Suna Taşdemir Dündar

Suna Taşdemir Dündar

KADIN OLMAK

16 Aralık 1977 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda 8 Mart'ın "Dünya Kadınlar Günü" olarak anılmasının kabulünü takiben tüm dünyada daha yaygın olarak kutlanmaya başlandı Kadınlar Günü.

                Aslında, Amerika'da 1857 yılında dokuma işçilerinin daha iyi koşullar istemesi için greve gitmeleri ve polisin işçilere saldırması sonucu çoğunluğu kadın olmak üzere pek çok işçinin can verdiği tarih olan 8 Mart'ın 'Emekçi Kadınlar Günü' olarak seçilmesi  1921 yılında Moskova'da gerçekleştirilen 3. Enternasyonal Komünist Partiler Toplantısı'nda  alınan bir kararla olmuştur. Gördüğümüz gibi küreselleşme dediğimiz şey aslında neredeyse bundan 100 yıl önce başlamış. Amerika'da olan bir trajik olay Moskova'da yankı buluyor ve dahası bu tüm dünyanın kabullendiği ve bağrına bastığı bir gün oluyor.

                'Emekçi Kadınlar günü' ismi de dahil olmak üzere bana biraz uzak ve gereksiz bir gün gibi geliyor. Çünkü,  zaten emek kadının göbek adı adeta. 'Emekçi Kadın demek için mutlaka kadının bir fabrikada ya da büroda çalışması gerekmiyor ki!  Kadının varoluş nedeni neredeyse emek vermek üzere kurgulanmış, adı 'annelik' olan kurum kadını durup dinlenmek bilmeyen bir işçi konumuna getirmiş zaten. Öyle bir çarkın içine düşmüş ki kadın anne olmasa, çocuk doğurmasa bile üzerine dünyanın sorumluluğu verilmiş.  Bunun bir günlüğüne göstermelik bir şekilde kutlanması ya da insanların gözüne sokulması çok da doğru gelmiyor bana. Hele de hemen hemen her gün en az bir kadının şiddet nedeniyle hayatını kaybettiği güzel ülkemde.

                Kadın anatomik olarak erkeğe göre daha naif yaratılmış olabilir, metrekaresine düşen kas miktarı erkeğe göre daha az olabilir. Hatta daha duygusal, daha ince ruhlu, daha yumuşak kalpli de olabilir. Ama tüm bunlar kadını erkeğe göre daha güçsüz yapmaz. Çünkü güç:birim zamanda yapılan iş demektir. Ve kimse bu konuda bir kadınla yarışacak kadar aptal değildir. Zira kadının mesaisi hiçbir zaman bir erkek gibi eve adımını attığı an bitmez. Kadınlık başlı başına 7 gün 24 saat mesai yapmayı gerektiren bir kavramdır.

                İnsanoğlunun yerkürede yaşamaya başlamasının üzerinden geçen binlerce yıla rağmen hala kadının erkekle eşit olup olmamasının tartışılması, hala erkeğin kadın üzerinde mutlak güç olması, hala kadının kendi geleceğine karar veren kişinin kendisinden ziyade bir erkek olması size de anlaşılması çok zor gelmiyor mu? Düşünsenize;  insanoğlu,  denizlerin altını, yeryüzünü, gökyüzünü hatta uzayı kontrolü altına alıyor, bilimsel anlamda muhteşem bir yol alıyor ama kadın olmak söz konusu olduğunda bir arpa boyu yol gidemiyor. Bunda sizce de ters bir durum yok mu?

                Ne zaman kadını insanlığın yüz karası, eksik etek, saçı uzun aklı kısa, kaşık düşmanı, erkeğin şeytanı olarak tanımlamayacağız? Ne zaman, mert, akıllı, değerleri olan bir kadın gördüğümüzde 'helal olsun erkek gibi kadın' demeyeceğiz, ne zaman kadını karnından sıpası sırtından sopası eksik olmaması gereken bir nevi hayvan olarak görmeyeceğiz? İşte o zaman böyle sadece senede bir gün hatırlama ve anma manasında bir güne de ihtiyaç duymayacağız. 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Suna Taşdemir Dündar Arşivi
SON YAZILAR