NEDİR BU İKİ AHMET’TEN ÇEKTİĞİM?

Konumuza girmeden iki detayı vermek istiyorum. Bunlardan biri Diş hastanesinde yaşanan sterilizasyon skandalı konusunda gelen yorumlarla ilgili olacak. Okurlarımız yorumların bir kısmında ‘olayı örtbas edemezsiniz’ demişler. Asla böyle bir durum yok ancak biz olayla ilgili ortada art niyet var mı, suçlu kim ona bakarız. Ortada art niyet yoksa olayı sadece yazar geçeriz. Bu olay ulusal basına konu olacak bir olay olmasına rağmen idarenin en ufak bir suçu yok, zira tamamen dalgınlıkla olmuş bir olay. Asıl görevli o gece izinli olunca yerine bakan görevlinin ihmali sonucu olmuş büyük bir hata. Ancak ortada kötü niyet yok, ihmal var. İhmali olanın da görev yeri değiştirilmiş. Bu olay kanlı malzemelerden anlaşılmadı, sterilize edilen aletlerin kutusunun üzerinde bulunan işaretten anlaşıldı. Bunu da açıklamakta yarar var. Bu olay bu kadar büyük bir olay olmasına rağmen ortada kötü niyet olmadığından üzerine gitmedik, yanlışlıkla insan öldürülüyor. 

 

 

Diş hastanesinde yaşanan ikinci olayda tamamen kötü niyet ve aymazlık var. Kendini bilmez birisi o hastaneye kendisinin ve manitasının olduğu iddia edilen iç çamaşırları yollayıp yıkatmak istiyor. Çamaşırhane görevlisi yıkamak istemeyince oradan alınıp başka birime temizlik personeli olarak veriliyor. Ve biz bunu sorguladığımızda bize verilen cevap ‘evet yeri değişti ama nedeni o değil de sakatlığı’ gibi saçma sapan bir cevap olunca bu olayın peşini bırakmamaya karar verdik. Şayet Başhekim olan arkadaş olayı çözmüş olsaydı, biz işin üzerine gitmezdik ama Başhekim olayı çözmek yerine geçtiğimiz pazartesi günü çamaşırhanede görevli bayanın izninin dolması üzerine ona ‘yeni yerinde göreve başla’ diye yazı yazınca zavallı kadının tekrar 11 gün izin aldığını öğrenince fevkalade canım sıkıldı. O zavallı bayanı ne gördüm ne tanıdım ne de görüştüm. Kadıncağızı çağırıp ifadesini aldıklarını da duydum, bunu yapmış iseler yazıklar olsun onlara. Kendi hatalarını sorgulamak yerine bu hatayı basına kimin servis ettiğini sorgulamaları akla ziyan bir durum. Buradan Başhekime sesleniyorum; bu olayı adam gibi çözsün yoksa biz asla peşini bırakmayacağız haberi olsun.

 

 

Diğer ikinci detay bir önceki köşe yazıma gelen yorumlarda benim kayınçomu savunduğumu yazmış bazı arkadaşlar. Ben de onaylamadım, neden onaylamadım derseniz; bu yorumları yazanlar AK Parti içinde fitnecilik yapanlar olduklarını bildiğimden onaylamadım. Bu şehirde kayınçomun aleyhinde en çok haber yapan benim ve onunla en çok mahkemesi olan da benim. Hâlâ daha Yargıtay’da devam eden davalarımız var ama onunla davalı olmak farklı bir konu. Doğru neyse onu yazmak bizim işimiz. Bu detayı da verdikten sonra gelelim asıl konumuza; hayatım boyunca ırkçılık yapmadığımdan en yakın arkadaşlarımı farklı bölgelerden seçtim. Bu seçimi arkadaşlarımın karakterleri ve dava adamlıklarına göre yaptım. Bu minvalde arkadaş olduğum Ahmet Demircan’dan ve Ahmet Okuyucu’dan bahsedeceğim bugün.

 

 

