İSTİKLAL MARŞI VE MEHMET AKİF

Nakledilen bilgilere göre; İmparatorluk döneminde yurt dışında müsabakalara katılan güreş takımı dereceye girer. Dereceye giren başka ülkelerin temsilcileri takdim edilirken, ülkelerinin istiklal marşlarının söylenmesi karşısında bizimkiler üzülür. “ Bizim bir istiklal marşımız neden yok? “ diye hayıflanırlar. İçlerinden biri, “ istiklal marşı, istiklalini kaybedip, ona yeniden kavuşan milletler için önemlidir. Türk Milleti istiklalini hiç kaybetmedi ki, istiklal marşı olsun” diyerek grubu rahatlatır.  Ne yazık ki, Türk Milleti de, 1918 yılında sona eren I. Dünya savaşı sonunda  kaybolmaya yüz tutmuş istiklaline kavuşabilmek için, büyük bir mücadele vermiştir. Bu mücadele sonucunda genç Türk Devleti kurulmuştur. İşte, bu Devlete İstiklal Marşı lazımdı.

       Zamanın Genel Kurmay Başkanı İsmet Paşa (İnönü), Maarif Vekili (Milli Eğitim Bakanı) Dr. Rıza Nur"u ziyaret edip, milli heyecanı koruyacak, milli azim ve imanı besleyecek, zinde tutacak bir marşın yazılmasını ordu adına teklif eder. Maarif Vekilinin genelgesiyle, para ödüllü yarışma okullara duyurulur, basın yoluyla da “ Türk şairlerinin nazarı dikkatine “ sunulur.

       Yarışmaya 724 adet şiir katılır, fakat, hiç birisi marş olmaya layık görülmez. Böyle bir marşın ancak Mehmet Akif tarafından yazılabileceği ve para meselesinden dolayı yarışmaya katılmadığı söylentisi dolaşmaktadır. Para meselesi kaldırılınca,  Mehmet Akif"in yolladığı şiiri ile birlikte üç şiir daha orduya gönderilir. Ordunun farklı birimlerinde okunan bu şiirlerden, Mehmet Akif"in şiiri beğenilir.  Bu arada, Maarif Vekilliğine Hamdullah Suphi ( Tanrıöver) getirilir. Maarif vekaleti tarafından da kabul  edilen Mehmet Akif"in şiiri T.B.M.M" ne gönderilir. 12. Mart.1921 tarihinde toplanan mecliste şiir, Maarif Vekili Hamdullah Suphi tarafından bizzat okunur ve İstiklal Marşı olarak kabul edilir. Teklif üzerine, şiir son olarak bir kere daha okunur ve vekiller tarafından ayakta dinlenir.

       Akif,  “ O"nu milletime ve kahraman ordumuza hediye ettim. Zaten O milletimin eseridir, milletimin malıdır. Ben yalnız gördüğümü yazdım” der ve bu şiiri SAFAHATIna almaz.

       Merhum Akif, İstiklal Marşını yazmış olduğu dönemde ekonomik açıdan çok kötü durumdadır. Yeni elbise ve pardesü alacak kadar bile parası yoktur. Buna rağmen istiklal marşı için konulan ödülü kabul etmemiştir. Kışın Ankara"nın ayazında kolunda pardesü ile dolaşmaktadır. İnsanlar pardesüyü niçin giymediğini merak ediyor, fakat bir türlü koca şaire soramamaktadır. Durumu bir ahbabına iletirler. Ahbabı, “ soğuğa rağmen, kolunda taşıdığı pardesüyü niçin giymediğini” kendisine sorar. Ahbabına pardesünün biraz yanmış olan eteğini gösteren Akif,  “ pardesüyü evde bıraksam, Akif"in bir pardesüsü bile yok, giymiş olsam, İstiklal Marşının şairi eskimiş pardesüyle geziyor, derler. Belki de vatandaşlar üzülür. Devletimi, milletimin nezdinde küçük düşürmemek için, pardesüyü kolumda taşıyorum “ cevabını verir.

       İşte Milli Mücadelenin her safhasında bulunan Mehmet Akif"in İstiklal Marşını yazdığı şartlar ve ruh hali böyleydi. Akif"in İstiklal Marşına yerleştirmiş olduğu düşünce ve ruh, istiklal mücadelesinde görmüş ve yaşamış olduklarının sentezidir. Bu marş ile millete verdiği cesaret, kalbinde taşıyıp yaydığı vatan, millet ve din sevgisiyle, onların uğruna verdiği mücadele ile örnek olmuştur. İstiklal marşı ile Türk Milletinin özelliklerini çok güzel yansıtmış, Türk Milletini garp ile karşılaştırarak, millete kendi değerini benimsetmiştir. Bu gün ise İstiklal Marşı okunurken aldıkları cesaretle ıslık çalanların sayısı artmaktadır.

      Akif"in dediği gibi “ Allah (CC) bu millete bir daha istiklal marşı yazdırmasın.”

 

                                                                             Mehmet AKYÜZ

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Akyüz Arşivi
SON YAZILAR