Merak edilenleri anlattı (II)

HER ŞEYİN BEDELİNİ ÖDEDİM

DENGE Gazetesi İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Adnan Bahadır, AK Parti il kongresi sürecinden Büyükşehir Belediyesi içerisinde yaşananlara, A Takımı Operasyonu'ndan Samsunspor'a kadar merak edilenleri anlatmaya devam ediyor.

ÖZTÜRK: İsterseniz bugünkü sohbetimize, geçen hafta kaldığımız son konudan devam edelim. Orada anlaşılmayan bir konu var, İbrahim Sandıkçı meselesi. Biraz kapalı kaldı, tekrar açalım derim…

BAHADIR: Teşekkür ederim, doğru bir tespit. Söyleşinin o bölümü biraz yanlış anlaşılmış, izahında yarar var. Şöyle ki; İbrahim Sandıkçı Merkez İlçe Başkanı seçildiğinde birlikte hareket ettiği Ali Akyüz ve Adem Güney"le belli bir zaman sonra sıkıntı yaşamaya başladı, kendini İl Başkanın"dan daha üstte görmeye başladı. Bu kamuoyunda sıkıntı yarattı, Her ne kadar Ali Akyüz il başkanı idiyse de işleri yürüten Adem Güney olduğundan, Adem Güneyle aralarında ciddi bir kriz başladı.Bu savaşı Adem Güney kazandı. İbrahim Sandıkçı hem ilçe Başkanlığını kaybetti,hem tüm siyasi görevlerini.İbrahim Sandikçı"nın çok güzel bir ekibi vardı ama kendi hatalı davranışlarından ötürü o ekibi de kaybetti.İlk önce İlkadım İlçe Başkanı olmak istedi,atanmadı,ardından Canik Belediye Başkan aday adayı oldu olamadı,ardından İl Genel Meclisi üyesi olmak istedi o da olmayınca siyasetten silindi.Sadece silinmekle kalmadı arkadaşlarının güvenini de kaybetti.Üzülerek ifade etmem gerekiyor ki şehrimizde İktidar Partisi çok kötü idare edilmekte…
 
ÖZTÜRK: Konuya asıl kaldığımız yerden devam edelim. Belediyede veya teşkilatlarda yaşananlarda anlattıklarınız doğrultusunda genel amaç ne?

BAHADIR: Belediyeyi sömürmek. Ben orada tampon görevi oluşturduğum için sıkıntı sürekli sıkıntı çekiyordum.sürekli beni aramışlardır, "Falanca teşkilatının bir sıkıntısı var, işte şu adamın evinde kanalizasyonu tıkandı falan" bu tür meşru olan, yasal çizgileri olan işleri çabuklaştırmışımdır. İddia ediyorum bir oylama yapsınlar o günkü teşkilatlarda Adnan Bahadır bir kişinin işini görmedi desinler her şeye varım. Şurası da muhakkak ki o günkü şartlarda Yusuf Ziya Yılmaz benim arkamda duruyordu. O gün teşkilatta görevli olan Uğur Hacıkerimoğlu  Mahalli idarelerden sorumlu İl Başkan Yardımcısı idi bir yandan o bastırıyor, diğer yandan yine İl Başkan  yardımcısı olan Adem Güney bastırıyor, benim görevden alınmamı talep edip,ellerinden gelen her türlü olumsuzluğu yapıyorlardı….
Ama muvaffak olamıyorlardı nedenine gelince orada bulunduğum süre içerisinde hiçbir şahsi işim veya talebim olmamıştır. Yusuf Ziya Yılmaz, Adnan Bahadır Büyükşehir Belediyesi"ne kendisi ile köylüsü ve yakın arkadaşları ile ilgili şu evrakı getirdi diyemez.

