İKTİDARINDA GARİP MÜSLÜMANLAR

Birkaç gün önce OMÜ’de yaşanan bir olayı haber yapmıştık, haberi yapmadan önce üç, dört güvenilir kaynaktan bilgi almıştım, hatta bir tanesi Şaban Hocanın Dayısının oğlu olan bir arkadaş ve onu çok sever. Olayın fiziki müdahalesi kısmı hariç gerisi tamamen doğru, ancak ne yazık ki Tıp Fakültesinde hala daha 28 Şubat zihniyetinin devamı olan bir yapının hakim olması nedeniyle ne olayı yaşayan intörn Doktor şikayetinin arkasında durabildi, ne de Rektörlük gereğini yapabildi.  Rektörlük olayı incelemeden anında açıklama yapma gereği duydu, İşin enteresan tarafı Rektörlük bize gönderdiği açıklamada hem soruşturma açıldı diyor hem de soruşturma bitmeden olayla ilgili açıklama yapıyor, böyle bir tezadı da ilk kez gördüm. Rektörlüğün yapması gereken şuydu, olayı inceleyip ya doğruluğunu tespit edip soruşturma açacaktı, ya da doğru olmadığını tespit edip bize yok böyle bir şey diye yazı gönderecekti. Hem soruşturma açıp hem de incelememiz devam ediyor ama herhangi bir sorun yok tarzında yazı göndermesi yanlış bir açıklamadır. Durum neden böyle derseniz 28 Şubat sürecinde OMÜ’den atılan 150 inançlı insanın çektiği sıkıntılar, başörtülü öğrencilerin yaşadığı Travmalar, mağduriyetler ve OMÜ Camisine cuma günleri dahil dışarıdan cemaat alınmama olaylarının yaşandığı dönemde (O Dönemde Başkan Vekiliydim, bizzat gidip olaya şahit oldum) Hukuk Müşaviri olan arkadaş şimdi bize açıklama gönderen arkadaş.  Bu arkadaş hem Hüseyin Akan Döneminde hem Sait Bilgiç döneminde hem de Yavuz Ünal döneminde Hukuk müşavirliği görevine devam etmekte, sanırım ne demek istediğim anlaşılmıştır. Burada Şaban Sarıkaya’nın yapması gereken şey bir tutanak tutup öğrenciyi Ameliyathaneye almamaktı, bize açıklama gönderen Hukuk Müşaviri Şaban Sarıkaya Hocaya “Hocam sizin yapmanız gereken öğrenciye tutanak tutup ameliyathaneye almamaktı, onu Ameliyathane sorumlusuna getirip kıyafetiyle ilgili azarlamak değildi” demesi gerekmez miydi? İşin enteresan tarafı sosyal demokrat geçinen arkadaşların bir kısmı anında olaya sahip çıkıp mağdur öğrenciye ve bize saldırmalarıdır. Hele ki Allahtan başka kimseden korkmuyoruz da bunlara eyvallah etmiyoruz, ama şu bir gerçek ki yazı başlığında da dediğimiz gibi kendi İktidarında garip kalmış Müslümanlara üzülmemekte elde değil, Rektörlük sende, iktidarın her türlü gücü elinde ama hala daha 28 Şubat zihniyetine boyun büküyorsun. Bugün yayına girecek olan konuşulmayanlar programında bu konuya enine boyuna değindik, izlemenizi tavsiye ederim.


     Gelelim sağlıktaki başka bir konuya Önceki hafta köşe yazımın bir kısmında Eğitim Araştırma Hastanesinde yoğun bakım servisinde bir yıl önce yaşanan skandal görüntülerle ilgili görevine aşık dürüst, disiplinli iki hemşirenin olayı şikayet etmelerinin ardından açılan soruşturma sonucunda suçlular gibi kendilerine de ceza verilmesini yazmıştım. Sağ olsun Vali Bey olaya müdahale etti ve olay yeniden incelemeye alındı, umarım yeni soruşturmacı oradaki kumpası çözer de hakkaniyet ölçüsünde bir sonuca ulaşır. Vali beye hassasiyeti için teşekkür ediyorum, her konuya elinden geldiği kadar önem verip gereğini yapıyor, tam bir Devlet adamı Rabbim sayılarını artırsın. Sağlıkta ciddi sıkıntılar var, Uzman Doktorlardan Aylarca randevu alamayıp bize müracaat eden ve yardım isteyenlerden tutun da MR, Pet, Röntgen çekilmek için iki, üç ay sonrasına randevu verilen hastalar var. Kamu hastanelerindeki Doktorlardan randevu alamayan hastalar özel hastanelere gittiklerinde büyük rakamlarla karşı karşıya gelip adeta eski Türkiye’yi aratmayacak sıkıntılarla karşılaşmaktalar. Özel Hastaneler adeta sağlık otelciliği yapma derdine düşmüşler, acilden giren hastalardan dahi para almak için çeşitli yöntemler ürettikleri bilgisi gelmiş durumda, Bazılarının acile giden hastalardan ödeyecekleri parayla ilgili şikayette bulunmayacakları yönünde dilekçe aldıkları iddiaları var ki şayet bu doğruysa tam bir fecaat.


   Eğitim Araştırma Hastanesi şu anda şehrimizdeki en büyük kamu hastanesi pozisyonunda, Başhekimi çok iyi niyetli genç bir kardeşimiz ancak orada köhneleşmiş bir yapı var onu çözmesi çok zor. Geçtiğimiz yaz iltihaplı romatizma hastası olan ablamı kırk gün orada yatırdım, her gün gidip durumuna baktım, bazı Hocaların değil Başhekimi Sağlık Bakanını dahi ciddiye almadıklarına şahit oldum. Bazı sağlık personeli de kafasına göre ekip kurmuş, işine gelmeyen işi yapmıyor. Başhemşire olarak atanan Hemşire Hanım yöneticilik vasfı çok zayıf ve tecrübesiz otoritesi yok denecek kadar zayıf. Gazi Devlet Hastanesinde durum çok daha kötü hasta kuyrukları, temizlik, randevu işleri hak getire, Başhekim olarak görev yapan Doktor Bayanın Ahmet Demircan’ın köylüsü ve torpillisi olmanın dışında o göreve atanması için hiçbir özelliği olmadığını defalarca yazdık. 


  Gelelim bu işlerin üst çatısı olan Sağlık müdürlüğüne, il Sağlık Müdürü de Ahmet Demircan’ın ısrarı ile görevine devam etmekte, geçtiğimiz yıl sağlıktaki atamaların yapılacağı dönemde dört Milletvekili Sağlık Bakanına gidip İl Müdürünün yeniden atanmasını talep ettiklerinde Sağlık Bakanı değişmesi gerektiğini, yetersiz olduğunu söylemiş. Ancak Ahmet Demircan HAS partili eski dostu Numan Kurtuluşa gidip yardım istediğini ve atamasının öyle yapıldığını duydum. Bu arkadaşımız da yetersiz, bu işi yapacak durumda olmadığı, akademik kariyerini tamamlamak dışında bir derdinin olmadığı kanaatindeyim. Ortaya bir irade koyamamakta, bol bol toplantılar yapıp vaziyeti idare etme derdinde. Hastanelerdeki perişanlığı istese rahatlıkla çözer, MR Makinası kiralar oradaki randevuları rahatlatır, aynı şekilde diğer tüm Röntgen ve Pet sıralarını da bitirir ama öyle bir derdi yok. Sanırım, ne demek istediğim anlaşılmıştır, Bugünlük de bu kadar kalın sağlıcakla…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
12 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR