Dibe vurmak

“Bazen yüze çıkmak için dibe vurmak gerekiyor”.

Bu söz benim değil, çok değerli dostum sevgili can dostuma ait. Kendisine teşekkür ediyorum. Bana çok büyük destek verdi en kötü zamanımda. Bu yazımı ona ithaf ediyorum:
               Eğitimciyim. Eğitimci olmaktan da büyük şeref duyuyorum. Acaba diyorum, gerektiği kadar ben bu görevimi yapabiliyor muyum... Ünlü Alman yazar Goethe'nin bir sözünü okuyunca daha çok beynim karıştı. Goethe bizi ikaz edercesine diyor ki:
“Öğrencilerin bilmeleri gerektiğinden daha çok şey bilmeyen bir öğretmenden  daha korkunç bir şey olamaz.”  Bu söz çok ağır bir söz. Öğrencilerin bilmeleri gereken ne demek? Bilgi, görgü, ahlak, yetenek, bildiğini aktarabilme. Öğrencilere örnek olabilme. Aklımıza gelebilecek her güzel şey öğrencilerimizin bilmeleri gerekenler değil mi? Bizler acaba ne kadar öğretmeniz, ne kadar eğitimciyiz? Kendimize soralım isterseniz: Evet ne kadar eğitimciyim, ne kadar öğretmenim? Öğrencilerime öğretmem gerekenlerin ne kadarına sahibim. Öğrencilerim benim için ne düşünüyor? Örnek olabiliyor muyuz? Aslında bu söz, sadece belirli bir kesime söylenmiş bir söz değildir. Herkesi içine alır. Çünkü herkes aslında bir öğretmendir. Hepimiz başkalarına bir şeyler öğretmiyor muyuz? İyi şeyler öğreterek başkalarına iyi örnek olabiliyorsak, hem insan olarak hemde  birer eğitimci olarak görevimizi yapmış sayılırız. Herkes aslında birer öğretmen ve birer öğrencidir. Bütün insanlar ömür boyu birbirlerinden bir şeyler öğrenirler ve birbirlerine bir şeyler öğretirler. Öyleyse herkes hareketlerine çok dikkat etmelidir. Çirkin hal ve davranışlarda kendisini örnek alanlar için kötü örnek olacaktır. Özellikle öğretmenlik mesleğini kendisine seçen arkadaşlarım ne kadar zor bir yükün altına girdiklerinin farkında olması gerekir. Her gün değişik bilgi ve beceriler geliştirmeleri gerekir.
 ....................................................................................
  Bazen insanların hayatında çok önemli günler vardır. Bu günler o kişinin dönüm noktasıdır. Bu bazı insanlarda çok mutlu günlerdir. Bazı insanlarda ise tam tersi...Mutlu anlar çok az olsa da olabilmekte, ancak genellikle insanları en çok etkileyen yapılan yanlışlar ve yanlış anlaşılmalar yıkmaktadır. Bu bir maratoncunun 26. kilometresine benzer. Ne güzel yazmış Cengiz Alkış 26. kilometresini. Bir maraton koşucusu 42. kilometrelik yarışın en çok zorlandığı an olan 25-26 kilometresini aştığı zaman maratonun kalan kısmını rahatlıkla tamamlar. Genellikle maraton yarışlarında yarışı bırakmalar yarışın bu kilometresinden önce olmaktadır. İnsan hayatı da tıpkı böyledir. Bu bazı insanlarda 40, bazı insanlarda daha erken veya daha geç olabilir. Bu yaşlarda geçireceği bir 26.kilometre erozyonu vardır. Önemli olan bu erozyondan zarar görmeden geçebilmektir. Şu da bir gerçektir ki bu erozyondan zarar görmeden geçebilen insanlar çok azdır. Bu erozyondan zarar görmeden geçmek için sevgili can dostumun dediği gibi dibe vurmak lazımdır. Dibe vurup tekrar güç alıp denizin üzerine çıkanlar hayatına güzel olarak devam edebilirler. Dilerim hepimiz dibe vurduktan sonra tekrar yüze çıkarız.
  Bütün herkesin 26. kilometreyi kolaylıkla geçebilmeleri dileğiyle. Hoşça kalın.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yaşar Koca Arşivi
SON YAZILAR