A TAKIMI"NIN
PERDE ARKASI EKONOMİKTİR

A Takımı Operasyonu"nun perde arkası tamamen ekonomiktir. Nedenine gelince Belediye Başkanının yakın çevresi sürekli Belediyeden nemalanıyordu,ne zaman ki ben bu tür olaylara olmaz dedim,benim ipimi çekip A Takımı operasyonunu yaptırdılar.  A takımı Operasyonunda Yusuf Ziya Yılmaz  dışında kalacağını zannetti. Ne zamanki iddianame hazırlandı kendisini de o iddianamenin göbeğinde bulunca soluğu Başbakan"ın yanında aldı.O güne kadar Başbakan"a gitmesi gerektiğini söyleyenleri reddederken o gün kendiliğinden kalkıp gitti.O Zaman 95 gün hapis yattım ve isyan ettim,çünkü tamamen organizasyondu,son yattığım 4 buçuk ay da onun eseridir
ÖZTÜRK: Suçu olsa da, olmasa da mı diyorsunuz, ilginç bir ayrıntı…

BAHADIR: Tabii  aynen öyle. Dolayısıyla o operasyon yapıldı, biz içeriye girdik, dışarıda anlaştılar. "Adnan Bahadır'ı dışlayacağız". Efendim Kenan' ı da dışlayacaklardı da Kenan"ı dışlayamadılar.

ÖZTÜRK: Ben de diğer isimleri soracaktım. Siz ayrıldınız, ama diğer isimler hala belediyede neden ?

BAHADIR: O operasyonda normal şartlarda Adnan Bahadır alınacaktı ama,
Adnan Bahadır"ın telefon görüşmelerinde en ufak bir görüşme yok, ama hem yok Kenan Şara'nın hem de Sefer Arlı'nın konuşmaları var. Adnan Bahadır birilerini arayıp da, "yahu sen Samsunspor Kulübü"ne şu kadar yardım et, sana şunu yapacağım, bunu yapacağım" Allah kuluna demiyor. Sefer Arlı'nın da Kenan Şara'nın da bu tür konuşmaları var. Mesela Kenan Şara  Diyor ki, "işte sen şu kadar yardım edecektin, hani ne oldu? Meclisten yoksa evrakın geçmez" filan böyle konuşmaları var. Ama benim böyle bir konuşmam hiç bir yerde yok ve olmamıştır.  Ama "kardeşim Samsunspor Kulübü'ne yardım edin. Belediye'ye yardım edin" demişimdir. Ama "etmezseniz karşılığında şu olur, bu olur" dememişimdir. Kenan beyin var. Öyle olunca onlar otomatikman girdiler iddianameye yoksa oradaki hedefte Adnan Bahadır vardı.  Ama 43 kişiye oldu. Niye? Adnan Bahadır'ın iyi niyetinin, samimiyetinin Allah karşılığını verdi.

İSTESEM BELEDİYEDE KALABİLİRDİM
Bu olaylar bittikten sonra tabi ben isteseydim Belediye'de kalabiliyordum. Sebebine gelince Yusuf Ziya Yılmaz'ın konuşması ile vücut lisanı farklıydı. Yani konuşurken bana farklı konuşuyor, vücudu bana, "Adnan Bahadır git" diyordu. Konuşurken "sakın gitme" diyordu. Ben bunları gözlemlediğim için ben yakın dostlarıma dedim ki, "ben belediyeden ayrılacağım çünkü ben o insanlarda o samimi görmüyorum". Samimiyet beraber yola çıkmış olduğun, beraber çile çektiğin, beraber bedel ödediğin arkadaşlarını satmamayı gerektirir. Burada Kenan Şara da, Sefer Arlı da, Yusuf Ziya Yılmaz da, 3"ü de beni satmışlardır.  Açık ve net söylüyorum, ben bunu gördükten sonra kendim belediyeden ayrılmadım kendim belediyeden ayrılsaydım, "biz göndermedik Adnan Bahadır bizden ayrıldı" diyeceklerdi, o yüzden kendimi oradan attırdım. Bu çok önemli bir ifade ve yakın dostlarımdan bir kaç tanesini çağırdım "ben belediyeden ayrılacağım" dedim.  "Ayrılma" dediler bana, dedim ki "hayır ben ayrılmak zorundayım çünkü benim buradaki görevim bitti" dedim. A Takımı Davası'ndan sonra benim yetkilerimi kısmaya başladılar. Özellikle iş yaptırmamam için bürokratlara talimat verdiler. arıyorum bürokratı "şunu yap" diyorum, "Kenan Bey"in talimatı var", yapamam, arıyorum Kenan Bey"i kıvırıyor. Çok af edersin süs köpeği gibi bir yerde oturmam, bir icraat yapamayacaksam orada durmam. 

ELEŞTİRDİKLERİMİN KARŞISINDAYIM
Ben bulunduğum dönem içerisinde eleştirdiğim konuların o günde karsısındaydım, bu gün de karsısındayım.  Bakın o gün orada durmamın sebebi, orada olabilecek olan yanlışlıkları engelleyebilecek noktada mücadele vermekti ve bunu yaptım sonuna kadar. Bir çok konuda engelledim, onların da teker teker "şunları engelledim" diye burada sıralayabilirim. Ve en son Tekel binasının arasındaki yapmayı planladıkları kütle, kalktım "olmaz" dedim, ki o günkü şartlarda teşkilat da istemiyordu, parti de ama Yusuf Ziya Yılmaz hiçbirini ciddiye almadı ve o kütleyi oradan geçirdi Allah"tan Mimarlar Odası gibi sağlam bir kuruluş var bu şehirde, işini doğru dürüst adam gibi yapan bir kuruluş, verdi mahkemeye ve mahkeme de yürütmeyi durdurdu…

ÖZTÜRK: Belediye"de, Başkan Yılmaz"dan çok, Genel Sekreter Kenan Şara"nın karalarının kabul edildiği söyleniyor. Siz bu iki isimle uzun yıllar birlikteydiniz, sizce doğru mu?
 
BAHADIR: Yurt dışında kaldığı için lisan avantajı var İngilizcesi var, bunun dışında Kenan Şara'nın oradaki teknik elemandan en ufak daha üstün bir bilgisi yoktur. Ama kendisini  çok beğendiğinden, kendisine aşırı güveni vardır, bu şehirde ondan daha akıllı adamın olmadığını sanır.Bu da mensup olduğu ırkın ona verdiği özelliktir.Birde aile içerisinde en büyük olduğu ağabey olduğu için çoraplarını dahi kendisi çıkarmıştır. Suyunu dahi kardeşleri içirmiştir  çok mağrur ve kibirlidir. Yaptığı işler ortada, hafif raylının güzergahı ortada, bir ucube gibi şehri ikiye böldü, rahatlıkla şehir bölünmeden sahilden geçerek yapılabilecek olan işi sırf inadı yüzünden yapmadı.

ŞARA NE DERSE BELEDİYE"DE O OLUR
O kadar inat bir adamdır ki Kenan Şara o belediyede ne derse o olur.  Yusuf Ziya Yılmaz"ın değil Kenan Şara'nın dediği olur. Ben orada yaşamışım, biliyorum. Kenan Şara ile Yusuf Ziya Yılmaz'ın ters düştükleri tüm konularda Kenan Şara'nın dediği olmuştur. Mimarlar Odası"na eskiden ben de çok kızardım, yani çok siyasi davranırdı. Çok siyasi kararların altına imza atmıştır, ama şu anki yönetim çok düzgün yönetim. Ben onları tebrik ve takdir ediyorum. Gerçekten ortaya koymuş oldukları tavır çok güzel.

ÖZTÜRK: Peki, bu kadar şeye rağmen partinin bir misyonu var, bu tarz spekülasyonlara, iddialara genel merkezin çok sıcak bakılmadığını biliyoruz. Samsun da bu anlamda en sıkıntılı teşkilat galiba… Neden müdahale edilmiyor?


BAHADIR: Efendim şöyle söyleyeyim bu bölümünü, Samsun teşkilatı Türkiye teşkilatlarının en kötü teşkilatı diyemeyiz. Doğrudur. O süreci de söyleyeyim normalde Türkiye"nin bir çok ilinde sıkıntı ve sancı var. Bursa'da Hikmet Bey'in eski Belediye Başkanı"nın Büyükşehir Belediye Başkanı'nın teşkilatta bir problemi vardı. Hikmet Bey aday olamadı. Normal şartlarda Samsun'da da aday olamayacaktı Yusuf Ziya Yılmaz ama ona alternatif Hüseyin Dündar'ı getirdiler. Başbakan da çok genç buldu, kabul etmedi. Hüseyin Dündar'ı Başbakan"ın kabul etmeyeceğini bildikleri için özellikle onu getirdiler, koydular ve dolayısı ile oradan da Yusuf Ziya Yılmaz çıktı.

GÜNEY 40 İSMİ DELEGE YAPTI
Şimdi İl Başkanlığı"nın mevcut şuandaki arkadaşa kalmasının en büyük esprisi teşkilat başkanlığını yaptığı dönemde, mevcut ilden kendi yakınlarından da 40 civarında ismi ilçelerden il delegesi yapmasıdır. Artı eski İl Başkanı Ali Akyüz'ün gerek ekonomik, gerek babasının sıkıntılarının olması, gerek eşinin amcası Adem Güney'in oluşu, Adem Güney'e karşı kendisini ciddi anlamda pasifize etti.  Yani Ali Akyüz'ün il başkanı olduğu dönemde de Ali Akyüz değil Adem Güney İl Başkanıydı. Böyle olduğu iyi oldu, en azından muhatap belli oldu.

NORMAL ŞARTLARDA BAŞKAN
OLAMAZDI

Normal şartlarda Adem Güney burada hangi şartlarda olursa olsun İl Başkanı olamazdı ama Erdoğan Tok tamamı ile Fuat Köktaş'ın güdümüne girdi. Suat Kılıç'ın güdümüne girdi. Ve kaybetti. Adem Güney'in de bir dahaki dönem burada siyaseten İl başkanı olabileceğini düşünemiyorum. Ama yapılacak yeni bir oluşum varsa tabi Türkiye'de bundan sonraki süreçte Ak Parti'nin de ne olacağı meçhuldür, şu an birinci görünüyor ama 24 saatte Türkiye"de çok şey değişiyor.

ÖZTÜRK: Yaşananlara neden kimse müdahale etmiyor? Savcılar, hakimler, emniyet…

BAHADIR: Şöyle söyleyeyim , Mediva Hastanesi ile ilgili savcılığa müracaatta bulundum, köşe yazılarından baktım adli yargı vazife çıkarmıyor, bu çok enteresandır, Mediva Hastanesi ile ilgili diyorum ki, "bakın şu tadilat yapılacak", yapılıyor evrak veriyorum, ses soluk çıkmıyor. Ondan sonra şikayet ediyorum şu anda yapıldıktan sonra o Mediva Hastanesi'nin yüzde 30"u, şuan ki hali ile bile kaçak. Ses soluk yok kimsede.

MEDİVA"YA SES ÇIKARAN YOK
Yani bu kadar tadilata rağmen hala yüzde otuzu kaçak Mediva Hastanesi'nin ne Sağlık İl Müdürü"nde tık var, ne adli yargıda tık var. Benim adli yargı'ya vermiş olduğum bir ifade var. Benim yaşadığım saldırı olayından sanırım 1 ay önceydi. Orada dört tane olayın üzerinde duruyorum iki tanesi halledildi. Diğer ikisini hala bekliyorum eğer yapılmazsa hakimler ve savcılar yüksek kuruluna bunu yapmayanları şikayet edeceğim ve benim dilekçemi de onlara göndereceğim niye bu şehirde herkes rahat yürüyecek Nasıl ki atalarımız Çanakkale'de, Sarıkamış'ta, Sakarya'da, Cihan Harbi'nde bize canlarını vererek bu vatanı emanet etmişlerdir, bizde bundan sonraki neslimize bu vatanı, bu şehri temiz bir toplum verebilmek için bize düşen görevi yapmak zorundayız. Vatanseverlik vatanperverlik budur. Benim anladığım vatanperverlik budur ben bunu yapmaktan da onur duyuyorum ve yapmaya da devam edeceğim.

