SOMA’DA ÇÖKEN NE İDİ?

Soma'da çöken aslında ahlaktı. Ahlak çeşitli toplumlara göre farklılıklar gösterebilir. Ancak biz müslümanları ilgilendiren islam ahlakıdır; o da Kur'an-ı Kerime dayanır. Cenab-ı Allah  :” Sen en yüce bir ahlak üzeresin (kalem-4)” ve Efendimiz de: “ Ben ahlaki prensipleri tamamlamak üzere gönderildim” buyurmuşlardır. Anlaşılıyor ki ahlak peygamberimizin hayatıdır. Hz.Aişeye Efendimizin ahlakı sorulduğunda : “Siz hiç kur'an okumadınız mı? “şeklinde açıklama yapmıştı. Öyle ise ahlak, islama göre, her şeyden önce bir davranış, yaşayış, hareket  ve görev tarzıdır, sorumluluğudur. İslamın üç temel prensibinden de bir tanesi  ahlak ve muamelattır.( İlk ikisi,iman ve ibadettir)  Ben, bu ahlak ve muamelat içerisinde, kul hakkının en başta geldiğine inanıyorum ve bunun üzerinde durmak istiyorum.

İslam dininde kulun her davranışı, eylemi ve görevi Allah rızasına uygun ve onu kazanmaya yönelik olmalıdır. Bunun şekil, yöntem ve esasları ayet ve hadislerde bol bol anlatılmıştır. Hal böyle iken günümüzde bir çok kişi, idareci, yönetici, işveren, imalatçı, (ki hepsi kuldur) Allah'ın indirdiği ayetlerinde  ortaya koyduğu emir ve yasaklarını, fani dünya hayatının değersiz  menfaatleri uğruna çiğneyerek, kalplerindeki imanlarına rağmen, şeytanın ve nefsi emmarenin telkinlerine boyun eğerek süfli ve aşağılık bir konuma düşmektedirler. Bir şekilde bu makam ve imkanları elde edenler, idareleri ve sorumlulukları altında bulunan vatandaş, işçi, memur ve değişik görevlilerin hakkına girerek, iktidar, dünya malı ve daha çok servet uğruna Allah'ın rızasını ve ötelerini kaybetmektedirler. Kutsi hadisde Allah'ü Teala: “Benim huzuruma ne ile gelirseniz gelin, affedebilirim; ancak kul hakkı ile gelmeyin.” buyurmaktadır. Halkın sağlığı ile oynayan gıda teröristlerini de bu paralelde unutmamak lazımdır. Musalla taşında, tanıyanın da tanımayanın da, kitle psikolojisi ile, “iyi biliriz” demeleri kişiyi kurtarmaz.  Devletin, iktidarın ve yasaların imkan ve avantajlarını, fırsatlarını  kötüye kullanarak, bunları kendi eş, dost , akraba ve yandaşları lehine çıkar sağlamaya dönüştürmek, garip gurebanın, yetimin hakkına el uzatmak aslında dünyada iken Cehennemden yer satın almaktır. Seferlerde yükleme hizmetleri gören Kirkire ismindeki bir sahabe ölünce, Efendimiz bir durum üzerine “o cehennemdedir” buyurmuştu. Sahabe gidip adamın evindeki eşyalara baktılar; ganimet mallarından çaldığı bir aba buldular.

İnsanın iş başına geldiği ve fırsat eline geçtiği zaman çeşitli spekülasyonlarla mal edinmesi, örtülü ödenekten kendi hesabına bir şeyler kaydırması, ve bu tür haksızlıkları irtikap ederken, bir de kılıf bularak “ ben de burada çalışıp çabalıyorum; okadar karın doyuruyorum; daha önce yapılmayanları yapıyorum; ben olmasaydım bu kadar işler yapılamazdı” gibi ifadelerle gayrimeşru fiilleri meşru gibi göstererek, kendi hesabına bazı şeylerden istifade etmesi gibi hususların hepsi gasptır ve kul hakkıdır.(dinde buna gulül denir)  “Her kim hıyanet edip de  ganimetten veya kamuya ait hasılattan bir şey aşırır, bunu da gizlerse, kıyamet gününe, o vebalini aldığı şeyler boynuna asılı olarak gelir”( Aliimran-161) . Hatta  liyakat sahibi insanların görevden derdest edilmesi, hakkı ve liyakatı olmadığı halde göreve getirilmesi veya milletin (kamunun) idaresine talip olması da milletin hukukunun gaspı, onların hukukuna tecavüz  demektir. İdareci, yönetici, üretici ve işletmeciler her hak ve hareketlerinden sorumludurlar. Sorumluluk ahlaktan gelir; kul hakkını gözetmek de sorumluluktan gelir. Yöneticiler, yönetimleri  altındaki insanlardan sorumludurlar. Onlara adil ve  hakkaniyetle davranmalı, emanetleri olduğunu ve  hıyanet etmemeleri gerektiğini bilmelidirler. Ezmemeli, hakkını yememeli, aksine tam ödemeli ve onore etmelidirler. “Sorumluluk, ancak insanlara haksızlık yapan ve hak-hukuk tanımayıp, ülkede taşkınlık ve tecavüzde bulunanlar için söz konusudur; öylelerini bekleyen acı bir azap vardır”(Şura-42).  Hadisi şerifte: “ Allah'a yemin olsun ki, hiç bir kul kendi nefsi için istediğini, din kardeşi için de istemedikçe tam iman etmiş olmaz” buyurulmuştur. Aynı şekilde ahlaki boyutunu aşan ve zulüm derecesine varan memur ve bürokrat kıyımları da aynı kategoride değerlendirilebilir. “ İnsanların hakkı olan şeyleri kısmayın; yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın”(Şuara-183).  Süizanla (bir çoğu da bilinçli olarak) masum insanlara yapılan baskılar, kıyımlar, hakaretler,  iftiralar ve ötekileştirmeler de  kul hakkına girer. “Bilerek hakkı  batıl ile karıştırmayın, hakkı gizlemeyin”(Bakara-42). “Allah'ın rahmetinden uzak olsun o sadece zanna dayanarak konuşup duran yalancılar”(Zariyat-10); ve “Oysa bu hususta hiç bir bilgileri yoktur; onlar ancak zanna tabi olmaktadırlar; halbuki zan hakikat adına hiç bir şey ifade etmez”(Necm-28) . Allah cümlemizi hakkı hak bilip hakka ittiba eden ve üç-beş dünya  kuruşuna ahiretini satmayan  hakiki müslümanlardan eylesin.  

  Hasan ÖZDUMAN

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Özduman Arşivi
SON YAZILAR