RİV RİV RİV

Gazetecilik mesleği toplumu doğru bilgilendirme, doğru yönlendirme ve tarafsız haber yapma sanatıdır. Başka bir deyişle cüzdanınıza değil vicdanınıza koyarak yazıp çizme sanatıdır. Kalemlerini kiraya verip sahipleri adına yazıp çizenler gazetecilik yapamazlar, yazıp çizerler ama yazdıkları ‘riv riv riv’den ibaret olur, kimse inanmaz. Kendileri çalıp kendileri oynarlar. Yerel seçimin ardından her gün aynı Belediye Başkanının aleyhinde yazıp çizenler ne kadar komik duruma düştüklerinin farkında değiller. Onlar zannediyorlar ki toplum onları ciddiye alıyor oysaki onları ciddiye alan yok sadece kendileri gibi düşünen birkaç kişinin verdiği gazla gittikleri de bir gerçek. Yazdığınız çizdiğiniz şeylere önce kendiniz inanacaksınız ardından da başkalarının inanmasını bekleyeceksiniz. Belediye Başkanlığı veya meclis üyeliği yapıp da hizmet içi seminerlere katılmayan yoktur. Ben beş yıl meclis üyeliği yaptım hiç katılmadım ama tüm meclis üyesi arkadaşlarımız hem yurt dışına geziye çıktılar hem de bu tür seminerlere katıldılar.

Hizmet içi eğitim seminerleri bir bakıma gezi gibi görülse de o seminerlerde çok yararlı çalışmalar yapılır. Uzmanlar gelir bilgi verirler, bürokratlar, Belediye Başkanları ve meclis üyeleri merak ettikleri konularda sorular sorarlar ve bilgi sahibi olurlar. Her meslek erbabı kendisini yetiştirmek zorundadır. Nasıl ki doktorlar yeni çıkan gelişmeleri öğrenmek için yurt içi ve yurt dışı seminerlere katılırlar, diğer kamu kurumlarında çalışanlardan tutun da her meslek erbabı yeni çıkan kanunlar, yönetmenlikler ve gelişmelerle ilgili bilgi sahibi olmak için seminerlere katılıp kendilerini yenilerler. Bu tür seminerleri devlet her kademede yapar. Geçtiğimiz ay Amasya Terziköy’deki kaplıcalara gittim. Yazlıktan komşum olan orman mühendisini orada bir grupla görünce ‘Hayırdır neden buradasınız?’ diye sordum. ‘Ağabey her yıl bu tür seminerler yapılır biz de gelip kendimizi yenileriz’ dedi. Bu çok doğru bir icraat. Belediyeler de zaman zaman bunu yaparlar, bunda eleştirilecek bir durum yok. Bunu eleştirenler önce Canik Belediyesinin bir önceki Başkanının bastırdığı fuzuli kitaplara ödediği paralara ve getirttiği gazetecilere ödediği paralara baksınlar. Seçimden önce Canik Kültür Merkezinin bodrumundaki mescidin yanında bulunan kitapları kamyon kamyon boşaltıp çöpe attıklarını yazsınlar da ondan sonra konuşsunlar.

Ben kimsenin avukatı falan değilim, ortada bir yanlışlık varsa yazarım. Ancak sırf birilerinin gönlü razı olsun diye sürekli kişiyi eleştirenler gazetecilik değil ‘riv riv riv’ yaparlar ki bizim de ‘riv riv riv’le işimiz olmaz. Belediyelerin araçlarının kaza yapmasını eleştirecek kadar seviyeleri düşenlere de gülüp geçerim. Kazanın zamanı olmaz. Yok kışmış, yazmış bunlar bahane. Bizim. Osman Çavuş’un oğlu geçtiğimiz yazın ortasında Belediyenin iş makinasıyla kaza yapıp rahmetli oldu. Adamcağız o gün bugün sıkıntıdan perişan oldu, bu aklı evveller şimdi yazın ortasında kaza mı olurmuş deyip eleştirsinler bari. Bir şeyi yazıp çizerken azıcık insaflı ve vicdanlı olmak lazım. Öyle klavye başına geçip yazıp çizmek kolay da işin içerisine girdiğinizde işin hiç de öyle olmadığını gördüğünüzde feleğiniz şaşar. Bu konuyu burada kesiyorum, zamanı geldikçe yazarım.

Biraz da otuz sekiz yıllık arkadaşım, güzel insan, alim, hafız, merhum Osman Hocamızdan bahsetmek istiyorum! 1982 yılının bir yaz ayıydı, sabah namazına gittiğimde Camide kolları olmayan yabancı birini görünce hoşbeş ettim, tanışalım dedim. Samsun’dan geldiğini, Çataldere veya Bölümlü köyünde bir icazete katılmak için geldiğini söyledi. Namazı kıldık, beraber kahvaltımızı yaptık ve onu icazete yolladım. Daha sonra Samsun’a geldiğimde Canikte Mevlana Camiinde müezzin olarak görev yaptığı öğrendim. Gittim ziyaret ettim, daha sonraki süreçte de sık sık olmasa da sürekli görüşüp sevdiğim çok kıymetli bir hafız ve hocaefendi idi.  Osman Hafız alışılagelmiş hoca karakteri dışında bir karaktere sahipti. Hafız yetiştirmekten tutun da sohbetler etmeye, hasta ziyaretleri yapmaya, sosyal faaliyetlerde bulunmaya varıncaya dek örnek bir şahsiyetti. Hocalığın yanında tasavvufi yönü de bulunan Osman Hocamıza Allah’tan rahmet, ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum. ‘Alimin ölümü alemin ölümü gibidir’ buyuran Efendimizin Hadis-i Şerifi ile sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR