Lidya kralı maiyetini önemli bir görev için sınamak istemiş. Birçok güçlü ve akıllı adam etrafında toplanmış. Kral onları bugüne kadar görüp görecekleri en kocaman kapının önüne getirerek;

       ""Siz akıllı insanlar, size bir sorum var, hanginizin bunu çözebileceğini görmek istiyorum. Burada krallığımdaki en büyük ve en ağır kapıyı görüyorsunuz. Hanginiz bunu açabilirsiniz?""

          Saray mensuplarından bazıları açamayız der gibi başlarını salladılar. Diğerleri, çevresindekilere göre daha akıllı sayılanlar, kapıyı daha yakından incelemiş, fakat onlarda açamayacaklarını kabul etmişler.

         Bu akıllı insanlar böyle söyleyince saraylılar sorunun çözülemeyecek kadar zor olduğunda fikir birliğine varır. Sadece bir vezir kapının yakınına giderek şöyle bir gözden geçirmiş ve elleriyle dokunmuş açmak için çeşitli yolları denemiş en sonunda kuvvetle yüklendiğinde ağır kapı açılmış. Meğer kapı zaten tam kapalı değilmiş ve açmak için deneme isteği ve yüreklilikle davranma cesaretinden başka bir şey gerekmiyormuş.

        Kral vezire;

        "" Sadece gördüğün ve işittiğine bağlı kalmadan, kendi gücünü devreye soktuğun ve denemeyi göze aldığın için saraydaki görevi sen alacaksın"" der.

           Akıllı olmak her şeyden önce düşünmeye cesaret etmek, düşündüklerini eyleme yöneltme, farklı yolları keşfetme, deneme cesaretini gösterebilmektir. Büyük insanları farklı kılan düşünme kadar eylemde gösterdikleri cesaretleri ile kendilerini ispatlamalarıdır. Korkaklar asla aydınlanamazlar. Aydınlanamadıkları gibi kendilerini de karanlığa ya da eskiye hapsederler.

          Akıllı olmak her şeyden önce cesaret ister. Hayatta başarılı olmanın ön koşulu deneme cesaretinde bulunabilmektir. Başkalarının düşüncelerine bağlı kalanlar, aklına kiraya verenler, kendi iradesiyle değil başkalarının belirlemeleriyle hareket edenler asla başarılı olamazlar.