Sormazlar mı Adama...

SORMAZLAR MI ADAMA: AMERİKA"NIN IRAKTA NE İŞİ VAR


 
Türkiye Cumhuriyeti hükümeti büyük sınavdan geçiyor.
Türkiye Cumhuriyeti olalı böyle sınav görmedi.
Özellikle tek parti döneminden sonraki iktidarlardan böyle bir çıkış görülmedi.
Dünya, tamamen mandacı ve Amerika"nın güdümündeki Türk diplomasisine odaklanmıştı.
İMF"nin istediği iyi niyet mektupları emrindeki Türk diplomasisine alışılmıştı.
Mandacı eski Türk diplomasisi,  tamamen Amerika"nın ve Yahudi Banker kuruluşlarının kuklasıydı.
Bugünkü iktidarın Dışişleri politikası, 2002"den 2007"ye kadar tamamen bulanıktı:
Avrupa Birliği Müktesebatı Uyum Programı"nın maddeleri hayli kabarıktı.
Milli Güvenlik Kurulu"nun sivilleşmesi, YÖK Başkanı"nın seçilmesi vb düzenlemeler…
AK Parti iktidarı kimden yana? diye çok soruldu.
İsrail ile silah ve mühimmat pazarlıklarında olağanüstü yakınlaşmalar…
ABD ile de önceki iktidarların alışık olmadıkları pazarlık biçimleri…
PKK"nın sınırdışı Kandil dağı yapılanmalarını çökertebilmek için akılalmaz pazarlıklar…
Ama ABD pazarlıklarda kaypaklıklar sergilemiş ve dağ eşkıyasını korumuş.
Dağ eşkiyası PKK hala gücünden hiçbir şey kaybetmemiş.
Hava akınları, tank bombalamaları boşuna! Çok yazık!
İran ve Suriye ile 2002"den beri yakınlaşmalar da açık değildi:
Acaba Türkiye laik Batı"dan ayrılıyor mu? Uzaklaşıyor mu? soruları…
Önderimiz, yaşlanmış Erbakan da “İsrail dostu” diyordu, seçimlerde…
2007 yılından sonra bu gibi bulanıklıklar epey durulandı ve açıklık kazandı:
Dışişleri Bakanlığı Ahmet Davutoğlu ile yeniden yapılandı.
MİT Müsteşarlığı"nda da bayağı yenileştirmeler yapıldı.
Şimdi çevre komşu ülkelerle vizeler karşılıklı kaldırıldı.
Komşu ülkelerle serbest ticaret fuarları düzenleniyor.
Acaba Avrupa Birliği"ne karşı İslam ortak pazarı denemesi mi?
İşte görüldüğü gibi kapalı kapılar ardında çok şeyler işlenmiş…
Ama şimdi silbaştan yenilenen ve şeffaflaşan bir e-devlet…
Ezeli dostlukları bulunan İsrail"i acındıran MHP lideri Bahçeli:
Coğrafyasında geçmeyen ve ilk defa duyduğu Brezilya"da, Şile!"de ne işi var Başbakanın?
 Demek istiyor ki çok yakın dostumuz İsrail"i Başbakan neden muhatap almıyor da…
Ta adı duyulmamış ülkeleri ne diye ziyaret ediyor, Başbakan!
Chavezlerin ülkesi…
Brezilya"da yabancı yatırımlara uygun koşullar varmış, petrol arama ve çıkarma, atom enerjisi, madenler ve diğer minerallerin araştırma ve çıkarılması, kırsal bölgelerde mülkiyet edinme devlet tekelindeymiş.
Brezilya, Latin Amerika ve Karayipler bölgesindeki en büyük ve ürün çeşitliliği en fazla olan sanayi merkezidir.
Latin Amerika"nın en büyük, dünyanın 10. ekonomisi olan Brezilya, Dünya Bankası satın alma paritesine göre dünyanın 6. büyük ekonomisi olduğunu duyurmuştur.
Brezilya'da dünyanın üçüncü büyük uçak fabrikası Embraer var.
Türkiye ve Brezilya arasında ticari ve askerî amaçlı uçak sanayii konusunda işbirliği…
Ürettiği uçakların parçalarının büyük bölümünü diğer ülkelerden tedarik ediyor.
Türkiye'nin yüzlerce uçak parçası üretme kabiliyeti var.
Türkiye olarak Brezilya'ya uçak motoru da dahil olmak üzere yüzlerce uçak parçası satabiliriz..
Şimdi gelelim Türkiye"nin BM"deki Brezilya ilişkisine:
Başbakanlık; 'Hayır' oyu kullanmasına ilişkin, ''Türkiye, Tahran Anlaşmasında attığı imzanın arkasında durmuştur. Zira Türkiye başından beri diplomasi yolunun açık tutulmasını ve sorunun diplomasi yoluyla çözülmesini savunmuştur'' açıklamasını yaptı.
"...Türkiye, yaptırım kararının alınmasına rağmen diplomasi yolunun hala açık olduğuna inanmaktadır. Bu yönde çabalarını sürdürecektir'' denildi.
Amerika ve bir kaç ülke çifte standart ve ayrımcı bir politika izleyerek, İran konusunda uluslar arası yasaları farklı şekilde yorumluyor ve daha sonra siyasi amaçları doğrultusunda BM güvenlik konseyinde kararname onaylayarak, İran'a baskı uygulama ve adil olmayan politikaları uygulama yoluyla İran halkının haklarını ihlal ediyorlar.
Birleşik Arap Emirlikleri, el Halic gazetesinin internet sayfasında, Muhammed Nureddin imzalı makalede;
"İsrail'in, Akdeniz'deki özgürlük filosuna yaptığı korkakça saldırının, Türkiye için ve 2002'de iktidar olmasından beri AK Parti için en büyük ve en tehlikeli sorun oluşturacağını söylemek abartı olmayacak. İsrail'in söz konusu askerî operasyonu, kuşkuya mahal bırakmayacak şekilde Türkiye'yi ve Türkiye'nin son yıllarda güçlü bir şekilde büyüyen rolünü hedef alıyordu.
Bazı hususları başlıklar halinde sıralayabiliriz:
İsrail'in saldırısı, "Mavi Marmara" gemisine yönelik olduğundan, şehit düşenlerin çoğu Türk olduğundan ve 400'den fazla Türk taşıdığından doğrudan Türkiye'yi hedef alıyor.
Sivil gemiler göndermek yoluyla Gazze ablukasını kırma girişimlerini engellemek ve buna benzer girişimlerin bir daha tekrarlanmamasını sağlamayı hedefliyor.
Erdoğan'ın Davos'taki tarihî tutumundan sonra İsrail'in biriktirdiği intikam duygusu da var.
Türkiye'nin sadece Orta Doğu'daki değil, bütün dünyadaki yükselen rolünü dizginlemeye uğraşıyor.
Türkiye ve Brezilya'nın Tahran ile imzaladığı nükleer anlaşma da, bardağı taşıran son damla… Batı ülkelerin, İran'ın nükleer dosyasında yapmayı başaramadıklarını, Türkiye başardı.
Batılı ülkeler, Türkiye'nin Ortadoğu"daki başarısını kıskanıyor.
Aktif diplomasi Türkiye'yi etkili bir bölgesel ülke konumundan daha yüksek bir mertebeye yerleştirdi.
Hillary Clinton, bu anlaşmanın dünyayı yeni bir tehlikeli döneme sokacağını söyledi.
Fransa Cumhurbaşkanı ve İsrail de bu anlaşmayı sert bir şekilde eleştirdiler.
İran'a yaptırım uygulama konusunda Çin ve Rusya'nın tutumları ne yazık ki Amerika ve İsrail'in tutumlarından farklı değildi.
Türkiye, onların yapamadığını başardı ve dünyada bir barış kahramanı olarak ortaya çıktı. Oysa bu ülkelerin hiçbiri, Türkiye'yi bu denli büyük görmek istemiyor.
Saldırı kararı, sadece İsrail tarafından verilen bir karar olmayıp aynı zamanda ABD, AB, İsrail, Çin ve Rusya'yı içine alan bir uluslararası ittifak tarafından verilen bir karar…
"Mavi Marmara" gemisine, "Özgürlük Filosuna" ve bütün insanlığa karşı yapılan saldırı, Türkiye'nin egemenliğine, prestijine ve onuruna karşı yapılan bir saldırıdır.
Ankara'nın bu saldırı akabinde attığı adımlar örneğin İsrail'deki büyükelçisini geri çağırmak ve İsrail ile olan bazı ortak askerî tatbikatları iptal etmek, İsrail saldırısının hacmiyle mukayese edildiğinde çok mahcup adımlardır.
Türkiye'deki dostlarımıza birkaç şey söylemek istiyoruz:
Bu öfkeli, ırkçı ve bölgeye yabancı olan bu ülke ile savaş anlamında olmasa da, kuvvet kullanma dışında, başka bir dil kullanmak yararlı olmaz."
Hilmi Yavuz son yazısında:
“Türkiye, Soğuk Savaş yıllarında 'Bağımsızlar Bloku'nun içinde yer almak, hiç şüphe yok, Kemalist 'istiklâl-i tam' siyasetinin bir gereği olmalıydı; ama olmadı! Türkiye, sakal adamakıllı ele verildiği için, söz konusu değildi artık...”
“Başbakan Erdoğan'ın, ABD'ye karşı, beklenen sert çıkışları, Davos'taki 'one minute' ile başlayan bir sürecin devamı mahiyetindedir. Ve bu, belki de AK Parti hükümetinin, Tayyip Erdoğan'ın önderliğinde yeni bir 'Dünya' inşa etme 'gayreti içinde' olduğunu gösteriyor olabilir. Nükleer takas konusunda İran, Brezilya ve Türkiye arasında varılan anlaşma, niçin böyle bir 'Bağımsızlar Bloku'nun çekirdeği olmasın?”
 “'Monşerler' ne derler bilmem ama, ben Türkiye'nin, bu denge ihtiyacına cevap verecek girişimlere öncülük etmesini, AK Parti iktidarını büyük ve tarihî bir misyonun sahibi kılacaktır, diye düşünenlerdenim.”
DOÇ. MENSUR AKGÜN diyor ki:
“Türkiye"nin Arap halkları arasında zaten bir süredir belirli bir etkisi vardı. TESEV olarak geçen Temmuz"da Ürdün, Suriye, Irak, Suudi Arabistan, Mısır ve Lübnan"da bir araştırma yaptık. Bu ülkelerde Türkiye"ye beslenen sempati oranı yüzde 75"ti.”
“Ve asıl önemlisi, Arap medyası Türkiye"nin yaptıklarını büyük çoğunlukla olumlayarak veriyor. Çünkü Türkiye"nin yaptıklarını kendi yapamadıklarıyla karşılaştırıyorlar.”
“Ne Türkiye halkının beklentileri ne de dışardan yapılan yorumlar politikamızı değiştirmemize neden olmalı. Türk hükümetinin dengeli bir politikası var ve hâlâ bu dengeyi koruyor. İsrail"le ilişkiyi kesmekten bahsetmiyorlar mesela. Bu böyle olmalı. Türkiye sorunlara taraf değil, arabulucu olma konumunu devam ettirmeli.”
“Tabii Nasır Arap dünyasının lideri olarak bilindiği için şimdi ikinci bir lider olarak Erdoğan"ı görüyorlar.”
Ortadoğu Uzmanı FAİK BULUT yorumunda:
 “Türkiye açısından baktığımızda, Türkiye"nin birinci raund"u aldığını söyleyebiliriz. Ama önümüzde daha çok raund var. İsrail"le Türkiye arasındaki bu maç çok uzun sürer.”
“Bu durum ilerde diğer Arap yönetimlerinin Türkiye"yi kendilerine bu bölgede rakip görmelerine yol açabilir” diyor.
İşte gördünüz.
Artık Firavunlar ve seneye gidici olan Mısır"ın Hüsnü Mübarek"i de Erdoğan"ı kıskanıyor.
MHP lideri de; “Gazze"yi bırak da Kırgızistan"a bak” derken vücut diliyle de “İsrail"i fazla sıkıştırma” diyor.
Ama Ortadoğu"da ezilmiş insanlara bir kurtarıcı mehdi lazım.
İnşallah Siyonist dünyayla siyasi ölüm-kalım savaşındaki Tayyip Erdoğan"ın rüzgârı,  sam rüzgârına dönüştürülmez de “Amerika"nın Irak"ta ve Afganistan"da ne işi var?” sorusu yankı bulur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Salih Parlak Arşivi
SON YAZILAR