REFERANDUM VE ESNAFIN DURUMU

          Geçtiğimiz hafta Ankara’ya yaptığım ziyaretin ardından dün de Saathane’ye inip esnafın durumunu gözden geçirme gereği duydum. Zira Ankara esnafı öyle dertliydi ki anlatamam, işlerin bozukluğundan personel maaşlarını dahi ödeyemediklerini anlatan esnafa söyleyecek bir şey bulamamıştım. Şehre dönüşümde bir de bizim esnafı ziyaret edeyim bakalım durum nedir dedim. İnanın buradaki esnaf Ankara’dan da perişan, kime gittiysem arkadaş halimiz perişan neden bu konuyu dile getirmiyorsunuz deyince, ben her fırsatta bu konuları dile getirdiğimi ama yine konuyu gündeme taşıyacağımı söyledim. Dövizin bu denli yükselişi inanın piyasayı perişan etmiş durumda. Suni döviz bozmayla bu işler hallolmaz, ekonomiyi sağlam temeller üzerine oturtmak zorundayız, aksi halde gerçekten sıkıntı had safhada. Konuları objektif değerlendirmek zorundayız. Evet hükümet samimi olarak bir şeyler yapmaya çalışılıyor, bundan en ufak şüphemiz yok; ancak gelinen noktada ekonominin ciddi anlamda sıkıntıda olduğu da bir gerçek.

    Bu gerçekleri bir yana bırakarak hayatımıza devam etme imkânımız da yok. Toplum bu sıkıntılar içerisindeyken şu referandum işine bu kadar önem verilmesine de bir türlü aklım ermiyor. AK Parti’nin ilk iktidar olduğu dönemde Ahmet Necdet Sezer’in Cumhurbaşkanlığı döneminde Cumhurbaşkanı’nın yetkilerini kısıtlayacağız diyorlardı, şimdi de Başbakanlığı lağvedip dünyanın hiç bir yerinde olmayan bir Cumhurbaşkanlığı sistemi getirilmeye çalışılıyor. Dün televizyon kanallarında Bekir Bozdağ’ın konuşmasını dinleyince inanın nerdeyse küçük dilimi yutacaktım, ne dediğini hepiniz biliyorsunuz ama bilmeyenleriniz için tekrar etmekte yarar görüyorum. Muhalefetin eleştirilerine cevap veren Bakan Bozdağ CHP’lilere aynen şunları söylüyor; “ Daha ne istiyorsunuz, 1920’li yıllara dönüyoruz, Atatürk hem CHP’nin Genel Başkanı, hem Milletvekili, hem Başbakan, hem de Cumhurbaşkanı değil miydi, işte biz de bunu yapmaya çalışıyoruz” demez mi? Bunu tek bir kanalda izleyince herhalde yanlış duydum deyip başka kanallara baktım. Onlarda da aynı şeyleri dinleyince, ya bu adam ne dediğini bilmiyor ya da Allah şaşırtmış, dedim. Zira bu ülkede yıllardır tek partili istibdat döneminden, Milli Şef döneminden ve ağlamadık mı? Bunları değiştirebilmek için yıllarca mücadele etmedik mi? Bekir Bozdağ bu sözleri nasıl sarfetti inanın anlamış değilim.

      Referandumla ilgili kanaatim düne kadar sandığa gitmeme ya da evet oyu kullanma yönündeydi ama dün fikrimi değiştirdim. Ya sandığa gitmeyeceğim ya da gidersem hayır oyu vermeyi düşünüyorum. Bu konuda bugünkü düşüncem inanın bu; haa bu düşüncen son kararın mı derseniz elbette değil ama Bekir Bozdağ’ın o açıklamasının ardından kanaatimin bu yönde değiştiğini açık ve net söylüyorum. Yani Milli Şef İsmet İnönü olunca hayır, Tayyip Erdoğan olunca evet mi? Böyle bir şeye nasıl evet derim? Hani biz kişilerin değil davaların adamıydık, hani kişiler fani davalar bakiydi. Evet Tayyip Beyi seviyor ve destekliyoruz ama bizim sevdiğimiz, desteklediğimiz Tayyip Erdoğan bu değil… Biz gönül adamı, imanına, inancına, yaşam biçimine inandığımız Tayyip Erdoğan’ı seviyor ve destekliyoruz. Milli Şef olmak isteyen bir Recep Tayyip Erdoğan’ı asla sevmeyiz, bunu da söylemekten geriye kalmayız.

       15 Temmuz darbe girişimine kadar Başkanlık sistemine karşıydım, 15 Temmuz’dan sonra düşüncelerim değişmişti. Evet bu ülke tek liderin yöneteceği bir ülke olmalı ve demokrasi ile yönetilmeli, bunun yolu da Başkanlık’tır kanaatindeydim. Ama bugün önümüze konan, adı Cumhurbaşkanlığı ama işlevi Başkanlık olan sistem Başbakanlık ile Cumhurbaşkanlığı’nın yetkilerinin birleştirilmiş şeklidir, bu kadar geniş yetkinin tek bir kişide toplanması gerçekten sıkıntılı bir  durum. Yasama, Yürütme, Yargı erkleri gidiyor, bunların tamamına hükmeden bir Cumhurbaşkanlığı sistemi geliyor. Düşünebiliyor musunuz, 15 tane üyesi bulunacak olan HSYK’nın üyelerinin yarıdan çoğunu Cumhurbaşkanı atayacak, bu şartlarda bugün Tayyip Erdoğan var sıkıntı olmayacak, ee ondan sonra kötü niyetli birisi gelirse ne olacak?

   MHP’nin desteğine gelince… Burada iki alternatif aklıma geliyor; birincisi Devlet Bahçeli muhalefetin köşeye sıkıştırması sonucunda bunaldı. Bunu farkeden AK Parti O’na İlkbaharda seçim yapıp MHP’nin baraj altında kalacağı yönünde haberler yolladı. O da bundan korktu veya Devlet Bahçeli bir proje adamı da o projenin yöneticileri O’na, sen bu işe destek ver zaten devlet senin düşüncendeki insanlar tarafından yönetilmekte, ha sen olmuşsun iktidarda ha senin düşüncendeki insanlar, deyip O’nu ikna ettiler. Ama kim ne derse desin Bekir Bozdağ’ın anlattığı Başkanlık sistemi benim aklıma hiç yatmadı, aksini iddia eden varsa anlatsın da ben de ikna olayım. Sözlerime son vermeden gazeteciler günü nedeniyle çiçek gönderen, arayıp tebrik eden ve mesaj çeken arkadaşlara teşekkür ederek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
25 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR