Onların günahı yok

Ailelere ibret olacak, bir dramın öyküsüdür Erdem"in hayat hikayesi. Yıllarca sevgisiz kalmış körpe hayatın bir Pazar günü nasıl son bulduğunun belgesi.

Kuşların ötmediği, güneşin ısıtmak istemediği, dallardaki yaprakların kımıldamadığı sessiz bir pazar günüydü. Daha önce tanık olmadığım halde, o gün Erdem"i lavaboda abdest alırken gördüm. Aradan yarım saat geçmemişti ki, bir silah sesiyle irkildim. Sesin geldiği yöne gittiğimde Erdem elinde tüfek, kanlar içinde yatıyordu.

Erdem"in üzerinden bir zarf, zarfın içerisinden katlanmış bir mektup, mektubun içersindense bugünün 250 YTL"si gibi bir para çıkmıştı. Kurumun raporlarını ben tuttuğum için üzerinden çıkan mektubu noktası, virgülüne kadar hatırlıyorum. 

Erdem cebinden çıkan mektuba “Merhaba anne” diyerek başlamıştı: “Merhaba anne. Ben oğlun Erdem. Sana biraz para gönderiyorum. Kocan olacak adamdan bu parayı gizle. Kendine bir şeyler alırsın. Oğlundan sana bir hediye, lütfen kabul et.

Öncelikle oradan ayrılmadan önce, vedalaşmak için kapına geldiğimde sesimi yükselterek seninle konuştuğum için beni bağışla. İnsan annesiyle böyle konuşmamalı. Bana sarılmadığın için biraz üzülmüştüm. Asabiliğim bu yüzdendi. Ama düşündüğümde bana kocandan korktuğun için sarılamadığını anladım. Yoksa insan evladına hiç sarılmaz olur mu? 

Hatırlar mısın babam öldükten sonra o adamla evlenirken beni yurda bırakmıştın ya. Salı günüydü. İşte o gün çok ağladım anne. Koğuşta yatarken etraftakiler ağlamamdan rahatsız olmasınlar diye başımı yorganın altına soktum ve hem sana hem kendime ağladım anne.

Hani evlendiğin o adamdan da nefret etmiyordum. Kendimi hep birkaç gün sonra hatasını anlayacak, beni yuvadan çıkarmak için seninle birlikte gelecek diye şartlandırdım. Her gün gözlerim kapıda sizden bir haber bekledim. Çünkü ben kötü değildim. Bir kere çağırsa o kadar uslu dururdum ki, beni çok sever bir daha bırakmazdı. Yıllarca bekledim anne. Her gün beni geri çağıracaksınız diye yıllarca bekledim.

Belki haberin vardır, belki de yoktur. Yıllar geçmişti. Sen ayda yılda bir beni görmeye geliyordun. Sınıfta sevdiğim bir kız vardı. Ona okul çıkışı annesi sarılmış, sarmaş dolaş eve doğru yol almışlardı. Dayanamamıştım. Seni görmek, sarılmak istiyordum. Doğru sizin önceki oturduğunuz eve geldim. Sana sürpriz yapacak, bir kere sarılıp yuvaya doğru kaçacaktım. Belki üzülürsün de peşimden gelirsin diye. Kapıyı çaldığımda senin yerine o adam çıktı. “Ne oldu lan piç. Niye geldin buraya” dedi. Anne ben piç değildim ki. Hem ben ne yapmıştım ona. Bana oğlum dese babamdan ayırt etmezdim onu. Hıçkırıklara boğuldum. Koşarak kaçtım evinizin önünden. Peşimden gelmeni bekledim. Bana sarılıp “Üzülme oğlum” demeni. Ama sen tam 1 sene gelmedin anne. Bir sene gelmedin.

O olaydan sonra her gece rüyamda o adamdan kaçtım. Adam dövmek için peşimden geliyor benim ayaklarım tutuluyor koşamıyordum. Başlıyordum anne diyerek ağlamaya. Rüyamda anne diyerek ağlarken, kaç kere uyandırdılar bir bilsen.

Arkadaşlarım babalarına baba diye seslenince çoğu zaman kendimi zor tutuyordum. Ben de arkadaşlarımın babasına baba demek istiyordum. Belki baba dersem beni de oğulları gibi severler, “Sende benim oğlumsun” derler diye umut ediyordum. Hani bir kere başımı okşasalar yeterdi.

Beni sevsinler diye kimseye hayır demedim anne. Arkadaşlarım her şeyimi alırdı da alma demezdim. Alma dersem beni sevmeyeceklerinden korkardım. Biliyor musun hiç kavga etmedim. Yurtta en uslu çocuk diye beni gösterdiler hep. Bir kere sana da söylemişlerdi. “Erdem çok efendi bir çocuk keşke hepsi böyle olsa” demişlerdi. İşte o zaman gözlerine baktım anne gurur duymanı istedim. “Bana aferin oğlum” diye sarılmanı.

Sakın sana hata buluyorum zannetme beni. Bunlar benim düşüncelerim. Sadece içimi dökmek istedim. Es kaza kalbini kırdıysam da özür dilerim anne. Biliyorum sende böyle olmasını istemiyordun. Ama kader bizi bu hallere düşürdü anne. Bir insan hem yoksul, hem çaresiz hem de kadersiz olursa işte böylesi durumlarla karşılaşıyor anne.   

Şimdi veda zamanı. Kendine iyi bak anne. O adamdan olan çocuklarına da. Onların hiç günahı yok. İnanıyorum ki onlar da benim gibi sevilmeye muhtaç. Bu mektubu okurken benim ölüm haberimi almış olacaksın. Benim için üzülme. Gözlerinden akacak bir damla yaşa tüm ömrümü veririm ağlama anne. Bende yaşamak isterdim. Ama olmuyor, kimse beni sevmiyor anne. Hem yaşasam da, sevgi tatmamış birisi olarak nasıl etrafa sevgi verebilirim ki. Sevmeyince değil, sevilmeyince yaşanmıyor anne. Bedenimi toprağa ruhumu kalbine gömüyorum anne. Kalbinde beni ziyaret etmeyi unutma. Seni çok seven, oğlun Erdem”
***
Evet, bu sevgisizliğin yok ettiği bir hayatın hikayesidir. Gelin Erdemleri öldürmeyelim. Gelin onların elinden tutalım. Samsun Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü"nde birçok çocuğumuz sevgiyle kucaklayacak bir anneye babaya hasret. Kurumlarında ne kadar iyi bakılsa da bu çocuklar özel sevgi bekliyor. Gelin anne baba sevgisini arayan bu çocuklara sahip çıkalım. Gerçekten sağlıklı bir nesil istiyorsak, elimizi taşın altına koyalım. Koruyucu aile olalım. Okşanmaya hasret başlara ellerimizi uzatıp, sevgiyi yaşatalım. Koruyucu aile olmaya ne dersiniz?


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR