AKP parçalıyor TEKEL işçileri birleştiriyor

Başbakan birkaç gün önce, direnişte olan tekel işçilerinin ve sendikaların kendilerine yönelik ve özellikle “hükümetin gitmesi gerektiği…” eleştirileri üzerine ”AKP 15 Milyon oy alan bir parti… Siz kimsiniz? Kaç üyeniz var? Hükümet gidecekmiş, avucunuzu yalarsınız…” diyerek bu sözleri ile işçilerle bir anlaşmaya gitmeyeceklerinin mesajını vermiş ve işçilere ve sendikalara meydan okumuştur. Ve ardından “…Ajitasyon yapıyorlar, açız diyorlar. 2 yıldır, bunları hiç çalıştırmadan maaşlarını ödedik...4C statüsünde çalışan 19 bin işçi var. Onlar 4C"ye razı oldular da siz niye razı olmuyorsunuz? Marjinal grupların kışkırtmasıyla açlık grevi yaparak ve kendinizi acındırarak, bizim sizin için yaptıklarımızı hiçe sayıyorsunuz…”  diyerek, işçileri suçlayan ve kaderinize razı olun ve verdiklerimizle yetinin mealinde bir konuşma yaptı.

Başbakana buradan soruyoruz; Daha önce 19 bin işçi 4C statüsünü kabul etmişse şimdi bu statüyü kabul etmeyen Tekel işçisi mi suçlu oluyor? O zaman sessiz kalınmışsa şimdi 4C statüsünün işçilere yönelik bir saldırı olduğunu gören ve direnişleriyle o sessizlik girdabını yırtarak aynı zamanda bütün işçilerin çıkarına olacak taleplerle inatla direnişlerini sürdüren Tekel işçilerimi suçlu? Çocuklarına onurlu bir gelecek bırakmak, iş, ekmek ve insanca bir yaşam için Ankara"nın dondurucu soğuğunda ve yağmurunda bütün olumsuz koşullara rağmen bedenlerini şimdilik açlık grevine ve ama gerekirse ölüme bile yatırabilecek bir kararlılıkla “ölmek var dönmek yok “ diyen Tekel işçileri mi suçlu? Elbette ki hayır!

Asıl suçlu, dünyamızı kendileri için Cennete, işçiler ve ezilen halklar için ise Cehenneme çevirmeye çalışan ve Dünyanın bütün nimetlerine sahip olmak isteyen Sermaye sınıfı ve onun aşırı kar hırsıdır. İMF, Dünya Bankası ve Emperyalist ülkelerin isteği üzerine gözü dönmüş bir biçimde özelleştirme politikalarını hayata geçiren ve sermayeden yana ekonomik politikalarıyla krizin faturasını işçilere çıkartmak isteyen ve bu politikaların sonucu milyonlarca işsize milyonlarca işsizin daha eklenmesine neden olanlardır. Özelleştirme politikalarının mağduru olan ve tüm sosyal hakları elinden alınan Tekel işçilerini 4C gibi ucube bir kapana sıkıştırmaya çalışan AKP hükümetidir…

Başbakanın ağzından kendilerine ve sisteme karşı gelişen her olayda olduğu gibi bildiğimiz ve tanıdığımız cümleler dökülüyor. “…Marjinal grupların kışkırtması ve yönlendirmesi var… Yan gelip yatarak para alıyorlar, yetimlerin hakkını Tekel işçilerine yedirmem… Tekel işçileri ideolojik davranıyorlar…” vb. vb.

Devletin adaletsiz ve haksız uygulamalarına her karşı çıkanın “ Marjinal gruplar tarafından kışkırtıldığı ve yönlendirildiği” iddiası her hak arama eyleminde ve en son Tekel işçilerinin eyleminde de açıkça görüldüğü gibi, toplumsal dayanışmayı parçalamak, hak arayanları suçlayarak yalnızlaştırmak, hak arama eylemlerini bastırmak ve devletin onlara karşı saldırılarını haklı göstermek isteyenler tarafından hala geçerli bir yöntem olarak kullanılmaktadır.

Devletin adaletsiz ve haksız politikalarına ve uygulamalarına karşı çıkanları ve haklarını arayanları anlamak, dinlemek ve taleplerini değerlendirmek yerine hak arayanları zor ve şiddet yoluyla bastırmak ve boyun eğdirmek bütün burjuva kapitalist devletlerin geleneği haline gelmiştir. “…Sen düşünme… Senin aklın ermez, ben senin yerine düşünürüm… Sen konuşma, ben senin yerine de konuşurum, sen sadece onayla… Sakın karşı çıkma… Sus… Susmazsan sustururum…”

Ama haksızlığa uğrayan tekel işçileri susmadı. Devletin ve AKP hükümetinin böl, parçala, yalnızlaştır, sustur, sindir ve yönet politikaları ve saldırıları karşısında yılmadı. Sessizliğin karanlık ve çıkmaz sokaklarına çekilerek kaderine razı olmadı. Kendi kaderini kendi elleriyle yaratmak için Ankara"nın soğuk ve yağmurlu sokaklarını evi belledi. Bölünmedi, parçalanmadı, tam tersine işçi sınıfına yakışır bir biçimde Türküyle, Kürdüyle, Ermenisiyle, Çerkeziyle, Lazıyla, gürcüsüyle, Romanıyla… Bütün işçileri birleştirdi. Tekel işçileri hak arama mücadelesinde, halkların kardeşliğinin ve birbirleriyle dayanışmanın en güzel örneğini sergilediler ve aynı zamanda hepimizin özlediği, özgür ve kardeşçe yaşayacağımız bir ülkenin kendisi oldular.

Selam olsun, hayatı özgürleştirerek yeniden yaratan ve güzelleştiren işçi sınıfına… Selam olsun Ankara sokaklarda direnişin simgesi olan ve “ ölmek var dönmek yok “ diyen Tekel işçilerine… Yalnız değilsiniz…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR