Diyanet Verdi de Dağıtmadık mı?

Geçtiğimiz hafta yaşanan bir ödül töreni ile birlikte ortaya çıkan "Misyonerlik Vakası"  Halk Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Osman Kara"nın dikkatinden kaçmamış.. Osman Abi"nin Misyonerlik konusunda gösterdiği onurlu hassasiyeti Samsun"da bilmeyen yoktur...
Olay şu;  ABD"den icrayı faaliyet eyleyen bir misyoner kuruluş, Türkiye Sakatlar Derneği"ne özürlü arabası bağışlıyor.. Dernek, Bu arabaların bir kısmını da Samsun"daki şubesine, üyelerine dağıtması için gönderiyor.. Sadece Halk Gazetesi bu misyoner kuruluşun  “ İsa"nın Son Zaman Azizleri Kilisesi”  olduğunu ortaya çıkarıyor.. Törende de bu kuruluşun ismi zikredilmemiş. Osman Abi"nin itirazı da buradan itibaren başlıyor. Diyor ki, “Aslında açıklasalardı çok daha doğru ve çok daha şık olurdu.  Ortada saklanacak bir şey yoktu; her şey yasaldı; ama bu yapılmadı. Keşke yapılsaydı ve hatta gönderenlere açık açık teşekkür edilseydi, dürüstlük ve şeffaflık bunu gerektirirdi.”
Osman Abi soruyor; “Soru şu: Sayın Başkan bu araçları gönderen “ İsa"nın Son Zaman Azizleri Kilisesi” midir, değil midir? Bu kilise bir misyoner kilisesi midir, değil midir?” 
 Hani “ bayram değil, seyran değil, eniştem beni niye öptü” diyen soran o saf baldız var ya, bu iş de onun misalidir. Sayın Başkan, ne dersiniz, bayram değil seyran değilken bu İsa"nın Son Zaman Azizleri onca tekerlekli arabayı Türkiye"ye niye gönderirler ki?”
Osman Abi"nin soruları önemlidir ve sormakta haklıdır.. Hatta ben biraz daha ileri giderek " bu arabalar geldiği yere geri gönderilmelidir" diyebilirim..
Ancak;
Samsun Sakat Derneği Samsun Şube Başkanı Yakup Beyazer, eleştirilere şöyle ilginç bir cevap verince biraz daha düşünmek zorunda kaldım; “Diyanet İşleri Başkanlığı verdi de dağıtmadık mı?”
Sonra da dramatik şekilde devam edince..; 
"Asıl vurdumduymaz olanlar yıllardır ama son 3 yıl içinde vermiş olduğumuz haysiyetli ve şerefli mücadeleyi yerinde görmek için derneğimize gelmeyenlerdir. Asıl dalgın olanlar kaldırım ortasına elektrik direği dikenlerdir. Asıl gaflet içinde olanlar, engelli işçi çalıştırmak zorunda olup da, çalıştırmayarak 'cezasını öderim daha iyi' diyenlerdir, her el açana 50 kuruş vererek vicdanını rahatlatanlardır. Asıl gaflet içinde olanlar, ihtiyacı olan engellilere yasal olarak hak ettikleri halde 'engelli maaşı' bağlamayarak insanları sefalete mahkûm edenlerdir. Asıl gaflet içinde olanlar, bir tek engelliye destek vermeden ahkâm kesenlerdir, taşın altına elini koymadan, ağzı olup konuşanlardır"
Misyoner Kurum, Osman Abi"nin de dediği gibi, bayram değil, seyran değilken, durup dururken öpmez.. Ancak Diyanet İşleri Başkanlığı ise hiçbir zaman öpmez.. Bakalım Diyanet İşleri"nin ya da Diyanet Vakfı"nın böyle bir kalemleri var mı, devletin Kurumunun böyle bir faaliyeti var mı, Devlet Malzeme Ofisi"nde Özürlü araç ve gereçleri bulunur mu?
Beyazer, “Diyanet İşleri Başkanlığı verdi de dağıtmadık mı?” diye sorarken; “Belediyeler verdi de dağıtmadık mı, Deniz Feneri, Yardım Eli, Dost- Der, Kimse Yok mu, İHH, Gönül Pınarı, Gönül Panayırı, Göz- Kom. verdi de dağıtmadık mı?”  diye de sormak  istiyor..
Bu serzenişindeki haklılık payından dolayı Beyazer"e itiraz edemiyorum..
MÜSİAD"tan Ahmet Bahadır, yurtdışında, sokaklardaki özürlü insanların çokluğuna dikkat ederek "Yav, bunların ne kadar çok özürlüleri var böyle" diye düşünüyormuş.. Türkiye"ye gelince konuyu araştırmış, ve bakmış ki, bizim özürlülerimiz dışarı çıkamıyorlar.. Onları dışarı çıkarmaya utanıyoruz. Biz özürlülerimizi dışarı çıkaracak kadar sosyal bir devlet, sosyal bir toplum olamamışız.. Bu sınavdan da çok acı bir şekilde sınıfta kalmışız..
Son zamanlarda sayıları nedendir bilinmez bir şekilde artan yardım kuruluşları(mız) deniz aşırı yardımlar bile yapacak güç ve çapta iken (elbette yapsınlar) Kızılay hariç, hangisi "İsa"nın Son Zaman Azizleri Kilisesi" gibi tekerlekli sandalye dağıtmak için yardım toplar ve böyle bir sosyal  aktiviteye imza atar çok merak etmeye başladım..

Mimar Sinan İlköğretim Okulu Öğrencileri, Atakum Semt Pazarı"nda, evde annelerinin yaptığı kekleri ve pastaları satarak "Otistik Engelli Çocuklar" için para kazanıp, onların ihtiyaçlarını gidermeye çalışıyorlar.. Bilinç böyle olur ve böyle başlar..
Not; Ebabil Kitabevi"nin emanetçisi Sinan Göç"ün Gülsüm Aliya ismini verdiği bir kızı dünyaya geldi.. Gülsüm Aliya"ya hoş geldin diyelim..

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Recep Yazgan Arşivi
SON YAZILAR