Hayata dair

 “ Para ve insan arasındaki karşılıklı ilişki şöyledir. İnsan paranın sahtesini yapar, parada insanın”. Kalemim bile şaşkın. Nereye savrulacağını, nereden başlayacağını bilemedi. Silgiye ne çok ihtiyaç duydum bu sabah. Bilinmeze yol almak benim ki si. Kalabalığın içinde kaybolmak belki de. Nelerin beklediğini bilmesem de uzaklar da, kaçıp gitmek tek çarem bu topraklardan. Çirkinlikler kazanında, kötülerin dünyasında, maddiyatın gücünün el tuttuğu, konuşmaktan hatır sormaktan aciz;  Bazen yüreğini dağlayan haksızlığa ses çıkartmak değil, diline yüreğine kilit vurmak benim ki si. Can dediklerim canım olanlara.

         Dostluk denize attığın bir cisim gibidir. Çoğu zaman dalgaların arasında kaybolsa bile mutlaka kıyıya vurur. Kastamonu havası suyu, belki soğuğu. Şehri ikiye ayıran çay boyu selvi ağaçlarının gölgesinde yürürken tarih kokusunu hissetmek. Gezilip görülecek huzura ihtiyaç duyulursa yaşanılacak bir memleket. Geçtiğimiz hafta zaman fukarası benim için mükemmel bir hafta sonu tatili oldu. Zeynep ve Arif yaşamın ikinci yarısında el ele verdiler. Yürekleri emekleri ve dostları ile birlikte.

       Odalar boşaltıldı çok evvelinden. Yavaş yavaş elveda demenin zamanı geldi memlekete. Öyle kırık ki kalpler, arkaya dönüp bakmak içten bile değil. Canım babam; hayatta olsaydın keşke bu kadar erken gitmeseydin. Senden sonra dağıldı herkes. Annem yıllarca ağzına kilit vurmuş. Melek yüzlüm üzüntüsünü bakışlarında saklardı. Anlardın ruh halinin hangi mevsimde olduğunu, bazen boşluğa bakan manasızlaşan sevgi dolu gözlerinde.. Hep dilinizin ucuna gelirde hayatımı yazsam roman olur dersiniz ya. İşte öyle bir hikaye ile başlayan roman benim hayatım. Yaşamım ellerimin arasından kayıp gidiyor sanki. Parçalamak istiyorsunuz taş olan yürekleri. Manasız gururun getirdiği, iletişimin sıfır olduğu, kırgınlıkların takip ettiği son bölüm. Şartlar ne olursa olsun bir evladı anaya hasret koymanın cezası müebbet olmalı. Birde sesin çıkmaz karabasan çökmüşçesine kimse duymaz seni ya!!! Ahların bini bin para sahibine gider karşılıksız.

         Senin benim onun hikayesi ile birleşir yazarların kaleminden çıkar, ciltlenen sayfalar. Herkes kendine özgü yaşar acıları, ayrılıkları, mutlulukları. Kimi iyi bir dalgıçtır, kimi boğulur bir karış suda. Kimi esen rüzgara karşı durur, kimi ise rüzgarda savrulur. Kırklı yaşların üstündeydi herkes o gece buluştuk müziğe gönül veren dostlarımla. Tarif edilmezdi mutluluğum ve şaşkınlığım; Alevlenmiş mumları pastanın üstünde, masaya doğru gelen Emine arkadaşımı görünce. Can dost; maviş gözlerinde seyreder hayatı, huzur bulur insan onun ruhunda. Yüreği sevgi dolu Zülfiye. Sürmeli kara gözlerde gördüm yaşanmışlığın ustaca saklanışını. Üç askeri ile yaşam mücadelesini Emine min. O naif, kırılgan, nazlı girdiği toplumu renklendiren Ziynet cim. Görünüşünün altında yatan güçlü yüreğinin sesi, elimi tutup tüm içtenliğinle verdiğin tavsiyeleri, hediye ettiğin küpe ile birlikte kulağımda tutacağım hep. Emrah hocamın esprileri, Hasan arkadaşın güzel sözleri, Filiz ve nişanlısına çok teşekkür ediyorum. Bir yaş daha eskimemi kutladıkları için.

      “Şimdi ne söylüyorsam karanlıkta bir fısıltı gibi, sen öğrettin bana. Ve ben artık biliyorum toprağın yüzü güneşli bir ana gibi “. Nazım Hikmet RAN.Sevgimle, dostlukla, dostlarınızla kalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Sema ÖZTEKİN Arşivi
SON YAZILAR