Toprak ve Su Kaynakları Sahipsiz Değil!

Ülkemizde Toprak ve Su Kaynakları nasıl kullanılıyor ve nelere gebe biliyor musunuz? Bilmiyoruz bende okuyuncaya kadar bilmiyordum. Geçtiğimiz hafta başında bir e mail daha aldım çok değerli Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Dr. Gökhan Günaydın"dan. Sevgili okurlarım, demek ki serbest meslek odaları da olmasa ülkemiz parsel parsel ona buna alın biz yiyemiyoruz siz yiyin diyerek yok pahasına satılacak yada peşkeş çekilecek. Toprak ve Su Kaynakları Araştırma Enstitüsü"nü daha önceden Eskişehir"e giderken görmüştüm. Ama içeriye girip gezemedim. Dışarıdan baktığımızda arkadaşlarla bizlerde hayran kaldık. Coğrafi ve fiziki yapısının methini çok duymuştuk ancak içeriye girip gezemedik. Daha sonradan yine ulusal gazetelerden birisinde okumuştum. Ankara Toprak ve Su Araştırma Enstitüsü kapatılıyor diyerek. Ancak Ziraat Odası Genel Merkezi tarafından da dava  açıldığını sanıyorum Cumhuriyet Gazetesinde okumuştum.  Aradan geçen süre sonunda okuduğum haber sonucu bana Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Dr. Gökhan Günaydın tarafından elektronik posta olarak geldi.  İletide şu ifadelere yer verilmekte.
“Ankara"nın en kıymetli bölgesinde, sahip olduğu arazi miktarı ile pek çok kesimin iştahını kabartan Toprak ve Su Kaynakları Araştırma Enstitüsü"nün geçen yıl alelacele kapatılmasına ilişkin Bakanlar Kurulu kararı Danıştay"dan döndü. Ankara Toprak ve Su Kaynakları Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, 21.3.2007 tarih ve 26469 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanan 26.2.2007 gün ve 2007/11794 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla kaldırılmış ve tüm demirbaşları, deneme alanları, döner sermayesi ve personeli, Toprak Gübre ve Su Kaynakları Merkez Araştırma Enstitüsü"ne devredilmişti. Küresel ısınma ve iklim değişikliği çerçevesinde toprak ve su kaynakları üzerinde iklimsel ve insan faaliyetleri nedeniyle baskının giderek arttığı ve doğru kullanma gereğinin geçmişle karşılaştırılamayacak ölçüde önem kazandığı bir süreçte, tarımsal havza hidrolojisi ve kurak koşullarda toprak ve su kaynakları yönetimi alanında uzman kuruluş olan enstitünün kapatılması büyük tepki çekmişti. 1962 yılında kurulan ve altyapısı için 3 milyon dolar harcanan  Enstitüsü"nün kapatılmasıyla, Enstitü bünyesinde yürütülen eğitim çalışmaları ve özellikle kurak koşullarda yürütülecek tarımsal üretim alanındaki araştırmalar ortadan kaldırıldı, bir kez daha yatırım için ayrılan kaynaklar boşa gitmiş oldu. Ankara-Eskişehir karayolu üzerinde yoldan görünmeyen, içeri girildiğinde insanda “cennete geldim” hissi uyandıran arazi üzerinde daha önce Belediyeler ve TOKİ" nin talepleri olmuş, ancak bunlar reddedilmişti. Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu ödeme ajansına yer temin etmek amacıyla kapatıldığı iddia edilen enstitünün, önleyici yargı kararlarının edinilememesi durumunda ranta kurban olacağı kuşkusu gün geçtikçe daha çok artmaktadır. Bu çerçevede, ODA"mızın sözkonusu işlemin hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle yaptığı başvuru üzerine, Danıştay İkinci Dairesi tarafından alınan 2007/2215 esas no"lu karar ile işlemin yürütmesi durdurulmuştur. Danıştay İkinci Dairesi, kararının temel gerekçesi olarak, Enstitü kapatılırken Devlet Planlama Teşkilatı ile Devlet Personel Başkanlığı"nın görüşlerinin alınmamasını göstermiştir. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü"nün (KHGM) kapatılması sonrasında ülkemizde  toprak ve su kaynakları sahipsiz kalmıştır. İl Özel İdareleri gerek siyasal etkiler gerekse uzman personel yetersizliği ve ölçek ekonomisinin yaratılamaması nedenleriyle toprak ve su kaynaklarımızın koruma – kullanma dengesi içinde yönetilmesi alanında başarısız kalmaktadırlar. Bu alandaki araştırma kuruluşları olan Enstitülerin birbirlerine rakip olarak gösterilmeleri, çalışmalarının eşgüdümlenmesi yerine kapatılmak  suretiyle sayılarının azaltılması ise, olumsuz gidişi daha da hızlandıran bir etken olarak değerlendirilmektedir.   İklim değişikliği çerçevesinde iklim kuşaklarının orta dönemde 150 ila 500 km. kuzeye kayacağı Akdeniz Havzası"nda bulunan Türkiye"nin, 30 – 50 yıl içinde bugünkü Kuzey Afrika"nın iklim değerlerine sahip olacağına ilişkin bilimsel saptamalar, toprak ve su kaynaklarımıza rant hırsı ile değil, koruyarak gelecek kuşaklara aktaracağımız değerler olarak bakılmasının önemini ve gereğini artırmaktadır. Samsun kamuoyu olarak bundan bana diyecek bir okur kitlesine sahip olmadığımız için ülkemizde olup bitenlerin bizlere duyurulması ve bu olup bitenlerden haberdar olmamız gerekliliğini düşünerek sizlerle paylaştım Ankara Toprak ve Su Kaynakları Enstitüsünün başına gelenleri. Saygılarımla!...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR