Gaflet

Nimet, insana gaflet verir; şükürse insanı uyandırır. Padişahın şükür tuzağıyla nimet avla!

   Sığır, kasapların ne yapacağını bilseydi hiç onların peşine düşer, dükkâna gider miydi? Veya kasapların elinden kepek yer miydi? Yahut da onların gülücüğüne aldanıp onlara süt verir miydi? Hatta ot yese bile, niçin beslendiğini bilseydi hiç otu hazmedebilir miydi? Şu hâlde bu âlemin direği gafletten, bilmezlikten ibarettir.

   Devlet (maddi-manevi zenginlik), “dev” (koş) kelimesiyle “let” (dayak) kelimesinden oluşmuştur. Önce koş, koş da sonundaki dayağa bak! Bu yıkık yerde devlet sahibine eşekçesine ölümden başka bir şey yoktur. Sen bir işe el atar, iyice sarılırsın. O işteki ayıp ve noksan o anda sana örtülüdür. Allah, senden o işin ayıbını örttüğünden canla başla o işe girişebilirsin. Hararetle sahip olduğun fikrin de ayıbı senden gizlidir. Sana o fikirdeki ayıp ve kusur belli olsaydı ondan kaçardın. Canın “Bu fikirle aramda keşke mağriple maşrık arası kadar uzaklık olsaydı.” der. Nihayet ondan usanır, pişman olursun ya… Bu hâl evvel olsaydı hiç ona koşar mıydın? Şu hâlde “Ona girişelim, kaza ve kadere uygun olarak o işi görelim.” diye önce ondaki ayıbı, kusuru bizden gizlemiştir. (IV, 1327-1337)

MEYİL

   Meyiller, uyumuş köpeklere benzer. Onlarda hayır ve şer gizlidir. Güçleri olmadığı için bunlar, odunlar gibi yere yatmış, susup uyumuşlardır. Fakat aralarına bir leş atıldı mı, adeta köpeklere “hırs sûru” üflenmiş olur.

   Sokakta bir eşek düşüp öldü mü, uyuyan yüzlerce köpek uyanır. Gaypta gizlenmiş olan hırslar, yenlerinden, yakalarından baş çıkarır, hücuma koyulurlar. Leş başında, her köpeğin kılları diş kesilir. Köpeğin kendisi de hile ile kuyruk sallamaya başlar. Köpeğin belden aşağısı hile, belden yukarısı öfke olur. Şu hâli ile köpek, odun bulmuş zayıf ateşe döner. Mekânsızlık âleminden ona şuleler erişince alevlenir de ateş ta göğe yükselir. Bu çeşit yüzlerce köpek de insanın bedeninde yatmış uyumuştur. Bir av olmadığı için onlar, adeta gizlenmiştir.  (V, 625-634)

DÜNYA

   Ey ulular! Bu dünya bir ağaca benzer. Biz de o ağaçta yarı ham meyveler gibiyiz. Meyve ham olunca dalı sıkıca tutar. Oradan kolay kolay kopmaz. Çünkü ham meyve köşke ve saraya layık değildir ki. Fakat olgunlaşıp tatlılaştı mı, tadı dudağı ısırtır bir hâle geldi mi artık dallara iyice yapışmaz, hemen düşüverir. (III, 1293-1295)

Kaynak: Mevlana'dan Düşündüren Sözler, Şaban Karaköse

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsa Abanoz Arşivi
SON YAZILAR