Ders veren hikayeler

DERS VEREN HİKAYELER

 

             Çevremizle barışık mıyız? Barışık değilsek hataları hep bizim dışımızdakilerde mi arıyoruz? Özgürlükten ne anlıyoruz? Hep bizim dediklerimiz mi olsun istiyoruz? İsteklerimize dur denince karşımızdakilere anti demokrat damgasını hemen vuruyor muyuz? Onların, özgürlükleri kısıtlayan birer diktatör olduklarını millete ilan ediyor muyuz? Onları her gördüğümüze şikâyet ediyor muyuz? "Tahammül mülkünü yıktın Hülagu Han mısın Kâfir?" serzenişlerimize muhatap mı oluyorlar yoksa?

             İnsanların toplu yaşam şartlarına uymaları gerekir. Kendini başkalarının yerine koymayı denemeli insanlar. Keser misali hep kendine yontmamalılar. Hep "ben ben" dememeliler. "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!" anlayışını tamamen yok etmemeliler.

             Toplumun bir ferdi olarak yaşarken, belirlenen kurallara uyulmalıdır. Kurallar Ahmet"in Mehmet"in keyfi için düzenlenmemiştir. Sadece beyi, paşayı koruyup kollamaz kanunlar. Kanunlar düzen için vardır. Mazlumların haklarını korumak üzere hazırlanmıştır. Toplumda yazılı olmayan ancak uyulması gereken sözlü kanunlar da vardır. Bu kural ve kanunlar da önemlidir. Bir millet bunlarla ayakta durabilir. Bu kanunlara şartlı uyarsak zarara uğrarız. Birileri hizaya çeker bizi. Birilerini şikâyet ederiz. Sonra kendi oyunumuzla tuş oluruz. Pek çoğunun bildiği bir hikâyeyi geçen Bahattin Penez Hocam şöyle aktarmıştı:            

İnsanlar beraber yaşadıkları komşuları olan Behlüldane"nin gördüğü hataları söylemesinden rahatsız olanlar Hükümdar Harun Reşit"e giderler. “Efendim, bu Behlül her işimize karışıyor. Bizim yaptıklarımız bizi bağlar, ona ne zararı var? Bizi kendi halimize bıraksın her koyun kendi bacağından asılır; lütfen bizim işimize karışmasın derler. Harun Reşit Behlül"ü çağırır. “ Komşuların senin onların işine karışmanı istemiyorlar. Her koyun kendi bacağından asılır; diyorlar sen onların onlar da senin işine karışmasınlar.” Behlül “Tamam.” diyerek ayrılır. Eve gelince bir koyunu keserek kendi avlusuna asar. Birkaç gün sonra koyun kokmaya başlar ve mahalleye kokudan girilmez. Komşuları tekrar Harun Reşit"e giderek mahalleye kokudan giremediklerini anlatırlar. Harun Reşit, hemen Behlül"ü çağırır ve neden böyle yaptığını sorar. Behlül: “Sultanım, kendi bacağından asılan koyunun zararsız olduğunu ancak çevresine zarar verdiğini anlatmak istedim.

Düzen, nizam, adalet istiyorsak bazı hikâyelerden dersler çıkarmalıyız. Tarihimizi okumalıyız. Olaylara geniş bir açıyla bakmalıyız. Yarınlarımız bugünlerimizden daha iyi olsun!

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsa Abanoz Arşivi
SON YAZILAR