YA MUHBİRDİLER YA DA SAHTEKAR

Gerek inanç dünyamda gerekse siyasi düşüncelerimde her zaman mutedil olmaya çalıştım, aşırı uçlara hiç bir zaman prim vermediğim gibi aklımı da hiç kiraya vermedim. Bundan kırk yıl önce siyasi konularda nasıl düşünüyor idiysem bugün de aynı şeyleri düşünmekteyim, aynı şekilde kırk yıl önceki itikadım yapım ne idiyse bugün de aynı durumdayım. Yok falanca partinin liderine bakıp Müslüman olayım, feşmanca cemaatin liderine aklımı kiraya vereyim, veya ülkemin düşmanları gibi düşüneyim gibi bir durumum olmamıştır. İnsanların bana yaptıkları yanlışlar nedeniyle ciddi tepkilerim olmuştur ama falanca abi şöyle dedi, feşmanca cemaat lideri böyle dedi veya şu siyasi lider böyle olmamızı istedi diye düşünce dünyam değişmemiştir. Bu nedenle de hiç bir Cemaate yaranamadım, hiç bir grup bu bizim adamımızdır güvenelim dememiştir, inancıma, dünya görüşüme ve karakterime uygun bulmadığım her şeyi sorguladım, ikna olduysam gereğini yaptım ikna olmadıysam söylenenlerin tersini yaptım. Hamdolsun çoluk çocuğum da bu duruşumu örnek aldı, kimseye akıllarını kiraya vermediler, hiç bir cemaatin veya grubun güdümüne girmediler, doğru bildiklerinin gereğini yaptılar, yanlış bildiklerine de tepki gösterdiler.


  Bu detayı neden verdiğime gelince kırk yıl önce Türkiye Darulharptir Cuma namazı kılınmaz, memur olunmaz, siyaset yapılmaz, bunları yapanlar kafirdir, bu ülkeyi terk edip başka ülkelere gitmemiz lazım veya düzenle savaşmamız lazım diyenlerle çok mücadele ettik, ama ikna etmek mümkün olmadı. Bu arkadaşlar o kadar ileriye gittiler ki bize düzenin adamı, peşinde namaz kılınmaz, ilahı Tağut diyecek kadar ileriye gittiler ama biz onlara hiçbir zaman farklı gözle bakmadık, cehaletlerinden yapıyorlar dedik. Bize bu kadar ağır ithamlarda bulunan insanlar Devlet memurluğunu dahi küfre hizmet görebilecek kadar gözleri kör olmuş insanlardı. Bir dönem acaba bunlara doğruları anlata bilir miyiz diye sohbet ettim, evime çağırdım, doğruları anlatmaya çalıştım ama bırakın düzeltmeyi, adamlar bana mutrefun yani düzenden yana olan yaftasını yapıştırdılar, bende restimi çekip bir daha onlarla oturup kalkma gereği dahi duymadım. Bu insanlar o zamanlarda yeni yeni piyasaya çıkmaya çalışan, bir kısmı iş hayatına girmeye çalışan, bir kısmı Üniversite öğrencisi veya yeni mezun olan insanlar, bir kısmı da insanları ikna etmeye çalışan hayalperest insanlardı, ben onlara Keserciler, radikaller veya İrancılar derdim. Onlarda bu düşünce vardı ama namaz, niyaz hak getire, zamparalık muta nikahıyla caiz, okuyup yazmak, sohbet edip İslam’ı konuşmak onların en büyük cihadıydı.


  Aradan geçen kırk yıla yakın bir süreçte gelinen noktaya bakınca bu insanların bir kısmının Devlet memuru, bir kısmının siyasette üst düzey yönetici, bir kısmının Bürokrat, bir kısmının da iş adamı olup dün söylediklerinin tam aksini yapmış olmaları aklıma bu insanlar ya muhbirdiler yada sahtekar demekten başka bir şey bulamıyorum. Seksenli yıllardan iki binli yıllara kadar yirmi yıllık süreçte sürekli organize olan ve bir vakıf kurarak faaliyetlerini gerçekleştiren bu insanların pek çoğu daha sonra ya devletin önemli yerlerinde görev aldılar, ya iş hayatına girip zengin oldular veya siyasette söz sahibi oldular. Bu ülkede İslam yaşanmıyor diye ülkeyi terk etmeye karar verenlerin şimdilerde ülkeyi yöneten kadrolarda yer almaları, siyasette, iş hayatında ve bürokraside olmaları ya muhbir yada söylediklerine inanmayan sahtekarlar oldukları tezimi desteklemekte. Ben şahsen önce bunların gerçek kimliklerinin ortaya çıkmasından yanaydım, çünkü bu insanların faaliyetleri ülkeye zarar verecek cinsten. Dışa bağlı faaliyetlerdi ama maalesef hiç de beklediğim gibi olmadığı gibi tam aksine muhafazakar, ehli sünnet çizgisinde olan insanlar dışlandı bunlar el üstende tutuldu, umarım devlet bunun bilincindedir. 


   Tarikatlara, Cemaatlere ve bu tür yapılanmalara karşı özel bir düşmanlığım olamaz ancak dışa bağlı faaliyet gösteren kim olursa olsun karşısındayım, aynı şekilde aklını kiraya verip, verilen talimatları sorgulamaksızın uygulanmasını isteyen yapıların da şiddetle karşısındayım. Nede olsa Merhum Erbakan Hocanın Milli ve yerli görüşünden gelme insanlarız, Tasavvufa eyvallah, nefis terbiyesine eyvallah ama dışa bağlı, talimatları başka yerlerden alan, sorgulamanın yasak olduğu tüm yapılar bizim için batıldır asla ve kata yanlarından dahi geçmemiz mümkün değildir. Bayramdan önceki son yazım olması hasebiyle hepinizin bayramını tebrik ederek sözlerime son vermek istiyorum, Rabbim nice sağlıklı Ramazan Bayramlara eriştirsin, Hayırlı Bayramlar..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR