Yumuşak dikenler!...

 Kalbiyle dili farklı tellerden çalan insanımsı yaratıklar vardır. Dilinde güzel, hoşa giden sözler vardır. Ancak kalbinin derinliklerinde veya hemen yüzeyinde bin bir hile, bin bir tuzak vardır. Sizin arkanızdan söylediklerini yüzünüze söyleme cesareti bulamazlar. Bir gün içindeki size biriktirdikleri zehri görürsünüz. Şaşırırsınız. Meğer adamdan bozma yaratık zehir deposuymuş. Biz öyle bilmiyormuşuz.
   Arkanızdan defalarca söylediklerini bir gün yüzünüze de söylerler. Belki bir anlık dalgınlıkla bunu yaparlar. Belki pişman olurlar. Belki olmazlar. Zehri kusmuştur bir kere. Pişkinliği üstündedir. Pervasızca kendini ve taraftarlarını, yandaşlarını savunmaya çalışır. Bunu yaptıkça çirkefleşir. Sizin katınızda şu ana kadar oluşturduğu sahte saygı bir anda eriyiverir. Meğer bizimkinde neler varmış da bilmiyormuşuz, dersiniz.
   Melek yüzlü şeytanlardan bahsediyoruz aslında. İçi seni yakar, dışı beni yakar cinsinden insanlar. Alacası içinde olan yaratıklar. Bunlar ne kadar kamuflaj da kullansalar şeytandırlar bir kere. Mübarek Ramazan"da da olsak kendilerine görev biçtikleri görevleri yaparlar. Yakarlar, yıkarlar, bozarlar. Takozcu ifadesini de bunlar için rahatça kullanabilirsiniz. Belli insanlar bu insanları sevmezler. Yahu niye dersiniz? Anlayamazsınız. Perdenin arkasındaki karanlıkları görememişsinizdir. Sizden bir adım ileride olanlar bunların gerçek yüzlerini bildikleri için bunlardan uzak durmaya gayret sarf ederler. Bunları sevmezler. Bunların yumuşak bir diken gibi zehirlerini yavaş yavaş akıtacaklarını bilirler. İnsanı, güzel kalpleri yaraladıklarını bilirler. Cennete gidenleri cehenneme yönlendirmekte üstlerine yoktur bunların. Belki de en başarılı oldukları iş de budur. Asmak, kesmek, kelle uçurmak, yakmak, yıkmak… Bir yığın kötü eylemin icrasıdırlar.
   Onlarda laf vardır, iş yoktur. Ortalığı karıştırmakta çok mahirdirler. Bozgunculukta mesai yaparlar. Benim yakınımsa her zaman haklıdır. Yabancıysa hiçbir zaman haklı olamaz. Fikir dünyaları bu kadar çalışır bu cahillerin. Önyargıları hiçbir zaman değişmez. At gözlükleri her an gözlerindedir. Onun için bunlarla tartışmaya, bunları ikna etmeye çalışmaya hiç gerek yoktur. Geçende de yazdım. Bunlar natocudurlar. Hamza Çelebi diye bir öğretmenimiz kafaları üçe ayırırdı: hoş kafa, boş kafa, daş kafa. Yukarıda bahsettiklerimizin hangi kafaya sahip olduklarını demeye bile gerek yoktur. Hocanın deyişiyle onlar goccaman daş gafalar taşırlar. Hiçbir güzellik o kafadan içeriye girmez. Allah nasip etmez. Onlar da ısrarla iyilik, güzellik istemezler. Onlar için varsa yoksa kötülük, kötülük, kötülük…
   Dostlar bunları isim isim burada zikretmeye gerek yok. Başınızı kaldırıp bir baktığınızda bunlardan onlarcasını göreceksiniz. Yukarıdaki tanımlamalardan sonra da bunları daha iyi tanıyacaksınız. Bunlardan şeytandan kaçar gibi kaçmalısınız. Sizi bunlar hep kötüye çeker. Kötülüğe davet eder. Bunların mekânlarında kötülük, çirkeflik, pislik vardır. Sayın Adnan Bahadır"ın da geçenki yazısında değindiği üzere bunlar birer dinozordurlar. Bu dinozorlardan Allah bizleri korusun.  

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
İsa Abanoz Arşivi
SON YAZILAR