ADAMA SORMAZLAR MI Kİ SEN NE YAPTIN ?

ADAMA SORMAZLAR MI Kİ SEN NE YAPTIN ?

           

Köşe yazılarımı yazmadan önce gazetelere göz atar akşama kadar olabilecek gelişmeleri bekler, akşama doğru yazımı yazarım. Ancak dün biraz geç iş yerine gitmeye karar verdiğimden evde oturup köşe yazımı yazdım ondan sonra iş yerine gittim. Gazetelere bir göz atınca yazdığım köşe yazısını bir kenara koyup yeniden yazı yazmaya karar verdim. Neden böyle yaptın derseniz bir meslektaşımız köşesinde itibarsızlaştırma çalışmalarından bahsetmiş, yazdıkları çok güzel hoş şeyler ancak bu yazıları okuyunca yeniden gazetenin baş sayfasına bakma gereği duydum. Acaba bu yazıyı başka bir gazete mi yazdı veya meslektaşım başka bir gazetecinin köşesini alıp kendi köşesine mi taşıdı diye birkaç kez baktım ama meslektaşım başkasının yazısını değil, kendi düşüncelerini yazdığını görünce şaşırıp kaldım.

           

Diyeceksiniz ki şaşılacak şey bunun neresinde ama öyle demeyin bizzat benim yaşadığım süreçte bu arkadaşlarımızın yaptıklarına bakınca yazdıkları ile çok farklı olduklarını, yaşamış birisi olarak bu yazılanlara hayret ettim. Dilerseniz dediklerimi biraz detaylandıralım. 2007 yılında A Takımı operasyonu yapıldığında arkadaşlarımızın bir kısmı önce gayet güzel yazılar yazdılar ancak aradan bir müddet geçip, bizimle ilgili olur olmaz, saçma sapan haberler kamuoyunda yer alıp bizi kamuoyu önünde linç etme operasyonu yapıldığını görünce ben ve Kayıkçıbaşı oğlumu bu arkadaşların gazete patronlarına gönderdik ve dedik ki biz parasını ödemek kaydı ile bir sahife ilan vermek istiyoruz, yayınlasınlar. Bir gazetenin patronu benim oğluma restini çekip, hayır olmaz ben kabul edemem, zaten onların yüzünden sıkıntı çekiyorum demişti. Oysaki sıkıntıyı biz mi onların yüzünden çekiyorduk, yoksa onlar mı bizim yüzümüzden çekiyordu onu bir Allah bilir birde ben. Samsunspor Kulübüne para toplamamız için bize baskı yapan, hatta Belediyenin merdivenlerini üçer, üçer çıkan ben miydim yoksa başkalarımıydı herkes biliyor. Biz paranın tek kuruşuna dokunmaksızın insanları kendilerine yönlendirip yardım toplamaya çalışırken onlar ödemedikleri paralara temlik koyup, daha sonra tahsil etme cihetine gitmeleri çok ama çok enteresan bir durumdu. Paramızla ilanımızı girmeyen bu arkadaşlar sağ olsunlar bizi gazete sahibi yaptılar. Bu yaşadığımız ilk olay.

           

Yaşadığımız ikinci önemli olay ise 2009 yılında bana yapılan saldırı ile ilgili detayları çok iyi bilmelerine rağmen bu insanların kalkıp sanki bana saldırı olmamış da ben insanlara saldırmışım gibi haber yapmalarına ne demeli bilemiyorum. Olayı tam tersine çevirerek haber yapan ben miyim yoksa köşelerinde insanların itibarsızlaştırılmasından rahatsız olduklarını yazan insanlar mı çok merak ediyorum. Hatta bana yapılan saldırıda vurduğum kişinin sokaktan geçen bir vatandaş olduğunu yazanlar da onlardı, oysaki vurulan kişinin bizzat bu iş için gelen kişi olduğunu savcılık tespit etti ve halen daha Ankara 11. Ağır ceza Mahkemesinde yargılanıyor. Etti size iki olay. Gelelim üçüncü olaya bundan altı, yedi ay önce köşesinde sporda siyasette, ticarette insanları tehdit edenlerle ilgili yapılan soruşturmalarda kimsenin sesi soluğu çıkmıyor deyip köşe yazısı yazan ben miyim başkaları mı? Ardından bir ay önce sabahın saat 6.30 unda evi, iş yeri, yazlığı, arabaları, personelinin evleri aranıp, operasyon yapılan ve bu operasyonla ilgili aleyhimizde ifade verenler arasında olan ben miyim yoksa başkaları mı? Bunu çok merak ediyorum.  

            İnsan bir şeyi yazarken biraz düşünmeli acaba bizim meslek hayatımızda bu konularla ilgili icraatlarımız, sicilimiz nedir? Birisi kalkıp bununla ilgili bazı sorular sorarsa ne cevap veririz diye kendilerini sorgulamaları gerekmez mi? Kendileri sizi arayıp, bazı talepleri olduğunda gayet normal ama siz onlara bir şey söylediğinizde veya bazı soruları sorduğunuzda dünyayı ayağa kaldırmaya çalışmalarına ne demeli? Kendi yakınlarının çalıştıkları işletmenin lehine sırf onların menfaatlerini korumak için sizin aleyhinizde ifade verirken karşısındaki insanla ilgili olmadık şeyleri söyleyen insanlar kendilerini ne bu dünyada ne de diğer dünyada kurtarabileceklerini zannediyor iseler çok yanılıyorlar. Bir insanla uğraşırken elinizi vicdanınıza koyup, doğru olanları konuşacaksınız yoksa iki Cihanda yakanız bir araya gelmez. Bizim verilmeyecek en ufak bir hesabımız yok, zira on saat Emniyette, üç saat adliyede hesap verdik, vermeye de hazırız. Peki, bu insanlar yaptıkları ile ilgili en ufak bir sorgulamada ne yapacaklar çok merak ediyorum. Egemen güçlerin desteği ile ayakta durmaya çalışanlar unutmasınlar ki Atalarımız “Ağaca yaslanma çürür, İnsana yaslanma ölür, Allah'a yaslan ki sapasağlam ayakta kal” buyurmuşlardır. İşte biz bu nedenle kullara yaslanmayı hiç denemedik, bizim tek dayanağımız Yüce Rabbimizdir. Şemsi Tebrizi “Bir kul bana Allah yeter derse Allah onu kimseye muhtaç etmez” buyuruyor.   Biz bu söze iman etmişiz onun için dayanağımız Yüce Rabbimizdir. Kimseye de eyvallahımız yoktur.  Sözlerime son verirken meslektaşlarıma tavsiyem bir şeyi yazarken önce geçmişte yaptıkları icraatları gözden geçirip ondan sonra köşe yazılarını yazsınlar, aksi halde çıkar bir Molla Kasım koyar önünüze amel defterinizi çıkın çıkabilirseniz işin içerisinden. Bu yazdıklarımla ilgili zamanı geldiğinde dokümanları da sizlere sunmak üzere Kalın sağlıcakla

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR