KIYMET BİLMEK-GÜZEL BAKMAK

 

Bugün insanların en çok yaptığı şey elindekinin kıymetini bilmemek ve sık sık şikâyette bulunmak. Herkes birbiri ile yarışır hale gelmiş. Kimse elindekine razı değil, başkasının sahip olduğuna sahip olmak istiyor, olamayınca hırçınlaşıyor ve mutluluktan uzaklaşıyor. Örnekleri çoktur: Altında gücü yettiğinde aldığı arabası vardır, ama sonraları arabasını beğenmez. Markasını modelini bilmem neresini, daha iyisi neden değil diye içi içini kemirir. Düşünmez ki kısa zaman önce arabası da yoktu ama o günleri unutmuştur. Var olanlarımızın kıymetini bilirsek daha çok mutlu oluruz. Sahip olduklarımızla sahip olamadıklarımız arasındaki karşılaştırmayı güzel yapmalıyız. Bu karşılaştırma düzgün yapılmaz ise ruh sağlığımız bozulur aile düzenimiz bile kalmaz. Mutlu olan yaşlı bir hastaya sormuşlar: “Bu kadar hastalığın varken nasıl mutlu olabiliyorsun?” Hasta, “Ben çalışan organlarımı düşünüyorum çalışmayanları değil” demiş. Mutlu olmayan hastalar hep ağrıyan yerlerinden şikâyet ederler. Ve bu durumdaki kişiler çok daha çabuk yıkılırlar. Peygamberimiz “Kanaat en büyük hazinedir” buyurmuştur.

Hani derler ya “ GÜZELLİK BAKAN GÖZDEDİR” diye. Bununla ilgili malumhikâye vardır. Zamanında Mecnun ve Leyla'nın aşkı dillere destandır. Padişah merak eder acaba bu Mecnunun sevdiği kız ne kadar güzel bir kız. Çağırtır getirtir kızı sarayına. Bakar şaşkına döner. Karşısında sıradan bir kız var. “ Sen misin şu dillere destan mecnunun âşık olduğu kız? Diye sorar. Mecnunun Leyla'sı şöyle der: “Padişahım sus. Sen Mecnun değilsin.  Bendeki güzelliği görebilmen için sende Mecnun'un gözleri olması bana Mecnun'un gözleri ile bakman gerekir.” Ne kadar doğru. Sevginin ön şartı fiziksel güzellik değildir. Bazı insanlar vardır ki ruhları o kadar güzeldir ki bunu ancak bakan göz görür. O ruh güzelliği karşısındaki kişiyi esir eder. O güzelliği görebilen görür. Benim gördüğümü başkası göremeyebilir, aynı şekilde başkasının gördüğünü ben göremem. Padişahın gördüğü güzellikle Mecnun'un gördüğü güzellik çok farklıdır. Bir insanı güzel yapan şey görünüm değil sevimliliktir. Çirkin olan bir insanda sevimli olabilir ve bu özelliği ile çirkinliği görünmez. Aynı şekilde çok güzel olan biride soğuk ve sevimsiz olabilir.

Aşkta sevgide sürdürülebilirlik ve ulaşılabilirlik çok önemlidir. Sürdürülebilirlik ve ulaşılabilirlik olmayan sevgilerin içinde elem, hüzün ve keder vardır. Ömür boyu beraberliği düşünen insanlar yüz güzelliğinden çok karakter ve ruhsal güzelliği dikkate almalıdır. Ancak ne yazıkki günümüzde daha çok yüz güzelliğine önem verildiği için mutlu evlilikler çok sürmemekte ve sonuçta aile yıkılmalarına varmaktadır. Sevginin ön şartı olarak yüz güzelliğini görmemek gerekir.

Yine yazımızın sonuna yaklaştık. Son olarak güzel bir hikâye ile yazımı bitirmek istiyorum: Din âlimi bir gün tımarhaneye gitmiş. Elleri ayakları bağlı ama sevinçten bağırıp çağıran bir delinin yanına gider ve sorar: “Ellerin ayakların bağlı iken bu sevinç neşe ne demek, esirsin görmüyor musun halini?” Deli: “Elim ayağım bağlı benim, yüreğim bağlı değil. Gönlüm özgür olduktan sonra, esir olmuşum ne çıkar ki? Ben gönlümde hürüm ya.”

Evet, insan gönlü her zaman hürdür kimse esir alamaz, kimi sevip sevmeyeceğine kimse ENGEL koyamaz.

Engelleri ortadan kalkmış sevgiler dilerim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Yaşar Koca Arşivi
SON YAZILAR