ASIL KONUŞULMASI GEREKENLER 

‘Bugün konumuza girmeden...’ başlangıç cümlesiyle başlamayacağım. Nedenine gelince; konuşacağımız mevzu biraz önemli ve uzun olduğundan sadece bu konuyu yazmak istedim. Normalde su kesintileri ile birkaç cümle etmek istiyordum ama konunun önemi ve detaylarının uzun olması nedeniyle onu tek bir yazıda ele almak istiyorum. Daha önceki yazılarımda sağlık camiasında yaşanan atamalarla ilgili detaylı bir yazı yazacağımı belirtmiştim. Bu konuda gerek yerel basında gerekse de ulusal basında çıkan haberleri okuyunca yazılıp çizilenlerin çok basit ve gerçeklerden uzak konular olduğunu, asıl yazılıp çizilmesi gerekenlerin şimdi yazacaklarım olduğunu idrak ederek bu yazıyı kaleme aldım. Gazetecilik mesleği, sinema sanatçılarının meslekleriyle benzeşir. Nasıl ki bir sinema sanatçısı gerektiğinde ata binecek, gerektiğinde bir katili canlandıracak, gerektiğinde de saz çalacaksa gazeteci de her konuya vakıf olması gereken bir meslek sahibidir. Gazeteci, gerektiğinde spordan anlayacak, gerektiğinde siyasetten anlayacak, gerektiğinde magazinden anlayacak, gerektiğinde de şehrin sorunlarını arka planlarına varıncaya dek tüm detayları ile bilip topluma anlatacak. Aksi halde yazıp çizdikleri havada kalır.

Ne demek istediğimi biraz detay vererek açıklamak gerekirse; yaklaşık bir aydan beri Sağlık Bakanlığının Samsun teşkilatlarında hummalı bir atama ve sözleşme çalışmaları var. Bu konuda teşkilatlardan vekillere, sendikalardan ahbap çavuş ilişkilerine öyle enteresan şeyler yaşandı ki anlatamam. Ulusal basına düşen şoförün müdür yardımcısı kadrosuna atanması konusunun bu bahsettiklerimin yanında ne kadar masum kaldığını yazdıklarımı okuyunca anlayacaksınız. Adamın ne kadrosunda olduğu hiç önemli değil. Okumuş, üniversite bitirmiş, ardından görevde yükselme sınavlarına girmiş ve sınavı kazanmış, hak ettiği kadroya da atanmış. Bunda yadırganacak ne var? Geçtiğimiz hafta Sağlık Bakanlığının sitesine düşen atamalara bakıldığında hangi müdür veya müdür yardımcısı sınava girip de müdür olarak atanmış? Ya bir siyasetçinin torpiliyle atanmış, ya il müdürünün adamı olduğundan atanmış ya da ahbap çavuş ilişkisi gereğince atanmış. Asıl konuşmamız gereken henüz ataması yapılmayan Eğitim Araştırma Hastanesi idareci kadroları ile Gazi Devlet Hastanesinin idarecileri konusudur. Sözleşmeleri bitmiş olmasına rağmen şehrin en önemli ve en büyük iki hastanesinin başhekiminden müdürüne, başhemşiresinden müdür yardımcısına hiçbirinin ataması yapılamadı. Ya vekaleten geçici olarak atamaları yapıldı ya da yerlerine vekaleten atamalar yapıldı. 

Peki neden böyle oldu derseniz; izin verin anlatayım. Normalde il sağlık müdürünün sözleşmesi uzatılmayacaktı. Sağlık bakanı bu konuda kararlıydı. Ancak benim otuz yıllık arkadaşım ve siyasete girmesine vesile olduğum (keşke olmasaydım) Ahmet Demircan’ın olayı Numan Kurtulmuş’a taşıyıp bastırması sonucunda sözleşmesinin imzalandığı iddia edilmekte. Bu atamanın ardından diğer atamalara gelince; Eğitim Araştırma Hastanesi başhekimi olan arkadaş kötü bir yönetim biçimi sergiledi. Hastanedeki bir müdürün onu yönlendirdiği ve bu nedenle de çok tepki aldığı söylenmekte. Bu çerçevede önce il sağlık müdürü ile geçinemeyip yerine oynadığı iddia edildi, il müdürü de haklı olarak buna tepki gösterdi. İl yönetiminden bazıları başhekimden yana tavır koyunca vekillerin bir kısmı da sağlık müdüründen yana tavır koydu. Bunun sonucunda da başhekimin ataması yapılmadı. Eğitim Araştırma Hastanesindeki müdürlerin biri sürekli elinde atama liste taslakları ile piyasada dolaşıp şu atanacak bu alınacak deyince çok büyük bir tepki aldı ve atanmadı. Bir başka müdür ise bir işçi sendikası başkanının vekile olan yakınlığı nedeniyle onun istememesi sonucunda görevden alındı. Yerlerine gelecek isimler konusunda vekillerle teşkilat uzlaşamayınca atamaları yapılamadı. Eğitim Araştırma Hastanesi başhemşiresi de değişmesi gereken isimlerden biriydi. Yerine de biri başörtülü iki isim önerilmiş, sağlık müdürü ve siyasetçiler de olur demiş ancak bu kez il sağlık müdürü bir son dakika hamlesi yaparak il sağlık müdürlüğünde uzman olarak çalışan bir bayanı atamak isteyince ortalık fena karışmış. Ataması yapılmayan herkes makamını boşaltırken başhemşirenin, 'benim arkadaşımın veteriner olan eşi bir vekile çok yakın, benim atamamı tekrar yaptıracak' diye diretip odasını boşaltmadığı ve bu nedenle de Eğitim Araştırma Hastanesinin atamalarının yapılamadığı konuşulmakta.

Gelelim Gazi Devlet hastanesine. Oranın başhekimi olan bayanın ne idarecilikte ne de sosyal ilişkilerinde başarılı olamayan bir yönetici olduğunu defalarca yazıp çizdik ancak Ahmet Demircan’ın köylüsü olması nedeniyle Demircan’ın bastırması sonucunda kalması yönünde çalışmaların olması üzerine Ankara’da vekillerle il başkanının yaptığı toplantıda il başkanının Eğitim Araştırma Hastanesi başhekimi görevden alınırken Gazi Devlet Hastanesinin başhekiminin de alınması gerektiği yönündeki ısrarı üzerine o atama da henüz yapılamadı. İnşallah da yapılmaz. Bu detayı bildiğimden bir önceki yazımda şayet Gazi Devlet Hastanesinin başhekimi alınmayacaksa Eğitim Araştırma’nınki de alınmasın demiştim, olaya vakıf olmayan bazı okurlarım da buna tepki göstermişti. Aynı şekilde değişmesi gereken Gazi Devlet Hastanesi başhemşiresinin AK Parti kadın kolları başkanının kalması yönündeki ısrarı üzerine bir milletvekilinin devreye girerek kaldığı ama bunun da çok büyük tepkilere neden olduğu gelen kulis bilgileri arasında. Öte yandan il sağlık müdürünün prensi olarak sağlık camiasında adlandırılan Gazi Devlet Hastanesi müdürünün Eğitim Araştırma Hastanesine müdür olarak atanmaya çalışıldığı ancak Gazi Devlet Hastanesinde çalışan doktorların, ebe ve hemşirelerin eşdeğer Çarşamba ve Bafra Devlet Hastanelerinde çalışan sağlıkçıların aldıkları döner sermaye payının yarısından azını almaları nedeninin hastane başhekimi ve müdürünün işi bilmedikleri olduğu söylenmekte. O nedenle de hem hastane çalışanları hem de sendikalar hastane yönetiminin mutlaka değişmesinden yana tavır koymakta. İşin daha da garibi Gazi Devlet Hastanesinde AK Parti camiasının gidebileceği üç isim var. Biri bizim Saliha hanım, birisi Muhammet kardeşimiz bir diğeri de Muhittin kardeşimizdi ama o da şimdi muhtar oldu. Bunların üçü de işçi kadrosundaki insanlar, idareci falan da değiller. Sizin anlayacağınız şehrimizdeki en büyük iki sağlık kurumunda yapılacak atamalarda ehliyet, liyakat ve hizmet değil de ahbap çavuş ilişkileri ön plana çıkınca işler bu noktaya gelmiş. Bu arada şunu da belirtmeden geçmek istemiyorum. Cumhur İttifakının diğer ortağı olan MHP de birkaç isim verdi ve verdiği isimler atandı. Ancak MHP’ye yakın olduğu söylenen sendikanın daha çok İYİ Parti’ye yakın olduğu iddia edilerek onun taleplerine değil MHP’nin taleplerine göre atamalar yapıldığı söylenmekte. Bu nedenle de o sendika başkanının gazetelere beyanatlar verdiği söylenmekte. Merak ettiğim nedir bilir misiniz? Acaba AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan bunları bilse ne yapardı? Bunu yapanlara hesabını sormaz mıydı? İşte size şehrimizdeki sağlık camiasının hal-i pürmelali, takdir sizlerin. Biraz uzun oldu kusura bakmayın, kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
16 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR