Tavla

*Haydi maksat muhabbet olsun. Hani zar atılarak, pullarla oynanan yenilenin koltuk altına sıkıştırılan açılır, kapanır kutusu olan zeka ve taktik oyunu var ya ondan, Tavla dan bahsediyorum.
Tavla, normal zeka seviyesi olan sayı saymasını zar okumasını bilen her kesin oynayabileceği yenenin zevk aldığı, yenilenin ifrit olduğu bir oyundur.
Tavla"yı yeni öğrenenlerin ustaları yendiği sıkça görülür ki buna acemi şansı denir. Ustalar, madara olmamak için acemi tavlacılarla oynamayı pek istemezler. Gerekçeleri de acemi oyuncunun düşünerek yavaş oynamasını sıkıcı bulduklarıdır.
Tavla aslında koşar gibi acele, acele değil de düşünerek ağır, ağır oynanması gereken bir oyundur. Bu ağır ve oturaklı lafı hangi Tavla üstadı söylemiş diyorsanız hemen açıklayayım, ben söylüyorum amacım da acemi Tavlacılara yenilen üstatları kızdırmaktır.
İki mars bir oyunla rakibini alt eden tavlacı haklı olarak böbürlenir, bu oyunun kitabını yazdığını söyler ki en doğal haklarıdır.
Bir de atılan zarlar üzerine yapılan “geyikler” vardır ki bunları Tavlanın “T” sinden anlamayanlar bile bilirler. Örneğin; Zar düs-se ise karşı sözü, severler güzeli gençse dir. Yine zar dubara ise karşı sözü, oyun gitti bağıra, bağıra dır.
Tavla literatürünün en önemli geyik sözü ise peş, peşe çift atana söylenen “zar tutuyorsun” sözünün cevabı zar tutmadan atılmaz  dır.
Zeka oyunuyla, Geyik muhabbetinin iç, içe geçtiği iki oyundan biri Tavladır. Diğer oyunu sonra anlatırım…
          İZZET KÖKSAL

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR