EĞİTİMDE TASARRUF OLUR MU?

Üniversitelerde her akademisyenin dilinden düşürmediği “Bologna süreci” ifadesi, “ tüm Avrupa ülkelerinde,Yümsek Öğretimde standartları geliştirmek,uyum ve kalite birliği oluşturmak” amacını taşımaktadır. Türkiye de bu sürece 2001 yılında dahil olmuştur. Ülkeler bu seviyeyi tutturmak ve daha ilerisine geçmek için azami bütçe ayırırken, hükümetin tasarruf tedbirlerinden kaynaklandığı söylenen bazı kısıtlamalar, üniversitelerdeki eğitim-öğretim faaliyetlerini olumsuz yönde etkilese gerektir. Samsun Ondokuzmayıs üniversitesinden alınan bilgilere göre, saat 17.00 den sonraki tüm mesailer kaldırılarak işler, mesai içinde çalışan elemanlara yüklenmiş, bazı saatlerdeki servisler de hizmetten kaldırılmıştır. Ancak aynı üniversitede, hiç yapılmaması gereken eğitim-öğretim faaliyetlerindeki tasarruflar son derece manidar bulunmuştur. Üniversitelerin çeşitli fakülte ve yüksek okullarında görevli kadrolu öğretim elemanları mevcut dersleri kapatamadığı durumlarda , veya özel bilgi ve beceri gerektiren dersler için, yasaya uygun olarak, Rektörlük onayı ile,eskiden beri dışarıdan eleman istihdamı yoluna gidilmekte idi. Esasen herhangi bir kurumda çalışan kadrolu elemanların ihtiyacı kapatamamaları durumlarda, kurumlar açıktan veya başka kurumlardan, şartları tutanlardan sözleşmeli personel istihdam etmeleri Türkiye'nin her tarafında hala devam eden bir uygulamadır. Ancak hükümetin gönderdiği söylenen “tasarruf yapın” genelgesini esas alan üniversite yönetimi, “kendi bütçemden de para aktararak ders ücretlerini ödeyemem” düşüncesiyle bu durumdaki elemanların görevlerine son vermiştir. Bu elemanların derslerini ise bölümlerde kadrolu çalışan diğer elemanlara dağıtmıştır. Türkiye'de tüm öğretim kurumlarında bir eğitimci yasal olarak 30 saatten fazla derse giremezken ,bir çok öğretim elemanı 35-40 saat derse girmeye zorlanmaktadır. Otuz saatin üzerinde girilen derslere ücret ödenemediği için de üniversite, dersleri bedavaya getirerek böylece tararruf etmiş oluyor. Bir öğretim elemanı bu kadar saat derse girmeye zorlanırsa, bu moral ve yorgunlukla akademik seviyede ne derecede yararlı olabileceğini anlamak hiç de zor değildir. Ayrıca yıl ortasında , hatta sömestre içinde yapılan hoca ve dolayısıyla metod değişikliğinin ve konu karışıklığının öğrenci üzerinde yapacağı olumsuz ve psikolojik etkiyi de düşündüğümüzde, bunun pedagojik olmadığı, eğitim psikolojisi ile bağdaşmadığı ve bu şekilde ne Bologna , ne de Türkiye süreci standartlarının tutturulamayacağı da açıktır. Bir çiçek, bir ağaç için yapılan yetiştirme ve güzelleştirme harcamalarında ödenek bulunur ve tasarruf gündeme gelmezken, temel öğesi ve öznesi öğrenci olan ve amacı üniversiteye gelen öğrencileri eğitmek, yetiştirmek, onlara daha iyi bir gelecek hazırlamak olan bir yüksek öğrenim kurumunda bu derece amaç sapmasına hiç kimse bir anlam verememektedir. Üniversite yönetiminin, her defasında eğitim kalitelerinin yüksekliğinden bahsetmesi, dünyada yüz üniversite arasında yer aldıklarını ifade etmesi fevkalade bir şey. Bu Samsun'un gururudur. Ancak bu başarının eğitime, bilime , kaliteye para harcamayarak, bundan tasarruf yaparak nasıl elde edilebildiği de doğrusu ayrıca takdire şayandır. Her şeyden tasarruf yapılabileceği, ama insana yapılan yatırımdan asla tasarruf yapılamıyacağı, her şeyin insan için olduğu çağımızda , umarız sosyal devlet ilkesi bu gerçeği bir gün daha iyi anlar ve uygular. Saygılar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Özduman Arşivi
SON YAZILAR