ÖZTÜRK: Siz gazeteci değilsiniz… Ticaretten ve siyasetten gelen bir geçmişiniz var. Bir karar verdiniz ve gazete kurdunuz, hatta gazetenin mazisinde de çok dalgalanmalar oldu… Size yönelik hem dışarıdan hem de basın camiasından sert eleştiriler de var ama aksine sizi destekleyen, her gün okuyan isimler de… Bu eleştirilere ne diyorsunuz?

BEN HALA İYİ BİR GAZETECİ DEĞİLİM
BAHADIR: Teşekkür ederim çok güzel bir soru. her şeyden önce bir atasözü ile başlamak istiyorum cevaba, "Kişinin ayinesı iştir lafa bakılmaz" derler. Meslektaşlarımızın Adnan Bahadır gazeteci değildir ifadeleri kadar doğru bir ifade yok. Ben hala iyi bir gazeteci olduğum iddiasında bulunmuyorum. Benim gazeteciliğe başlamamdaki neden üzülerek söylüyorum ki gazetecilikteki dengelerin ters dönmesidir. Haber ajanslarının yaptığı yalan yanlış haberleri bizim yazılı ve görsel basınımız aynen alıp yayınlanıyor. Hiç ben bunu biraz araştırayım demiyorlar. Acaba doğrumudur demiyorlar. Bizim gazetemiz ajanslardan 1.5 yıldır haber almıyor. Çünkü güvenmiyoruz.

GÖRDÜKLERİMDEN SONRA
KARAR VERDİM

Mesela benim saldırı olayım. Ajanslar ben saldırmışım gibi gösterdiler. Yetmedi aralarında alacak verecek davası var dediler. Savcılıkta bu kişiler Adnan Bahadır'ı öldürmek için bir araya gelmiştir denmesine rağmen İHA bunu tam tersi bir şekilde Adnan Bahadır 15 yıl ceza alacak içerden çıkamayacak diyerek haber yapıyor. Kendilerini Samsun'un en büyük gazetesi sananlar da bunu 3. sayfa haberi olarak yayınlıyorlar. Ben bunları gördüğüm için bu şehirde adam gibi gazetecilik yapacağım dedim.

2 YILDA YAPTIKLARIMIZ ORTADA
Size soruyorum bir gazete kurulduktan 2 yıl sonra günde 30 bin kişi tarafından okunacak noktaya gelir mi ? Bizim gazetemizin bu noktaya gelmesinin sebebi bizim gazeteciliği adam gibi yapmamızdır. Ben piyasaya büyük gazeteciyim diye çıkmadım ama ben piyasaya çıktığımda beni eleştirenler, git siyasetçilik, inşaatçılık, imamlık yap diyenlerin hepsinin durumları ortada. Denge Gazetesi"nin ve Adnan Bahadır'ın köşe yazıları da ortada. Adnan Bahadır'ın köşe yazılarını sadece internetten günde bin kişi okuyorsa bu toplumun yazılara verdiği değeri gösterir. Çünkü ben gerçekleri yazıyorum.

HEPSİNİN BEDELİNİ ÖDEDİM
Hepsinin bedelini de öderim. Ben iyi bir yurttaş olarak piyasaya çıkmış bir insanım. Ben içeriye girdiğimde bizim meslekten iki üç arkadaş televizyona çıkıp birisi diyor ki, "Adnan Bahadır bu gazeteyi iyi götürüyordu. Adnan Bahadır 3 ay içerde kalsın Denge diye bir gazete kalmaz".  İçeride 4.5 ay kaldım. Denge Gazetesi benim bıraktığım yerden daha ileride şu anda. Ben başkaları sadece konuşmayı seven bir adam değilim. Ben gazeteciliği adam gibi yaptım. Ben olmasam da çocuklarım ve geride bıraktıklarım bıraktığım gazeteyi en iyi yerlere getireceklerdir.

ÖZTÜRK :  Peki son dönemde yaşanan basın ittifakları hakkında ne düşünüyorsunuz?

BU ŞEHİRDE DENGE VE DİĞERLERİ VAR
BAHADIR :  Bu şehirde Denge Gazetesi ve diğerleri var. Neden ? Bakın yayın politikalarına bakın köşe yazılarına. Bir tek Süleyman Salur bey adam gibi bir yazı yazmaktadır. Onun dışındakiler tamamen belli çizgilerle şehirdeki çetelerle, şehirdeki güçler dengesine göre hareket ettikleri için Adnan Bahadır içeriye düşmeden önce çıkıp televizyonlarda konuşuyordu, Adnan Bahadır içeriye düşer düşmez o kanallar hemen ittifak ettiler. Biz o kanallarla işbirliği yapma noktasında el sıkışmıştık. Arkadaşlarımızın kişiliği şahsiyeti buna müsaitmiş. Allah onlardan razı olsun diyorum. Onlara yakışan ne ise onu yapmışlar. Bir kızı birisi isterken başka birisi isteyemez. Bu bizim kültürümüzde vardır. Biz bu adamlarla pazarlık yaparken bu kişiler onlarla da pazarlık yapıyorlar. Üstelik bizim adımızı kullanarak. Bakın siz bizimle işbirliği yapmazsanız Adnan Bahadır bizimle iş birliği yapacak diyorlar. Peki şimdi ne oldu? Bu kanallar  bol bol Adnan Oktar'ları, bitkisel zayıflama ilaçlarını anlatan bir kanal haline geldiler,kimse seyretmiyor onları.Keşke doğru dürüst yayıncılık yapsalar da kanalları izlenseydi. 

ÖZTÜRK : Cezaevi sürecini kısaca özetleyebilir miyiz? Sonrası ne olacak? Nasıl bir politika izleyeceksiniz ve davanın seyri nedir?

BAHADIR : Dava durumu Türk Ceza Kanununun 2005 yılında değiştirilen 25,26,27. maddeleri gayet açık ortada. 25. maddede şunu diyor. Bir olayın meşru müdafaa sayılabilmesi için her iki tarafın eş değer güç kullanması gerekiyor. Yani siz bana saldırdığınız zaman sizin elinizde silah yoksa ben size silah kullanamam. Benim olaya gelelim. Olayda beni vurmaya gelen kişilerin sayısı 10 ama 4 tanesi kaçıyor ve 6 tanesi ortada. Hepsi uzak doğu sporlarında uzman kişiler. Silahı olan insanlar var. Yetmedi sopaları var üstelik sopaların ucuna jilet koymuşlar.

ARAÇTA 61 ADET MERMİ VAR
Ayrıca araçta 61 tane mermi var. Bunlar yasal olarak belirlenmiş şeyler. Dolayısıyla bu meşru müdafaa. Meşru müdafaanın yapıldığı esnada karşı taraftan birisini vurduğu zaman ceza verilemez deniyor 26. maddede. 27. madde çok daha enteresan. O ruh içinde yoldan geçen birini vurup öldürse yine ceza verilemez. Bir tanesi yoldan geçiyor diyorlardı ama bu tamamen yalan. Yerin organize edildiği yerde belli. Bana yerel mahkeme ceza vermeye kalksa bile ki vermesi mümkün değil. Yargıtay bunu bozar. Davanın seyrinde o noktada hiçbir sıkıntı yok. Çıktığım gün gazetede verdiğim beyanat bellidir. 

