Sehven Samsun Mebusu....

Sehven Samsun Mebusu Nail Bey ya da Sigara Terakki'ye Mani Değildir, Ezber Bozmak Her Zaman İyidir

Ey okur merhaba!
Aslında bu yazıyı yazmak istemezdim. Yazikki bıçak kemiğe dayanmıştır. Hele bi dinleyin. Bi sigara yakıp nefes alın ve işitin sözlerimi. İş bu yazı baştan belirteyim sigarayı öven bir yazı olmayacaktır. Yeren bir yazı olmasını da hiç  diliyor değilim.
Şimdi efendim, mevzu durum tesbitidir. Durum nedir. Önce bi bakalım. Sigara içmek adım adım yasaklanmaktadır. Önce kapalı yerlerde sonra görmekteyim ki başörtüsü mevzusu gibi yasakçı bir zihniyetle her bir yere yayılmaktadır, yayılacaktır. Korkum oki cebinde paket taşıyanlar sorgu ve ikna odalarında sorgulanacak 'evladım çağdaş medeniyet seviyesi, laik türkiye filan' nutuklarıyla ortam gerilecek, iş bir iç savaşa varacaktır. Çünkü sigara içenler Türkiye'de ve de Samsun"da azımsanmayacak kadar çoktur. Uzun Samsun içenler Aşireti ve de Camel'cılar sırt sırta dolaşmakta ağız tadıyla, insanca sigara içmek adına eylem hazırlığındadırlar. Ülkeyi geri götürecek bu Dördüncü Murat yasakçılığından kaygı duymaktadırlar. Bu irticai hareketi kaygıyla izlemekte tepkilerini önümüzdeki günlerde daha güçlü koyacaklarının sinyallerini vermektedirler. Ne yazık ki Çağdaş yaşamcı ve bazı düşünce derneklerini, Vural Savaş'ı Yekta Güngör Özden, Nur Serter, Çevik Bir Paşa ve benzeri bil umum 28 Şubatçıları tekrar göreve çağırmaktadırlar. Bunu gördüğüm için bu konuya bir süredir kafa yoruyor okumalarımdan arta kalanları sizinle  burada paylaşıyorum. Yanlışsam düzeltin.
Şimdi dinle. Bir hikâyeyle girelim mevzuya. Efendim benim genç yaşlı aydın entel dantel çoraplı fileli meşrep hafif meşrep mütevazi ukala ne diim her bi cinsten dostum vardır. Sağ olsunlar. Siz okurlarım da sağolun. Klasik bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyımdır, yani içinizden biriyim. (Üslubumun sizin karşınızda bu kadar incelmesi beni ürkütüyor, siz de ürkün çünkü hala Çiftlik Mahallesi muhtarlığına aday olmak fikrimden kurtulamadım) Bir sevgili Ruşen  abim vardır ki (Kitapsız Orhan sayesinde tanıştım kendisiyle) arasıra konuştururum onu ve çok keyif alırım, Ruşen abi bilmem hatırlarmısınız Çiflik Caddesinde Lopera"nın sahibiydi. Şimdilerde Gazi Caddesine taşındı, niye mi Çiflikte kiralar çıldırdı da ondan. Taşınmadan evvel günaşırı uğrar çayımı kahvemi içerdi. Eski adam Ruşen abi, keyif aldığımı görünce konuşur eski Samsun'u anlatırdı uzun uzun. Uzatmayayım efendim o anlattı ben dinledim. Hikaye özetle şöyle; Ruşen abiden dinleyin; '60'lı yıllar. Ben o zamanlar belediyede tahakkuk memuruyum. 20-22 yaşlarındayım. Servisteki ağabeylerim Samsun'un eski yerlisi üç memur. Bir gün kapı açıldı içeriye fötr şapkalı, kravatlı, gümüş bastonlu sonradan isminin Nail Bey olduğunu öğrendiğim çok beyefendi bir zat girdi. Herkes birden ayağa kalkarak onu temaşa ile karşıladılar. Sandalyeye oturtup kahvesini söylediler ve maruzatını sorup derhal işini gördüler. Ve aynı şekilde uğurladılar. Ben bu zatı çok merak ettim. Bu kadar hürmet izzet ikram ve saygıya duçar olan kişinin kim olduğunu sordum. Dediler ki 'Sehven Mebus Nail Bey.' Merakım daha bir arttı. Nasıl yani dedim yanlışlıkla bir insan nasıl Samsun mebusu olabilir? Anlattı en yaşlımız; Atatürk, rahmetli Cumhuriyeti kurunca her şehirden Ankara'ya bir temsilci gönderilmesini ister. Samsun'dan Nail Bey gönderilir. Bir müddet sonra Ata Samsuna ziyarete gelir. Ata'nın adına akşam Gazi Evi'nde bir akşam yemeği düzenlenir. Nail Bey Samsun Mebusu olarak masanın başındaki sandalyesinde Ata'nın sağında oturmakta ona eşlik etmektedir. Yemekte, huzurda o dönem yöneticiler ve eşraf hazır bulunmakta yemek afiyetle yenmektedir. Bir ara Ata o zamanlar adı Serkidoryan olan sigarasından bir tane yakar, bir tane de Nail Bey'e uzatır. Nail Bey "sağ olun efendim ben kullanmıyorum" der. Neyse, bir müddet sonra Ata kendi kadehine rakı doldurmuş, sağındaki Nail Beye de ikram etmek istemiş; Nail Bey yine "sağ olun efendim ben içmem" deyince Ata huzura dönüp; "nerden buldunuz bu adamı başka vekil seçecek adam bulamadınız mı" der.  Kalabalığa çıkışır. Huzurdakilerde bir telaş hep birden "bir yanlışlık yaptık bir daha tekerrür etmez efendim" demişler Ata'ya. Böylece Nail Bey, Sehven (yanlışlıkla) Mebus lakabı almış.
