Cemiyet deyip geçmeyin…

Dün arayan arayana…

Denge"deki yazımı okuyanlar…

“Abi hayrola bir sorun mu var” diye soruyorlar…

“Yok be valla” diyorum, ne diyeyim?

“Raydan çıkmış bir treni, rayına oturtmaya çalışıyorum…”

***

Karşı karakoldan (!) arayanlar da var!..

İşi öğrendim ya… Renk vermiyorum…

“Başkanım, size bir şey arz edebilir miyim?” diye gönderme yapıyorlar…

 “Arz et bakalım len” diyorum…

“Dondurmacı seninle ilgili şöyle demiş” filan diyorlar mesela…

Cevap vermiyorum…

Arayanların bazıları da dümenci tabi…

Oyuna gelir miyim? İlgilenmiyorum…

“He! Olur! Bakarız!“ deyip geçiştiriyorum öylelerini…

Gazla çalışmıyorum…

***

Hem, kimle muhatap olayım, kimi yazayım Allah aşkına…

Çünkü şartlar eşit değil…

Birileri bugün var yarın yok…

Ben 32 yıldır bu mesleğin içindeyim…

Böyle bir kapışma adil değil…

Hem, onu da geçtim..

Arkasında onu kullanan ağır TOP"lar var… Biliyorum…

Ben, daha çok o toplarla kapışmak istiyorum…

***

Gerçi…  Onların da benim dengim olmadığını söylüyorlar…

Doğrudur…

Ama belki dişimin kovuğunu doldurur…

***

Mevcut Başkan, çok genç daha…Kötü biri de değil…

Çevresi bu hale getirdi O"nu…

Çakallar, hiç kendi haline bırakmadı ki çocuğu…

Bir de ben vurdum üstelik… Ee! Artık yeter…

Daha üstüne gitmek gerekmez…

***

Hem zaten O da yazılarıyla bir yerlere yetiştirmeye çalışıyor…

Bakıyorum, aralarında bir ben yokum…

***

Kendisi belki hala bilmez…

Yani, kaç tane gazete bastırdığını dahi biliyorum…

O, merdiven altında hazırlanan bir gazetede yazıyor…

Ben ise Denge"de…

Denge Gazetesi"nin okunma oranı yüksek…

Onun için, benim bağırmama gerek yok…

Fısıldasam yeter…

***

Sesin duyulmayınca…

Bir tarafını yırtsan ne fayda…

Kendin yazar, kendin okursun…

***

Hem, maçaları yiyorsa…

Perde arkasından O"nun adına yazanlar…

Ortaya çıksın… Çıksın da görelim…

El mi yaman…Bey mi yaman…

***

Ben zaman zaman…

O ağır "TOP"ların isimlerini de veriyorum…

Ama hayatları boyunca dik duramamışlar ki…

Dik durmak için omurga gerekli çünkü…

***

Geçen gün eski Başkanı ziyaret ettim…

Kendisine de söyledim…

“Kapıya gelene kadar her türlü sövenler…

Yanına girince… El pençe divan…

Üstelik bunlar da senin dostun öyle mi” dedim…

Hay ben sizin dostluk anlayışınıza ne diyeyim…

Yok bizim kitapta öyle şerefsizlik…

Dostumuza dost… Düşmanımıza düşmanız biz…

***

Diyelim dostunuz yılan çıktı…

Aynı yerde bulunmak, dostluğunu sürdürmek zorunda mısın?

Değil…

Ee O halde…

Merhumu nasıl bilirdiniz? Yalan bilirdik…

Gömün gitsin…

***

Bir de, gazeteci arkadaşlardan ricam… Cemiyetinize sahip çıkın…

Demiştim ya…  

“19 Mayıs Gazeteciler Cemiyeti” deyip geçmeyin diye…

Cemiyete başkan olmak ne demek…

Orada otur, yeter…  

Düşün, Samsun"daki gazetecilerin başkanısın…

Boru değil…

Genç gazetecilerin abisi olmak bile güzel…

Onun için, kimse küçümsemesin…

Gelen arkadaş da o makamın değerini bilsin…

***

Hem, hiçbir şey yapmazsan, bünyeni de yormaz…

Ceylan derisi değil gerçi… Ama…

Öyle her kaba ete nasip olmaz!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR