TARİKATLAR VE CEMAATLER

Bugün Tarikatlar ve Cemaatlerle ilgili yaşadıklarımı ve kanaatimi sizlerle paylaşma gereği duydum. Nedenine gelince son günlerde gündemde olan Tıp fakültesi öğrencisinin intiharı ve bu konuda yapılan yorumlarla ilgili gelinen noktayı görünce bu konuyu ele alma gereği duydum. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki Tasavvuf mensuplarıyla cemaatleri biri birinden ayırmak lazım. Tasavvufun diğer bir adı da Tarikattır, Tasavvuf kelimesi Sufilik’ten türeyen bir kelime olup, Efendimiz döneminde Ehl-i Suffa olarak adlandırdığımız, sadece ilimle meşgul olan, tüm yiyecek, içecek ve ihtiyaçlarını Efendimizin karşıladığı, ilim ve ibadetten başka bir şey yapmayan, Hane-i Saadetin yani Efendimizin evinin yanında oturan insanlara Ehl-i Suffe denir. Tasavvuf kelimesi de buradan türemiş bir kelimedir. Tarikat kelimesi ise lügatte yol anlamına gelir, ıstılahta ise Tasavvufla aynı anlamda kullanılır. Tasavvufun Banileri olarak Abdül kadiri Geylani ve Şahı Nakşibendi Hazretleri bilinmekle birlikte İmamı Rabbani, İmamı Gazali ve takip eden silsile günümüze kadar gelmiştir. Cemaat ise Tasavvufi dayanağı olmayan, ilme dayalı örgütlenmeler yapan yapılardır. Ülkemizdeki Tasavvufi yapılan pek çoğunda bizatihi bulundum, Nakşi Tarikatların ritüellerini üç aşağı, beş yukarı biliyorum. Kimisinde haftada bir akşam Hatme Hacegan yapılır, kimisinde her gün Hatme Hacegan yapılır. Hatme Hacegan dediğimiz nafile bir ibadet olup, kişi sayısına göre küçük ve büyük hatme olarak yapılır. Örneğin belli sayılarda Kuran’dan süreler okunur, duası yapılıp, rabıta ile sona erer. Bunun dışında tasavvuf mensuplarının çalışmasına göre gece virtleri olur, teheccüd namazları olur, sabah kalkınca işrak, kuşluk gibi nafile ibadetleri olur. Bu ritüeller Tarikatlara göre değişir, kimisinde bugün yapamadığınız yarın yapmanıza gerek yok, kimisine göre de vaciptir. Bugün çekemediğiniz evradı yarınki evradınızla çekmek zorundasınız. Şunu açık ve net belirtmek isterim ki, bu nafile ibadetleri hakkıyla yapan insanlara kızmak, eleştirmek hiç kimsenin haddine değildir. Bu işleri menfaatleri uğruna veya oralardan kişilik bulmak için yapan sahtekarlar yok mu derseniz? Elbette var ama onları zaten toplum biliyor, kısa zamanda tanıyıp dışlıyor. Cemaatlere gelince onlar Tarikatlar gibi silsile yoluyla asırlarca yaşamış kuruluşlar değildirler. En eskisi bir asırdan daha eskiye dayanmaz, bir Alimin verdiği mücadele sonrasında yetiştirdiği öğrencilerin açtıkları medreseler, okuma evleri, yurtlar, okullar ve buna benzer kuruluşlar üzerinden faaliyet gösterdikleri çalışmalar sonucunda oluşturdukları insanlar topluluğuna cemaat denmekte. Normalde cemaat Camiye giden insanlardan oluşsa da bu yapıların günümüzde cemaat olarak, işlev gördüğü bir gerçektir. Günümüzde hem Cemaatlere bağlı hem de Tarikatlara bağlı farklı isimler altında işletilen okul, yurt ve benzeri kuruluşların olduğu bir gerçektir. Buralarda kalan öğrenciler normal derslerinin dışında saydığım ritüelleri de yapmak zorunda oldukları da muhakkak. Okuldaki derslerinin yanında bu ritüelleri yapmak her bünyenin kaldırabileceği bir yük olmayabilir. Bende geçmişte buralarda kaldım, gerçekten ağır bir yük. 1981 yılında Erzurum’da Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde okurken Kırkıncı hocanın Dersane olarak adlandırdıkları evlerinde bir yıl kaldım size bir günlük ev mesaimizi anlatayım. Sabah namaza kalkınca namazın ardından tesbihat bitmeden herkes yarım sayfa külliyat okuyup sonunda dua yapılacak, ardından sabah kahvaltısı yapılıp okula gidilecek ki çoğu zaman okula yetişmek mümkün olmuyordu. Gündüz okul, akşam döndükten sonra nöbetçiler yemek, ev işleri vs. ile uğraşıyorlar diğerleri namaz vaktine kadar ders yapabiliyorsa yaparlar, ardından akşam namazı ve namazın ardından yine Risale-i nur külliyatından okuma işi ve peşinden akşam yemeği. Akşamdan sonra şehirde sohbet varsa sohbet evine sohbete gidilir, yoksa evde evin imamı sohbet yapar, yatsı namazına kadar bu iş devam eder, yatsıdan sonra ders çalışacak vakit olursa ders çalışırsınız yoksa yatarsınız. Hafta sonları ise mutlaka bir gün sohbet olur, sohbete herkes iştirak etmek zorundaydı. Sen bunların hepsini yaptın mı? Derseniz uzun hikaye onu başka yazıda anlatırım. Geçtiğimiz hafta intihar eden Tıp fakültesinde okuyan öğrencinin videosunu izledim. Buna benzer ritüeller anlatıyor ve kanaatimce oda bir Cemaat evinde kalıyordu. Allah için doğruyu söylemek gerekirse çocuk psikolojik sorunları olan biri, ailesi olayın farkında mı? Bilemiyorum ama çocuğun tedaviye ihtiyacı olduğu konuşmalarından belli. Cemaatler veya Tarikatlar Selçukludan Osmanlıya toplumun manevi alanda güçlenmesini sağlamak için kullanılmış. Ama sonunda da Devleti yönetmeye kalkınca yok edilmiş müesseseler olduklarını göz önüne aldığımızda lüzumlu ancak durdukları yeri bilmeleri gerektiği bir gerçektir. Ayrıca bugün uyuşturucudan intihar eden binlerce insan varken Tarikatlara ve Cemaatlere bu kadar yüklenmek de çok doğru olmadığı kanaatindeyim. Eleştirelim ama öldürmeyelim diyerek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR