HELİKOPTERLE TÜRKİYE İDARESİ…

Ahmet Nesin herkes bu ismi tanımayabilir ama öyle bir isim var ki Ahmet Nesin"in babası ünlü yazarımız Aziz Nesin"in oğludur Ahmet Nesin.Ahmet Nesin, ile tanışmam Cumhuriyet Gazetesi muhabiri olmamdan kaynaklanmaktadır. Sevgili Ahmet Nesin bana geçtiğimiz günlerde gönderdiği mektubunu Samsun kamuyoyuyla paylaşmak istediğini ifade etmişti. Mektubuna çok çarpıcı bir isim bulmuş Sevgili Ahmet Nesin. Ahmet Nesin"in mektubunun noktasına ve virgülüne dokunmadan siz okuralrıma aktarıyorum. Mektubun konusu tamamen 09/09/2009 tarihinde aşanan sel felaketinin ardından sayın başbakanın helikopterlerle İstanbul"daki zara ve ziyanın tespitini yapılmasına ilişkin. Mektup aynen şöyle sevgili Samsun kamuoyu ve okurlarım!....

“Kimileyin öyle bir noktaya gelirsiniz ki, açıklamak istediğiniz konuyu açıklayamazsınız, tıkanır kalırsınız… Dediğim durum Türkiye"de çok yaşanıyor, ben de şimdi o an"lardan birini yaşıyorum… Vatan Gazetesi"nde Mustafa Mutlu"nun yazısında okudum bugün, talan ekibinden birisi kendisine sorulan soru üzerine “Oruç tutmadıkları için onları sel aldı…” demiş TV ekranlarına, daha sonra da ölen bir kadının cüzdanını karıştırırken görüntülenmiş… Sevgili Mustafa Mutlu haklı olarak “Bu sözleri duyunca elim ayağım kesildi, donup kaldım…” diye yazmış…  

Benim de elim ayağım kesildi, ama o adamı seyrederken değil, o adamın benzerini helikopterde gördüğümde ben de yığıldım kaldım Mustafa Mutlu gibi… İşte o anda büyük bir olasılıkla ölen bir kadının cüzdanını karıştıran adamla helikopterle 2 saat tur atarak Trakya ve Istanbul"un son halini seyreden AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan"ın aynı kişiler olduğunu düşündüm… Çamura inmeye bile tenezzül etmeyen bir başbakan, hırsızlıktan sanık bir başbakan ve talan yapan adam, evet ikisi de aynı kategoriye giriyorlar. Polis o adamı da yakalayıp mahkemeye çıkartsa, o da talandan, hırsızlıktan sanık durumuna düşecek… Talanı iyi geçmişse ilerde milletvekili bile olabilir yada belediye başkanı… İşte o zaman Recep Tayyip Erdoğan"la beraber helikopterle Istanbul"un haline bakıp “Yıkın bunları…” diyebilir…  

Deprem sonrası da aynı konular konuşulmuştu, yine dinci basın bu tip yazılar yazmıştı… Hatta Cüppeli Ahmet diye bir şarlatan var, “İmam hatiplerin kapatılmasının Resmi Gazete"de çıkan kararı ne gündü? 17 Ağustos 1998. 17 Ağustos 1999"da ne oluyor? Deprem! Günü de mi rastlantı? Merkez üssü de mi raslantı? Saati de mi rastlantı? Allah depreme emretti, şuraya dokun, şuraya dokunma. Türkiye"deki faizin yüzde 80"i Adapazarı"nda. Fuhuş sektörü Yalova, Çınarcık sahil boyları. Mevla, faiz ve zina yuvalarına vurdu!” diye bir açıklama yapmıştı… Bugünlerde Fatih Altaylı"nın baş ve has adamı bu şarlatan, hatta “Siz de bizim gibi adammışsınız…” diye kendince espri bile yaptı… Sanırım Altaylı bu yaşına kadar adam gibi adam görmemiş henüz yada özümsediği adam tipi Cüppeli Ahmet tipi bişey…

İşte Cüppeli Ahmet"le Türkiye"nin sel halini yukarıdan izleyen AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan aynı konumdalar… Hemen hemen hiç farkları yok gibi… Oysa servetini dolar üzerinde tutan Erdoğan da faizci sayılmıyor mu? Trilyonları bu kur üzerinden değer kazanmıyor mu? Aynı adamlar bunların hepsi…

Üçüncü köprünün nereden geçeceğini de Erdoğan helikopterle kararlaştıracak ya, bilim dediğin de böyle olur zaten… Helikopteri bilimden ayırabilir misiniz, o da bilim insanlarının bir icadı sonuçta… Yukarıdan batkımı gerisi kolay… Bilim insanlarının yapacakları analizlerin hiçbir önemi yok… Yukarıdan batkımı iş bitiyor, zaten bütün işimiz yukarıdan halledilmiyor mu? Sürüklenen TIR ve kamyonların kaçında MAŞALLAH yazısı vardı, bakan olmuş mudur, yoksa ölen şoförlerin TIR"larında yok muydu bu yazı?

Milli takıma İsviçre rezilliğini yaşatan, son maçta sahadan atılan Teknik direktör (Ben şüpheliyim, ama öyle diyorlar.) o da aynı adam işte. Lümpen, argo konuşan, yangeç yangeç yürüyen bir ekip. Nasıl da aynı anda bir araya gelebiliyorlar hepsi… Hiçbir konuda açılımları olmayan, açılımın bir birikim sonucu olduğunu anlamayan bir güruh… Kimi Türkiye"yi yönetiyor, kimi milli takımı, kimi halkın arasına karışmış, bizi kandırmaya çalışıyorlar…             Evet sevgili Mustafa Mutlu, aynı senin gibiyim, elim ayağım donmuş şekilde, o talancı sakallının traşlısı, üniversite bitirmiş İmam Hatiplisi helikopterle dolaşanı, bu ülkeyi böyle yönetiyor işte: “O gazeteleri okumayın, askerde yan gelip yatmayın, gençlere alkol vermeyin, one minute, beğenmeyen Kürtler gitsin, beğenenlere açılımım var, yıkın buraları hemen, Azerbaycan"dan çıkın ve savaşı bitirin, pardon dilim sürçtü sanırım, sınırı hemen açın…” Hepsi demokratik ve bilimsel açıklamalar…  

Ben kilitlendim, babamın yıllarını ve emeğini verdiği Nesin Vakfı sular altında… Zarar 1 milyona yakın… Ulaşabildiğim kadar insana ulaşmaya çalışıyorum… Babamdan sonra yaşamının büyük bir kısmını oraya adayan ağabeyim Ali"yi düşünüyorum… En çok zararı tiyatro salonu görmüş, ellerimle kazdığım soyunma odasının temelini yanlış mı kazdım diye içim içimi yiyor…   Gözyaşlarımı tutamıyorum, hem minibüste katledilen kadınlara, hem sakallı talancının oruç lafına, hem ülkeyi yöneten başbakan ve cumhurbaşkanının para yüzünden sanık olmalarına, hem de Nesin Vakf"ının uğradığı zarara… Sanırım bundan sonra akıtacaksam da gözyaşlarımı Türkiye"de akıtacağım… Sevgili Ahmet Nesin"den gelen harika bir mektup daha var onuda bir müddet sonra sizlerle paylaşacağım…Saygılarımla…!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR