Eğitim ve Bilim Emekçileri...

Eğitim ve Bilim Emekçileri Talepleriyle Birlikte Ankara"ya Yürüyor!

 

Ülkemizde işsizlik ve yoksulluk her geçen gün derinleşiyor.  Halkın önemli bir bölümü asgari geçim şartları için gerekli olan gelirden yoksunken, işsizlik sorunu gün geçtikçe büyüyen ve büyüdükçe acımasız sonuçlarını gösteren bir hal almaya başladı. Krizi fırsata çevirenler emekçilerin ücretlerini düşürmeye çalışırken, emekçilerin demokratik haklarını kullanmaları şiddet ve zorbaca yöntemlerle engellenmeye çalışılıyor.  

Artan işsizlik ve yoksullukla birlikte başta yoksul emekçi aileleri olmak üzere, geniş toplum kesimlerini her yönden derin bir sefaletin içine itiliyor. Emekçilerin önemli bir bölümü borçlanarak yaşamını sürdürmeye çalışırken, emekçilerin sırtındaki borç yükü gün geçtikçe artıyor.

AKP, özellikle emekçilerin çalışma yaşamına yönelik olarak gündeme getirdiği yasal düzenlemeler ve fiili uygulamalarla çalışma ilişkilerini esnekleştirmiş, kamu hizmetlerini ticarileştirmiş, kamu istihdamını parçalayarak esnek ve güvencesiz istihdamı yaygınlaştıran uygulamalar içine girmiştir.

Tüm halk kitlelerini ilgilendiren parasız eğitim ve sağlık hakkı gibi kazanılmış haklarımızın önemli bir bölümü hedef haline getirilmiştir. Demokratik, kamusal, parasız, nitelikli eğitim, güvenceli çalışma hakkı talebimize karşın eğitimde ticarileştirme ve özelleştirme uygulamaları tüm hızıyla sürmektedir.

Sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik, eğitim ve sağlık kurumlarında 4-C ve taşeron istihdamı gibi esnek ve güvencesiz çalışma biçimleri her geçen gün yaygınlaşmaktadır. İnsanca yaşamak, iş güvenliğinin ve güvencesinin olduğu bir iş ortamında çalışmak ve sendikalı olmak isteyenler ise işten atılmaktadır. Daha yeni Samsun Fakülte hastanesinde çalışan üç işçi sendikalı oldukları için işten atılmışlardır. Esnek istihdam uygulamaları, diğer pek çok neden gibi eğitimin niteliğini ve işleyişini olumsuz etkilemektedir.

İçinden geçmekte olduğumuz dönemde emekçilerin pek çok yönden bölünüp parçalandığı, güvencesiz ve pek çok haktan yoksun olarak çalıştırılmaya zorlandığı, yani emeğin tam olarak baskılandığı bugünlerde, AKP tarafından dillendirilen demokrasi ve özgürlük söylemleri gerçekçi değildir. Son günlerde sınavlara, eğitim sistemine itirazı olan ve “parasız eğitim” isteyen, hepimizin çocukları ve öğrencileri olan liseli gençlerimizin öldüresiye ve büyük bir kinle coplanması ve hapse atılması, TEKEL işçilerine Ankara"ya geldiklerinde gösterilen polis şiddeti, AKP"nin kendine demokrat ve sahte özgürlükçü maskesini yere düşürmüştür. Bütün gelmiş geçmiş burjuva hükümetler gibi, bugün de AKP hükümetinin işçiler, ezilen tüm toplumsal kesimler ve onların çocuklarına baskı ve şiddet  olarak inşa etmeye çalıştığı demokrasi; sadece kapitalist devlete egemen olan sermaye sınıfı ve kendileri için demokrasidir.

Kamu emekçilerinin yıllardır ısrarla dillendirdiği grev ve toplusözleşme hakkı ile ilgili olarak göstermelik adımlar atan AKP Hükümeti, Anayasa değişikliği paketini hazırlarken kamu emekçilerinin grev hakkı talebini yasaklayan, görünüşte toplusözleşme hakkı veriyormuş gibi görünen bir tutum içine girmiştir. Oysa grev ve toplusözleşme hakkı birbirinden ayrı düşünülemez ve biri olmadan diğerinin işlevsiz olması kaçınılmazdır.

Anayasa değişikliği paketinde eğitim ve bilim emekçilerinin temel talepleri görmezden gelinmiş, başta herkese eşit, parasız, kamusal ve nitelikli eğitim hakkı olmak üzere zorunlu din derslerinin kaldırılması, YÖK"ün kaldırılması, kamu emekçilerine özgür toplu sözleşme ve grev hakkının tanınması gibi temel talepler gündeme getirilmemiştir.

Yıllardır uygulanan özelleştirme politikalarıyla kamuya ait işletmeler haraç mezat elden çıkarılırken, kamu hizmetleri adım adım ticarileştirilmiş, katkı payı, katılım ücreti vb adlar altında halkın kamu hizmetlerinden ücretsiz yararlanma hakkı elinden alınmıştır.

Son olarak TEKEL işçilerinin mücadelesine de konu olduğu gibi işçi ve emekçiler ya kazanılmış haklarından vazgeçmeye ya da işsiz kalmaya zorlanmaktadır. Böylesine kritik bir dönemde emekçilerin işine, ekmeğine ve geleceğine sahip çıkması önemlidir. Eğitim ve bilim emekçileri bu tehlikeli gidişin karşısında taleplerini yüksek sesle dillendirmek ve kazanımlarına sahip çıkmak için 14–17 Nisan tarihleri arasında alanlarda olacak, 14 Nisan"da İstanbul ve Şanlıurfa"dan başlayacak yürüyüş kolları 17 Nisan tarihinde Ankara"da büyük bir buluşma gerçekleştirecektir.

Yıllardır uygulanan politikalar sonucu eğitimi bir gelir kapısı olarak gören, giderlerini halkın sırtına yükleyen, eğitime yeterli bütçe ayırmayan, okullara ödenek vermeyen mevcut anlayışa karşı tüm öğrenciler, veliler ve yaşananlardan rahatsızlık duyan tüm toplum kesimler olarak daha özgür, demokratik ve aydınlık bir gelecek için 17 Nisan Cumartesi günü eğitim ve bilim emekçilerinin (EĞİTİM-SEN) yanında olalım. Ben yanlarında olmak ve destek için Ankara"ya gidiyorum.

Eğitim ve Bilim Emekçilerinin Talepleri, hepimizin talepleridir…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR