Ağlayan çocuk “Kıbrıs”

Öyle bir masa düşünün ki en üst makamların oturduğu ama aslında

piyonlarla dolu bir masa... Yöneticiler, üst yöneticiler, ülke dışı yöneticilerin

veliahtları hepsinden var. Her birinin görünen amaçlarından çok

gizli amaçlarının var olduğu bir masada rasyonalist davranmak isteyenler

 

Sizce ne yapar?

I. rasyonalist yaklaşımcı, en yakınının sandalyesine yoğunlaşır bacağını kırarak amacına ulaşmayı düşünür.

II. rasyonalist yaklaşımcı, 1 taşla 2 kuş vurmanın hesaplarına düşer eylemsiz düşünce halindedir.

III. rasyonalist yaklaşımcı, masanın ortasına yem atar kendi geri çekilir

O, amacına uygun engelsiz davranır [en çok bu yöntem kullanılır]

IV. rasyonalist yaklaşımcı, III. yaklaşımcı yolundan giderek katkılarda bulunur.

Masayı dışardan izleyen sivilleri dahil eder böylelikle sadece masanın değil izleyicilerinde dikkatini dağıtmıştır. O sırada kullanılan simgeler değildir önemli olan. Yumurtalar havada uçuşur, ağızdaki menfi sözler pankartlarda yerini almış eller havada kalır, siviller bunu ayıplar, basın buna yoğunlaşırken Masanın ayaklarının temellerini değiştirme amacına en uygun davranan yaklaşımcı olarak tarihe geçer.

 IV. Rasyonalist yaklaşımcı=) Bu taktiğin ülkemizde çok sık uygulandığını düşünüyorum. “Ötekileştirme” mantığından yola çıkılarak yapılıyor. Şuanda hedef galiba “yavru vatan Kıbrıs“ Kıbrıs bir başkasının çocuğu gibi güldüğünde seviliyor, ağladığı an kaçıp gitmek isteniyor. Ağlama evresinde şuan yavru vatan. Bu ağlama eylemi mitinglerle yapılıyor. Adı da var üstelik  “Toplumsal Varoluş” adını vermişler. Katılımcı olarak Sivil toplum örgütleri, emekliler ve gençler bulunuyor. Uzaktan bakınca, Samimiyet içerisinde bir miting bu; “muhalif grup neden önemsenmeyecek kadar azınlık ilan ediliyor?” Demokrasi refah bir toplumun güvencesi iken bu ilkeye uygun davranışlara gereken önem neden verilmiyor? Düşünceleri ile savunucu olmak bile mümkün.  Ancak olayları yorumlarken sadece uzaktan bakmak yetmez hemen yakınlaşıyoruz ve görüyoruz mitingde çalışanların sorunlarından ziyade, siyasi hareketler var. Görülen o ki ortada açık fonksiyonlardan çok gizli fonksiyonlar yer alıyor bu da empati yeteneğini kullanmak için uygun ortamı oluşturmuyor. Bu durumda da açılan pankartlar stratejik ilişkileri olan Türkiye'yi harekete geçiren cinsten olunca ortalık karıştı. Herkes “hain” kelimesini yaftalamak için harekete geçti. Protestoların masumiyeti Türkiye tarafından sahte bulundu. Başbakan Tayyip Erdoğan protestocuların “azınlık ve besleme” olduğunu söylerken, bu sözlerin mührü olarak Derviş Eroğlu halkının savunucusu olmayan bir açıklama yapınca “hain” etiketi hedefini buldu. Hemen akıllara ilk durağımız olarak Kıbrıs için verilen şehitlerimiz geldi. Bu düşünceyle dudaklardan çıkan her söz ilenç oldu. Burada ilençlere başvurmak yerine asıl soru Türkiye'nin Kıbrıs'taki varoluşuna karşı çıkan grupların üst başlarındakiler kim? Mitingin [aslında] kimler tarafından ve neden düzenlendiği üzerinde ciddî radikal bir fikir yürütmek lazım! Rum kesimin yeşil çizgi ardına müdahalesi olabilir mi? sorusu çıkıyor ortaya. Türkiye kamplara ayrılmada yeni bir döneme daha giriyor, Ne yazık ki! Yeni bir reform yolda görünüyor.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Şeyma Taş Arşivi
SON YAZILAR