostluğumun karşılığını Vezir o kadar güzel verdi ki anlatamam. Sadece beni değil, onu canı pahasına savunan Merhum Kayıkçıbaşı’nı dahi bir çırpıda silip atması onun ne kadar vefakâr, ne kadar dost canlı bir adam olduğunu açık ve net ortaya koymaktadır. 

Haa Vezir Hazretleri deyince aklıma geldi. Arkadaş Trabzon vilayetinden başlamak üzere bir hareket başlatmış durumda. Geçtiğimiz hafta Trabzon’a gitmiş, orada belediyeyi ve AK Parti İl Başkanlığını ziyaret ederek sosyal medyasından paylaşmış. Ardından Samsun’a gelip yakın dostlarına düğmeye bastım çalışmalarınızı başlatın, bıraktığımız koltuğu almak üzere kolları sıvadım dediği fısıltı gazetelerinde gündemden düşmüyor. Umarım öyle bir şey yapar da boyunun ölçüsünü alır. Mustafa Demir’e bir tepki olduğu muhakkak. Ancak Allah için doğruyu söylemek gerekirse Mustafa Demir’in, Vezir Hazretlerinin bıraktığı enkazı kaldırmak için gecesini gündüzüne takıp çalıştığını herkes biliyor ama adamın sosyal yönü ve iletişimi zayıf olduğundan kendini topluma anlatma imkânı yok. Aslında gördüğüm kadarı ile onun da böyle bir derdi yok. Ben işimi yapar geçerim, kim ne derse desin mantığında. Kendince belki doğru yapıyor ama yerel yönetici için çok yanlış bir politika. 

Her Allah’ın günü aleyhte haber yapan arkadaşlara bir ikinci sualim olacak. Bu şehrin en güzide yerinde bulunan ve tarihi eser statüsünde olan Cumhuriyet Meydanına giden yolun başındaki eski askeri hastane şimdi ne durumda hiç görmediler mi? Bu bina askeri hastaneden çıktıktan sonra Büyükşehir Belediyesine tahsis edilmiş, onlar da oraya kültür daire başkanlığını yerleştirmişlerdi. Daha sonra eski tekel binalarının özelleştirilmesi esnasında hiç alakası olmaksızın o bina da kırk dokuz yıllığına aynı firmaya verildi. O firma da ne yaptı, o canım binanın içinde tadilatlar yapıp bir ayakkabıcıya kiraya verdi. Büyükşehir Belediyesi ise şimdi kültür dairesine yer arıyor. Bu insanların Allah için bu binayı görünce içleri sızlamıyor mu? Şahsen benim sızlıyor da onları bilemem. Gazetecilik mesleği doğruları da yanlışları da yazma zarureti olan bir meslektir. Nemalandıklarınızı yazmayıp, nemalanmadıklarınızı yazar iseniz bu toplum bunu yutmaz haberiniz ola diyerek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR