YOLSUZLUK OPERASYONU

YOLSUZLUK OPERASYONU

Türkiye'nin gündemine ayak uydurmak oldukça zor. İç politikasının dinamik yönü her anlamda halkın ilgisini çekmektedir.  Yeni anayasa sürecine girildiğinden bu yana her gün arşivlik gelişmelere şahit oluyoruz. Son olarak önümüze çıkan ise cemaat ve hükümetin iç hesaplaşması oldu. Dershanelerin kapatılmasına yönelik cemaatin sert tavrı her geçen gün artmaktadır. Cemaatle yakın ilişkisi olan eski milletvekili Hakan Şükür'ün istifa haberi üzerine yoğunlaşmıştık ki iki gün önce bir yolsuzluk operasyonu yapıldı. Aralarında üç bakanın oğulları, bürokrat ve işadamlarına yönelik yolsuzluk operasyonunun ardından İstanbul Emniyet Müdürlüğün'de görevli 5 şube müdürü görevden alındı. Gerekçe ise Ankara'nın bu operasyondan haberdar edilmemesi olarak gösterilmiş.  Ergenekonla bütünleşen isim savcı Zekeriya Öz yolsuzluk davasına bakıyordu. Ancak son bir hamle ile bu dava ondan alındı.  Sonrasında Halkbankası müdürünün evindeki ayakkabı kutularından çıkan paralar işin magazin kısmını oluşturdu.  Peki bu yolsuzluk davasında neler var?

“İhaleye fesat karıştırmak, rüşvet ile izinsiz göçmen alımı, hayali ihracat yapmak, kara para, altın kaçakçılığı, usulsüz imar düzenlemesi, kültür tabiat varlıkları kanununa aykırı hareket etmek.”

Kısacası çalışmaktansa adam soymayı daha akıllıca bulanların suçlarını öğrenmiş olduk. Ak parti iktidarı dönemi paranın el değiştirdiğini söylemek mümkün. Bu adamlar parlak sözler altında yoksulların kuyusunu kazıyorlar. Türlü düzenler ve akla gelmedik yollarla bir taşla iki kuş vurmaya çalışıyorlar. Ve böylece yaşam standartları ve statüleri yükseliyor. Bunu görmek mümkündü. Ve bu hızlı değişimin hak yemeden yapılamayacağı gerçeğini de biliyorduk. Ancak kimsenin gücü yetmiyordu bunları dile getirmeye, dile getirenler de bir şekilde susturuluyor ya da görmezden geliyordu.   Ak parti ve cemaatin iç hesaplaşması büyüyünce kirli defterler açıldı. Ve bir anda cemaatin polisi kahraman ilan edildi. Yolsuzlukları bilip susan cemaat , yolsuzluk yapanlardan farklı mıdır ki o polisler kahraman ilan ediliyor?

Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, kralların şanlı egemenliği altında adalet dediğimiz şey bizim anladığımızdan farklı ya da iki çeşit adalet var. Henüz hükümet tarafından tatmin edici bir açıklama yapılmadı. Ama herkes kendi büyük biraderini aklama derdine düştü bile… Yolsuzlukları,adaletsizlikleri “Allah-Din” söylemleri ile kapatmaya çalıştıkları söylendiğinde yaftalayanlar artık büyük biraderlerinin etkisinden kurtulabilir mi?

Son olarak Fabricius'n şu sözünü hatırlatmak isterim;  “Kendim zengin olmaktansa, zenginlere baş olmak isterim. Bir halkın acıları, ilintileri ortasında keyif sürmek krallık değil, zindan bekçiliği demektir.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şeyma Taş Arşivi
SON YAZILAR