KALDIĞIMIZ YERDEN DEVAM
Yola kaldığımız yerden devam ediyoruz. geriye adım atıp, karşımızdakilerden korkacak olsaydık  zaten böyle bir şey yapmazdık. Kaldı ki bu insanlar bizden sonra birçok güzel icraatlar yapıldı.Aylık geliri her ay bir veya iki araba lacak kadar yüksek olan bir otopark çete tarafından işletilirken boşaltılıp, Polis vakfına verildi. Adnan Bahadır içeriye düşüyor bütün gazeteler bunu manşetlerden veriyor. Ama Samsun'da bir çete çökertiliyor çetenin başındaki adam belli, ancak bunu bizim dışımızda kimse yazamıyor. Yazsınlar ben onlara delikanlı diyeceğim. Ben sadece yazmamışım gidip o adamları savcılığa şikayet etmişim. Ben bu kadar dik durmuş bir adamım. Yanlış yapan babam olsun, Adnan Bahadır olsun yine yazarım.

ÖZTÜRK : Son olarak Samsunspor'u ele alalım. Ne olur? Bu sene play-off oynama şansı var, yeni yönetim söz konusu ve maddi sıkıntılar hala devam ediyor. Son olarak da şu Kayseri meselesi.
BAHADIR : Samsunspor'un mevcut yönetimiyle alakalı bir yazı yazmıştım zaten. Orda bütün düşüncelerimi beyan ettim. Kötü olsa onu da derdim. Bu arkadaşlar beklentisi olan kişiler değil. Medyaya çıkalım da orda burada görünelim diyen insanlar değil. Nasıl ekonomi morale bakıyor. Futbolda öyledir. Bu yönetimin düzgünlüğü futbolcularımızı, çocuklarımızı motive etmiştir ve o motive sonucunda işi belli bir noktaya getirmişlerdir. Ekonomik boyuta gelince bu şehirde herkes Samsunluluktan bahseder. Samsunluluk, bu şehirde her ay 100 milyarı çeteye giden bir otoparkı Samsun'a kazandırmaktır. Yoksa bilmem ne derneğinde iş adamları kahvaltıda bir araya gelip de hava atmak değildir Samsunluluk Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Kayseri'ye maça gidiyor. Ama Samsunspor'un maçına gelmiyor. Neden çok ezilmiş. O mu ezildi yoksa biz mi edildik. Yusuf Ziya Yılmaz hayatı boyunca başkalarını, yanındakileri yakmaktan zevk alan bir insandır. Başkaları yanarken o sefa yapmıştır. İşte Yusuf Ziya Yılmaz budur. Ben bunu adım gibi biliyorum. Ben onun yapısını karakterini çok iyi biliyorum. O konuşurken bir bakarsınız ki ağlar. Onun ağlamasına asla inanmayın. Nerde samimidir nerde değildir gözlerinin içine bakarak anlarım ben.

 

BÖYLE BİR
PARAYI BEN GÖRMEDİM
Ben değil bir başkası da anlar onu. Etrafında bir tek düzgün adam yok,düşünün bir adam kerestecilik yapıyor. Oradaki geliri bellidir gideri bellidir. Ama bir gazeteye 750 milyar para yatırıyor ve bu gazetenin isim hakkına icra koyduruyor. Bir tarafta yemek fabrikaları var bir tarafta kereste dükkanı faaliyette. Böyle bir parayı ben ticaretin içinde görmedim. Eğer gören varsa söylesin bende yapayım. Büyükşehir Belediyesi'nde herhangi bir resmi görevi olmayan Akın Özgün diye bir adam var. Akın Özgün'ün eşinin üzerindeki tapulu malları bir araştırıp baksınlar. Nereden gelmiş bunlar. Bu kulüp bana göre bu şehrin bir markasıdır. Bu yıl play-off biraz zor ama umarım iyi bir ivme yakalarlar. Ama seneye ekonomik olarak ciddi bir destekle birlikte bu kulüp belli bir noktaya gelir.
ÖZTÜRK:Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederim
BAHADIR: Ben de sizlere teşekkür ederim….

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
Pazar Sohbeti Arşivi
SON YAZILAR