Milli Egemenlik

Osmanlı İmparatorluğunda, 18 Yüzyılda başlayan “Gerileme Devri” 19. Yüzyılda hızla devam ederek, 20.yüzyılın başına gelindi. Bilimde, teknikte, ekonomideki gerilemeler, beraberinde askeri alanda da gerilemeyi getirince, yönetimde zaten zafiyeti olan koca Osmanlı Devleti, yok olmayla karşı karşıya kaldı ve egemenliği tartışılır hale geldi. Tam bu noktada I.Dünya Savaşı gibi bir savaşa alelacele girilmiş, egemenlik tehlikeye sokulmuştu.

       16 büyük Devlet kuran Türk Milleti, esaret altında yaşayamazdı. Öyleyse, egemenliğini kesinlikle muhafaza etmeliydi. Bu sebeple; doğudan başlayan esarete boyun eğmeme hareketi, asker-millet işbirliği ile Anadolu"ya yayıldı ve İzmir"den düşmanı denize dökerek kurtuluşa erişildi. Kurtuluş Savaşı sonucu Milletin egemenliği garanti altına almış oldu.

       Osmanlı İmparatorluğu; hüküm sürdüğü çağda adaletiyle kendini dünyaya kabul ettirmişti. Müslüman olmayan halktan Bakanlık (Vezirlik) seviyesine dahi ulaşanlar olmuştur. Bunlar içersinde Ermeniler “ Evladı Sadıka” ünvanıyla sarayın en önemli bölümlerinde görev aldılar. Askerlik yükümlülükleri yoktu. En rahat ve huzurlu tebaa idiler. Buna rağmen,19. ve 20 yüzyılda batı"nın güçlü devletlerinin kışkırtmalarıyla, ülkenin birçok noktasında isyan çıkardılar. Anadolu"nun birçok yerinde eli silah tutanların askere alınmasından faydalanarak, geride kalan erkek ve çocukları öldürüp, kadınlara insanlığa sığmayacak ahlaksızlıklar yaptıklarını tarih yazmaktadır. Ermeniler bu kötülükleri yaparken, Türk-Kürt vb. ayrımı yapmamışlardır. Müslüman olan Osmanlı tebaasının hepsine aynı kötü muameleyi göstermişlerdir. Zaman zaman düşman devletlerle iş birliği de yapmışlardır.

       Zamanın hükümetleri (Osmanlı Hük.), iç huzursuzlukların artmaması için tehcir dahil, gerekli tedbirleri almıştır. Bu tedbirleri alırken, bütün tebaanın huzur ve güvenliğini ön planda tutmuştur. Bir yandan da, dış düşmanla savaşmaya devam etmiştir.

       30 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütarekesi sonucu ise; yukarıda belirtmiş olduğum Anadolu ve Rumeli Halkı, Misak-ı Milli sınırları içindeki halkın da destekleriyle, milli mücadele gerçekleştirildi. Milli mücadeleyi idare edebilmek için 23 Nisan 1920"de T.B.M.M. açıldı ve T.B.M.M. Hükümeti kuruldu. 20 Ocak 1921"de ise Anayasa yürürlüğe girdi.  Bu Anayasa ile ilk defa “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” hükmü kabul gördü. 1921, 1961 ve 1982 Anayasalarında da bu hüküm korundu.

       Egemenlik, ihtilaller dışında, halkın temsilcileri eliyle kullanıldı. Mevcut Anayasamızda, (1982 Anayasası) egemenlik T.B.M.M. üyeliğine seçilen 550 Milletvekili aracılığıyla temsili bir şekilde yerine getiriliyor. Milletvekilleri arasından seçilen Cumhurbaşkanı, yine Milletvekilleri içersinden tayin edilmiş Başbakan ve onun T.B.M.M. içinden ve dışından atamış olduğu Bakanlardan oluşmuş Hükümet egemenliğin kullanılmasından yükümlüdür. Hükümetin icraatları, T.B.M.M."nin denetimine tabidir. Ayrıca, Hükümet kararlarına uymak zorundadır. Genel Seçim arifesinde T.C. Anayasa"sında alelacele yapılmak istenen değişikliklerle T.B.M.M."nin çoğunluğunu elinde bulunduran Hükümet, hem siyasi hem de yargı denetiminin etkisinden kurutulmanın çabası içindendir.

       Bu çabasında başarılı olabilirse, içte Türk halkına karşı yapılan haksızlıklar ve ülkede meydana getirmiş olduğu “ bin yıllık kardeşliğe” halel getirme beceriksizliğinin hesabından kurtulmayı amaçladığını düşünüyorum. Amacına ulaşabilmesi içinse, milletten doğrular saklanmaktadır.

        Doğrusu; içte 1919 öncesinde olduğu gibi, yer yer başkaldırma niteliğindeki Devlete meydan okuyan hareketler yapılmakta; bunları ABD ve haçlı zihniyeti desteklemektedir. Dün Osmanlı tebaasındaki hırıstiyan unsurların haklarını koruma adına Osmanlıyı parçalayan zihniyet, bugün  “bin yıllık kardeşliği”  ortadan kaldırma gayreti içindedir. Bu unsurlar, Hükümet ve Hükümeti destekleyen sözde aydınlar tarafından da yardım ve destek görmektedir. Bu güruhun işini, ekonomideki çöküş, işsizlik, yoksulluk, yolsuzluklarla Devletin kurumları arasındaki gerginlikler ve uyumsuzluklar kolaylaştırmaktadır.

       T.B.M.M. çoğunluğunu elinde bulunduran iktidar, Milli bir Devlet olma yerine AB ve ABD"nin peyki olmayı tercih eder gibidir. Ermenistan karşısında küçük düşülmekte, Anayasa ve yasalar bu sebeple değiştirilmekte, dış ilişkilerde “ver kurtul”, ekonomide “ sat kurtul” politikaları bu uğurda kullanılmaktadır.

       Artık Millet 19 Mayıs 1919"da olduğu gibi neyin ne olduğunu anlamak üzeredir. Egemenliğini bir kişiye, bir zümreye teslim etmeyecek, kendisi kullanacaktır. O gün pek yakındır. 23 Nisan 1920"de açılan T.B.M.M."nin kurmuş olduğu Cumhuriyetin kuruluş yıl dönümü öncesinde, Türk Milleti egemenliğini kendisinin kullanacağı ile ilgili tavrını gösterecektir.

       Allah (CC) bu Milleti her türlü diktadan korusun, yüceltsin.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Akyüz Arşivi
SON YAZILAR