HALKA KİM SAHİP ÇIKACAK?

Bu günlerde Türkiye'nin yeni bir gündemi var ama ben başka bir konuyu, hep devam eden bir konuyu ele almak istiyorum. 1950 ye kadar olan rejim anlayışında halk devlete hizmet ederdi. Devlet efendi, her şeye sahip, halk maraba idi. İlerleyen yıllarda, burjuvazi-özel sektör geliştikçe devlet sektörü ile partner (ortak, arkadaş) olmaya başladı. Günümüzde ise özelleştirmelerle birlikte devletin ticari anlamda hemen hemen bir fonksiyonu kalmadı. Bütün ticari, ekonomik, sinai faaliyetler özel sektörün elinde toplanmıştır. Bunu eleştirmiyorum; doğrusu da budur. Modern dünya buna gidiyor. Ancak bu şirketler vatandaşa hizmet götürürken öyle insafsız kazançlar sağlıyorlar, öyle karlar elde ediyorlar ki vatandaş bunların karşısında tam anlamıyla aciz kalıyor, eziliyor ve sömürülüyor. Bu güçlü dev şirketler karşısında halkı koruması ve savunması gereken hükümet ( devleti –halkı idare eden siyasi güç), bunlarla iş birliği yapıyor, yanlarında yer alıyor, zamlara birlikte karar veriyorlar. Çünkü ücretler arttıkça vergiler de artıyor, dolayısıyla bunda devletin de karı oluyor. İki kafadar anlaşıyor, olan vatandaşa oluyor. Acaba sosyal devletin özelliği ve görevi bu mudur? Birkaç çarpıcı örnek verirsek; eskiden bankaların zararını devlet karşılardı. O uygulama ne kadar yanlış idiyse, şimdiki uygulama ile bütün zararlarını, fahiş karlarını vatandaşın sırtına yüklemeleri de o kadar yanlıştır. Bir kurum trilyonlarca kar ettiğini öğünerek ilan ediyorsa, bu karı kimin sırtından elde ediyor acaba? BDDK(Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu) , bir devlet kuruluşu olmasına rağmen, bankaların vatandaştan kestiği yıllık kart ücretini geri almak için Tüketici Hakem Heyetlerine müracaat etmemizi tavsiye ediyor da bu konuyu yasa ile kayıt altına almıyor. Her işlemden, nerede ise her tıklamadan bile ücret kesiliyor. Bu bankalar saltanatı nedir? Sadece bankalar mı? Ya enerji sektörü? Akarykıt, doğalgaz ve elektrikte uygulanan insafsız ve keyfi uygulamalara, yüksek fiyatlara,uyduruk kalemlere ne demeli? Bu sektörler de EPDK(Enerji Piyasası Denetleme Kurumu) na bağlıdır; o da Enerji ve Tabii Kaynaklar bakanlığına, o da tabii ki hükümete. GSM şirketleri de aynı. Telefonlarla konuştuğumuzun % 50 si vergi. Eskiden bu tür kurumlar devlete bağlı iken zamları hükümetler yapardı ve kıyametler kopardı, muhalefete de iş çıkardı, ayağa kalkardı. Şimdi özel sektöre yaptırarak hedef saptırıyorlar, ama herkes biliyor ki özel sektör ne yapıyorsa hükümetle anlaşarak yapıyor. Özel sektör ne kadar çok para kazanıyorsa, devlet de o kadar çok vergi alıyor. Kimse kafasına göre bir şey yapmıyor. Her şey anlaşmalı. Çünkü işin ucunda vergi var ve o da devletin kasasına akıyor. Özel hastanelerde muayene , tahlil ve ameliyat ücret farkları da keyfi, kendileri belirliyor. SGK lısınız, ama özel ya da resmi, hangi sağlık kurumuna giderseniz gidin, maaşınızdan muayene ücreti, reçete ücreti ,ilaç katkı payı ve varsa ilaç ücret farkı ödeyeceksiniz. Örnekler çoğaltılabilir.

Devletin doğrudan tasarrufunda olan hizmetlerde durum nedir derseniz, bunlar daha çok her yılbaşında zamlanan vergiler ve harçlardır. Bir vergi beyannamesinden 39.65 tl damga vergisi alındığına göre gerisini siz düşünün. KDV,ÖTV,ÖİV lerinin yüksekliği zaten tartışılmaz. Ben, hükümetin, zengin, güçlü ve o derece kazanç ve kar hırsı içinde olan holdinglere, şirketlere karşı, garip guraba, fakir fukara ve dar gelirlileri yeteri kadar korumadığından, hatta iş birliği içinde olduğundan bahsediyor ve şikayet ediyorum. Denilebilir ki, efendim devlet vergi almadan bu kadar işleri, hizmetleri ve kalkınmayı ne ile yapılacak? O zaman şunu söyleyelim. Bir kere hükümet zenginleri daha zengin yapmasın; ikincisi, gelirlerini de hep vatandaşın cebinden elde etmesin. Ne yapsın? İsrafı önlesin. Üretimi ve hizmetleri artırsın, ihraç etsin, dışarıdan döviz kazansın, kendi ihtiyaçlarını karşılasın ve halkın gelirine de katkıda bulunsun.Böylece alt gelirlilerin refahını yükselsin. Güçlü devletler böyle kalkınıyor. Çin'i ,Almanyası, Japonyası, Amerikası vs.böyle yapıyor. Ülkeler içeriden para toplayarak zenginleşemez; sendeki para bana, bendeki sana geçer, o kadar; biz yine aynı biz kalırız. Dışarıdan para girerse zenginleşme olur. Bir başka konu; suç ve suçlulara yeteri kadar ceza verilmemesi, caydırma bir yana, adeta suça teşvik oluyor. Aflar cabası. Hapis cezası kalkalı, karşılıksız çek sayısında bir yılda % 60 artış olmuş. Her akşam, olumsuz haberlerin oluşturduğu tedirginlik ve sitres halkı ruh hastası yapmıştır. Buna bir de geçim sıkıntısını ekleyin. Netice itibariyle bunalımların ardı arkası kesilmez. Saygılarımla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Özduman Arşivi
SON YAZILAR