Gelelim bu hikayeden çıkarılacak sonuca desem kızacaksınız. Evet aptal görünmüyorsunuz detaya yoruma gerek yok. Zaten benim okurum en az benim kadar apt(d)aldır fazlası değil.
Şimdi arkadaşlar, sayın okur durum ciddidir. Bu mesele, malum bir zeki Trabzon millet vekilimiz tarafından gündeme getirilmiş, nihayetinde Sayın Cumhur Başkanımızın boşluğuna gelip imzalanarak yürürlüğe girmiş, girecek olabilir ancak sigara içenlerin de insan olduğu unutulmuştur. Mevzu çok ciddidir, entelllektüel düzeyde tartışılmalıdır. 40 akıllı bulunmalıdır bu ülkede kuyuya sehven atılan bu taşı çıkaracak.
Bir başka hikaye durumun vahametini görmeniz için;
Efendim İran'da malum Kum kentinde medreseler meşhurdur. Medreselerden birinde hoca tefsir hadis fıkıh gibi dersleri verdikten sonra çocukları, talebeleri karşısına alır ve başlar; "Çocuklar şimdi sıra felsefe kelam mantık gibi derslere geldi. Ancak önce şu soruya cevap verin hele. İçinizde sigara içen nargile içen tömbeki kullanan var mı?" Öğrenciler şaşırmış önce. Bir kısmı (muhtemelen arka beşli taifesinden) ürkek el kaldırmış, biz içiyoruz hocam demişler. Hoca demiş ki "siz kalın diğerleri gitsin." Felsefe mantık derslerini size vereceğim ama içmeyenlere yok. Oha noluyoruz demiş diğer talebeler hocam bizim suçumuz sigara nargile içmemek mi? Az dur dinle, sabırsız olma çocuklar gibi, adam bişi anlatmaya çalışıyor. Çocuklar nedir hocam suçumuz bize niçin vermeyeceksin bu dersleri diye ısrar edince; hoca demiş ki "evlatlarım şu ana kadar aldığınız dersler daha çok ezber isteyen derslerdi. Siz de de ezber kabiliyeti vardı başarılı oldunuz ancak bundan sonraki dersler yani felsefe mantık gibi dersler ezber bozan;  tahayyül (hayal gücü) ve de taakkul(akıl) gerektiren derslerdir. Bunlarsa dumansız bir beyinle anlaşılmaz" demiş.
Şimdi burada durup düşünmek gerekir. Zararları kadar bir de mevzunun farklı açıdan istatistiklerini ortaya koymak gerekir. Mesela ilk soru şu olsun: Bu ülkede en çok sigarayı kimler içer? Hiç kazık değil istatistikler göre en çok doktorlar, öğretmenler, gazeteciler. Aklıma Hakan Albayrak geliyor hemen. Nihat Genç'e şöyle sesleniyor. "Nihat bana bir Camel sigarası al sana dünyanın en güzel şiirini okuyayım." İdris Özyol'a en güzel yazılarını bir karton Cesterfield sigarasına yazdırırdım Yolcu dergisi için. Ben mesela seviyorum sigarayı ve bu sevgiye saygı duyulmasını bekliyorum. Bir gönül hikayesi benimkisi. Şimdi ben Rusyaya mı gideyim, İrana mı? Görünen o ki büyük bir beyin göçüyle karşı karşıya kalacağız yakın zamanda. Vefasıyla meşhur Rahmetli Hilmi Oflaz (Necip Fazıl'ın evlatlığı) doktordadır. Doktor derki "Hilmi Bey sigarayı bırakın demiyorum size ancak azaltın." Hilmi Oflaz derki doktora "Doktor bey insan alışkanlıklarına da vefalı olmalı. Ben günde 8 paket içerim bu mereti." Hadi buyrun. buradan yakın.  Hastalığının başlangıcında kendisini muayene eden Dr. Fissinger günde kaç paket sigara içtiğini sormuş, Atatürk "sekiz" (tesadüfe bakın iyiler 8 paket içiyor) demisti. Doktor bunu günde bir pakete indirmesi gerektiğini söyleyince gülümseyerek cevap vermişti; "Ben zaten bir paket içiyorum. Bundan sonra bunu sizin izninizle yapacağım" diyen Gazi o kadar aciz bir adam mıdır. Bir bildiği yok mudur. Köylünün birinin gazete kağıdına sardığı tütünü içmeye çalışırken eli yanmış; "Alın bunu kendi içsin" diyerek Atatürk'e küfretmişti. Mahkemeye çıkarılacaktı. Atatürk olayı dinledikten sonra; "Onu mahkemeye vereceğinize doğru dürüst sigara içmesini temin edin" dedi. Paşa burada ne anlatmak ister asıl kazık soru budur. Onu da siz cevaplayın.
Son bir şey bir süredir tetiklenen şu steril yaşam saçmalıklarının altında bir Amerikan parmağı olmasın. Bunu da refikim Fehmi Koru, Eski Mitçi Mahir Kaynak, ayrıca Doğu Perinçek cevaplayabilir. Yoruldum. Ben sigara içeceğim "Sevapsa içiyoruz, yok eğer haramsa zaten yakıyoruz" (N.F.K.) Son söz; sağlam kafa sağlam adamda olur. Niçin susuyorsunuz? "Şinasi o anki boşluğu doldurmak için bir sigara yaktı." Peyami Safa; Fatih Harbiye  Selam ile...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR