Ben ne diyoom, sen ne anlıyoon!

Ahh, ahh!..
"Ben ne diyooom, sen ne diyoon!" diye bir laf vardı bir zamanlar... Ben o lafı, şimdi başına ciddi ciddi "Ahh ah!" ünlemleri koyarak yeniden söylüyorum:
"Ahh, ahh! Ben ne diyoom siz ne anlıyonuz!.."
Düz cümleli yazılarım demek ki bir yerlerden farklı görünüyormuş. Konuyu benim anlatmak istediğimden farklı gören sayın Hamdi Erer köşesine "Ağır konular, yüzeysel yaklaşımlar" diye başlık vererek bu farklı bakışını ortaya koymuş. Çok teşekkürler. Bana da, üzerinde hassaslıkla durduğum bir konuya tekrar değinme fırsatı vermiş oldu.
Ancak neresinden başlayayım şimdi...
En iyisi başlıktan başlayıp maddeleyeyim...

1- Toplumdaki intihar eğilimini yansıtan İl Sağlık Müdürlüğü araştırması ağır bir konu olarak kabul ediliyorsa, dini yaklaşımla konuyu değerlendirmek hafif olmamalıdır, çünkü din hafif değildir. İntihar, psikoloji ve sosyoloji konusu olarak görülse de, din yaşam hakkını ve yaşam biçimi temel aldığı için her ikisini de kapsayandır.

2- Kadınların erkeklere göre intihara daha meyilli olduğu sonucuna içerlemedim, sonuç üzerinde "neden olabilir" tartışması yaptım. Eleştirim, sonucun böyle çıkmasına sebep olan toplumsal yapıya ve bu toplumsal yapı tarafından şekillendirilen ataerkil din olgusuna idi.

3- İntihar ile din olgusu arasında sanılanın aksine çok sıkı bir bağlantı vardır. Biraz Din Psikoloji kitabı okunursa ya da Amerikan misyonerlik filmi izlenirse, psikolojik sorunlu ve intihara eğilimli tiplerin başında papaz bekletildiği görülür.

4- Eğer bağlantısızlığın adetli kadının namaz kılıp kılamayacağı ile kadınların intihara daha eğilimli olması arasında olduğunu söylüyorsanız; ya yazıyı bir daha okuyun ya da şu cümlenin altını çizin: "Ataerkil bir topluma gelen, ama ataerkil olmadığını 'ey inananlar' hitabıyla dile getiren bir dinde, kontrol mercii peygamberin ölümünden sonra, ataerkillik, kültürel anlamda hortlamış ve İslamiyetin 'hassasiyetle ele alınan' diye tabir ettiğiniz konularına sızmıştır. Bunun en belirgin örneği, kadının kendine ait özel durumlarda bile erkeğin kadına hiç sormadan fetva verme makamı gibi kendisini görmesidir. Oysa ki Asr-ı Saadette kadınlar için özel bir durumun açıklanması kadın olduğu için peygamberimizin eşlerine sorulmaktaydı."

5- Asparagas, olmayan bir olayı olmuş gibi haber yapmaktır. Burada İl Sağlık Müdürlüğü'nün açıklaması da İslam ilmihallerindeki erkek hakimiyeti de gerçektir. Feminizm ise, temel endişesi kadın özgürlüğüne ve erkekle eşitliğine dayanan sosyolojik, politik ve etik bir düşünce akımıdır. Temel duruşum, kadının özgürlüğünden yana olsa da erkekle eşitliği savunmam. Temel sorunun adaletsizlik olduğu görüşündeyim. Ayrıca Tanrı bilim denilen Teoloji-İlahiyat ile uğraşan bir bilim insanı olarak alanı ve savunusu ne olursa olsun herhangi bir ideolojinin taraftarlığını ya da savunuculuğunu yapamam.

6- Yazımda, iddia edildiği gibi, hassasiyetli ve sorumlu İslam Bilginlerinin kadını ezdiğini söylemedim. Biraz yumuşak bu, benim söylediğim şeye göre... Ben İslam Bilgilerinin, kadın hakkında fetva verirken kadını yok saydıklarını söyledim!..

7- Burada yaptığım genelleme, kadını var sayana ya da bir kadına rastlamamış olmamdan kaynaklanmaktadır. Eğer varsa, ilim denizinin eksik kalan damlaları olarak onları da kaleminizden içmek isterim. İstisnaları öğrenmek beni mutlu edecektir.

8- Bağlantı kurduğum konu, sadece kendi literatürü içinde değerlendirilemez. Çünkü bu sosyolojik bir olaydır. Din ve özellikle İslam dini insanların iki cihanda mutlu olması için Yaradan tarafından gönderilmiş. Eğer bir toplumda, özellikle gelecek nesilleri yetiştirecek kadınlar, mutsuzluk yüzünden intihar ediyorsa, ya din söylediği gibi mutlu edemiyordur, ya insanlar dine inanmıyordur, ya da inandıklarını söyledikleri dinin mutlu edecek ögelerini ve kurallarını kendi bozuk kültürleriyle bozmuşlardır.

9- Sosyal bir araştırma ile dinin kendi içindeki hüküm çıkarmalarını birbirine bağlayarak sentez yapıp eleştirel bakış sergilemek 'popülist bir yaklaşım' değil, "Din sosyolojisi"dir. Yani sosyoloji bilimi, toplumu inceler, eksikleri, fazlaları anketlerle, çalışmalarla belirler, din de bu eksiklerin giderilmesi için Yaradan'dan nasıl bir yardım alınabileceğini araştırır. Böylece dinin temelde amaçladığı inanan ve huzurlu olan toplum oluşturulmaya çalışılır. "Birinin kaynağı Kur'an birinin kaynağı toplum" demek amacı aynı olan ve yanyana duran iki olguyu karşı karşıya getirmektir. Her ikisi de toplumun düzeni, huzuru ve mutluluğunu amaçlar. Daha açıkçası sosyoloji tespit yapar din çözüm sunar. Zaten ben de yazımda bunu yaptım. Bir tespite, tarihten başka bir tespit daha ekledim ve Kur'an'dan yani Yaratıcıdan çözüm istedim.

10- Elbette İslam dini cinsiyet noktasında ayrım yapmaz. Ama İslam'ın temel kaynaklarını hareket noktası kabul eden İslam bilginleri, 'bilgi hatta din değişebilir ama kültür yüzlerce yıl DNA'larda saklıdır" sözü gereği, İslamiyet öncesi kültürlerden toplumsal genlere işlemiş ataerkilliği, İslamiyet'in karşı çıkmasına rağmen yaşatmışlardır, kendileri de farkında olmadan üstelik...

Bu konuda kendimi ifade etmem için bir fırsat daha verdiğiniz için teşekkür ediyor, eleştirilerinizin devamını bekliyorum.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Neval Sultan Arşivi
SON YAZILAR