Ahmet Demircan’la seksenli yılların sonunda tanıştık ve sürekli olarak görüştük. 1995 yılında yapılan erken genel seçimlerde onu liste başı yapabilmek için verdiğim uğraşı bir Allah bilir bir de ben. Refah partisinin köhneleşmiş eski kadrosunu aşıp onu liste başı yapmak her babayiğidin harcı değildi ama Hamdolsun Allah yardım etti onu listenin ilk sırasına koyduk. Merhum Erbakan onu çaydan sorumlu Devlet Bakanı yapınca çok sevinmiştik. Bir yıllık Bakanlığı döneminde Adem Güney il başkanıydı, onunla ilk kavgamız da o dönemde başladı, sebebi de onun istediği yanlış atamalara engel olmaktı. Örneğin Bayındırlık İl Müdürlüğü’ne atanmasını istediği adamla ilgili bildiklerimizi anlatınca ataması olmamıştı. Hatta o atama olmayınca Musa Uzunkaya da tepki vermişti. Zaten ben Musa Uzunkaya’nın bürokraside doğru bir tercih yaptığını hiç görmedim. Ahmet Demircan’ın bir yıllık Bakanlığı döneminde ona bir tane dahi yanlış yaptırmadık. Aynı Ahmet Demircan geçtiğimiz dönem Sağlık Bakanı olunca hiç yanaşmadım kendisine. Zaten onun da öyle bir niyeti yoktu. Bir yıllık Sağlık Bakanlığı döneminde yaptığı atamaların tamamı ahbap çavuş ve hemşeri ilişkisiyle yapılan atamalar. Gazi Devlet Hastanesine atadığı bayan köylüsü, Ruh ve Sinir Sağlığı Hastanesine yaptığı atama öyle, Diş hastanesine yaptığı atama öyle, Terme Devlet Hastanesi başhekim yardımcısı öyle… Sizin anlayacağınız tek bir tane liyakata dayalı ataması olmadı. Altı ay boyunca kurumlara idareci atayamadı ve AK Parti iktidarının en başarılı olduğu Sağlık politikalarının Samsun’da çökmesine sebep oldu.

 

 

Diğer Ahmet ise Ahmet Okuyucu, onunla da 1995 yılında tanıştık. Ben o zaman Refah partisinde İl Başkan yardımcısıydım, Adem Güney de İl Başkanıydı. Adem Güney’le Okuyucu’nun kavgasında önce Adem’den yana tavır aldık. Daha sonra olayların gerçek boyutunu öğrenince Okuyucu’dan yana tavır aldık ve tam dört yıl Adem Güney, Ali Yılmaz ekibiyle Okuyucu adına kavga ettik. Ne zamanki Refah partisi kapatılıp Fazilet partisi kuruldu; Okuyucu’yu parti genel merkezi meclis üyelerine karışmaması karşılığında aday yapacağını söylemiş o da kabul etmeyince Fazilet partisinden aday yapılmadı. Bunun üzerine biz arkadaşlarla onu DYP’den aday yapmak üzere dönemin il Başkanı Fahri Eldemir’le anlaştık. Merhum Mehmet Bıyık abi de bunun sekretaryasını yürütüyordu. Biz Okuyucu’ya bu adaylığı almamıza rağmen o bizden gizli olarak Milletvekili olacağım diye Refah partisinden DYP’ye geçen Karabük Belediye Başkanına gidip onunla beraber Tansu Çiller’e gidip Okuyucu’ya Milletvekili talebinde bulununca Milletvekili olmak isteyen Fahri Eldemir Okuyucu’yu haklı olarak Belediye Başkan adayı yapmadı. Bunun üzerine Okuyucu boşta kalınca Yalçın Eğribel diye birisini bulup onun vasıtasıyla şemsiye partisine(DTP) geçti. Biz de sırf ona ihanet etmemek adına 30 yıllık partimizi bırakıp ona destek verdik ama seçimi kaybedeceğimizi de biliyorduk. Yine de Okuyucu’ya yapılan yanlışın hesabını sormak adına yaptığımızdan pişman da değiliz. Okuyucu daha sonra 2004’te DYP’den aday oldu ve kaybetti. 2009’da MHP’den Necattin başkanı destekledi, 2011’de MHP’den Milletvekili aday adayı oldu, şimdi de Demirtaş başkana destek veriyor. Tüm bu olup bitenden sonra geçenlerde ziyaretime geldiğinde; “Değerli kardeşim beni şemsiye partisine sen ve Ali Duran gönderdiniz, 2004’te Kemal Kabataş’ın zorlamasıyla aday oldum. 2009’da da bana Demirtaş söz vermişti, beni Vekil yapacaktı ondan onu destekledim ama beni vekil yapmadı. 2014’te de Fuat’la Erdoğan bana müsteşarlık sözü verdiler yapmadılar” deyince ona ‘‘Başkanım sana hakkımı helal etmeyeceğim, sırf sana destek olmak için 30 yıllık partimizi bırakıp sana destek olduk yine biz suçlu olduk ya’’ dedim. Bu iki Ahmet’le ne yapmam lazım siz karar verin… İkisinde de hakkım var, onların benim üzerimde en ufak bir hakları yok. Bunca fedakârlığın karşılığı bu mu olmalıydı? Siz karar verin, kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
14 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR